Anadolu’da Batı standartlarında üniversite yaratan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen rektörlükten alınır. Eskişehir ayağa kalkmıştır.

Öğrenciler, "Rektörümüzü istiyoruz" pankartlarıyla Ankara'ya yürürler. O günlerin Hürriyet'inin manşeti de "Bu nasıl kafa?"dır. Gelenektir; giden rektöre veda etkinliği düzenlemek. Bu yapılmaz! Hoca çok üzülür, içine atar bu vefasızlığı.
Aradan bir süre geçer. İletişim Bilimleri Fakültesi'ndeki hoca ve öğrencilerden bir grup Büyükerşen’e yemek düzenler.
Yılmaz Hoca davete gider, salona girerken birden elektrikler gider. Hoca eşine "Şu talihsizliğe bak" dediği anda ışıklar gelir, yakılan maytaplar eşliğinde salondan koro halinde "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek" yani "Samanyolu" şarkısı yükselir.
Kadife kese içinde gümüşten köstekli bir antika saat hediye edilir kendisine, ancak saat çalışmamaktadır.
Bir öğrenci açıklar durumu; "Sevgili Hocam! Bu saati önce tamir ettirmek istedik ancak kimse onaramadı. Düşündük. Kırılan kalbiniz gibi tamir edilemiyor. Ama bu saatle, kendimizi sizin için zamanı durdurduk sayıyoruz!"

Whatsapp Image 2023 12 12 At 03.07.25

xxxx

Yılmaz Hoca’nın yaşam öyküsünü anlatan kitap “Zamanı Durduran Saat”ın ismi bu öyküden çıkmıştır.
Tanıtımında da şöyle bir bölüm vardır;
"Siyah Kuğu adlı kitabında N. N.Taleb, Poincaré fotoğrafının altına, ‘Nasıl yaptılarsa, bu tür düşünürlerin imalatını durdurdular’ diye yazmıştı, hayıflandığı apaçık belli olacak şekilde. Türkiye’de benzer bir resim altını, belki ufak bir rötuşla, hak eden nadir insanlardan biri herhalde Yılmaz Büyükerşen’dir.
Nasıl yaptılarsa, Türkiye’de Büyükerşen türünden eylem adamlarının imalatını durdurdular.”

xxxx

"Küçücük bir bozkır şehrinde, şehrin ölçüleriyle orantısız hayaller biriktirerek büyüyen, sonra da o devasa hayalleri birer birer hayata geçiren” yılmaz bir adamdır o!
“Aşığıyım” dediği o 'bozkır şehrini' değişim ve dönüşüm projeleriyle ölmeden önce görülecek kentlerden biri yapmıştır. İmajını yükseltmiştir. Avrupa kentleri gibidir Eskişehir!
Bir vaha yaratmıştır. Gerçekten yüz akı bir kent projesidir onunki!
Bakın Eski Kültür Bakanı Prof. Dr. Suat Çağlayan Cumhuriyet’te ne yazmış;
“Sadece bir devrimci belediye başkanı değil, ülkeye kazandırdığı değerler (açık öğretim gibi) açısından da Yılmaz Hoca’ya saygı duyan çoktur. O, geçmişten bugüne biriktirdiği saygınlıkla ve yaşına rağmen sahip olduğu dinginlikle, uzunluğu 180 km. olan Eskişehir’in her köyünü(mahalle!!!) dolaşmakla kalmıyor, hala kent için projeler üretiyor.”

xxxx

Büyükerşen başkanlık için yeniden aday olunca (CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in isteğiyle de) haksız tepkiler aldı.
Bazı kişiler onun yaşını sorun ettiler. Bu kişiler herhalde bambaşka bir çehreye bürünen Eskişehir’in Yılmaz Hoca sayesinde nasıl çağdaş bir kültür kenti olduğunu ya unutmuşlar, ya da bilmemezlikten geliyorlar.
“Kendini hiçbir zaman yaşlı hissetmemiş” Hoca’nın, Eskişehir’e nasıl dokunduğunu -ben de- gördüm.
Haluk Şahin dostumun tespitiyle; “Yılmaz Büyükerşen bir simgedir ve bir kurumdur. Bırakın yerinde kalsın; onunla ve mucizesi ile övünelim.”
Yılmaz Hoca’yı yaşıyla değerlendirmek büyük haksızlık, insafsızlık!
Gölgen yeter Yılmaz Hocam!
Özdemir Asaf dizeleriyle; “Neler gördük neler bugüne kadar/ Daha gidecek yerlerimiz var/ Bizi buralarda unutamazlar/ Kalacak bir türkü söyler gideriz.’’