Son günlerde gündem, “10 milyon Euro rüşvet isteyen gazeteci”, “Bol yıldızlı otelde kalan gazeteciler”, “Mafyadan iş dünyasından maaşlı (besleme) gazeteciler”, “Arabulucu yazarlar”, “Lüks otomobil koleksiyoncusu iş takipçisi TV’ciler”, “Tarafsız gazeteciyim deyip siyasi parti danışmanlığı yapanlar”, “Mafya liderlerinin düşkün dediği yazarlar, onun sesi olanlar” gibi başlıklarla yoğun. Para karşılığı iftira yazıları yazanlar ekranlarda. İnanılmaz bir yozlaşma hakim medyada! Siyasette, toplumdaki kutuplaşma, ekonomik sıkıntılar, yoksulluk, işsizlik intiharları, pandemi, doğa talanı ıskalanıyor resmen. Gazeteci taklidi yapanlar ön planda! Vicdanını koruyan gazeteci sayısı o kadar az ki! Sedat Peker videoları, tweetleri her geçen gün çamur deryasına dönüşen medya çürümüşlüğünü özetle “Siyaset-Mafya-Medya” üçgenini gözler önüne sürüyor.

***

Kaya Çelikkanat ustamız son nefesine kadar gazetecilik yapmış (60 yıldan fazla), meslek onurunu hep korumuş büyüğümüzdü. Daktilosu, tek aşkıydı. Bağımsız ve özgür medyanın günden güne erimesinden yakınırdı hep. Akçeli işlere adı karışan için “Haber yapmak için para alan gazeteci şerefsizdir” derdi. Basın Lokali’ndeki bir sohbette uzun uzun kimlere gazeteci-yazar denmeyeceğini konuşmuştuk yıllar önce. Sonra bunu köşesine taşımıştı:

“* Kalemi çok keskin olmasına karşın, karakteri gayet zayıf kişilere gazeteci-yazar denemez. Mesleğinde ün yapan, işinin en önde gelenleri arasında yer kapan artık hemen herkesin gözlediği, izlediği bir kişinin karakterini geliştirip güzelleştirmeyi boşlaması, savsaklaması aklın alabileceği bir durum değildir. Böylesi insanlara, ‘Kalemini yüceltirken, güçlendirirken, sivrileştirirken, ahlakını da arada birazcık düzeltmeyi neden beceremedin a entelektüel salak’ şeklinde sorular yöneltilse yanlış mı olur? İşte böyle karakteri sıfır adamlar kalemleri ne denli güçlü olsa da, gazeteci-yazar sayılamaz.

* Her devrin adamı fırdöndülere ünleri yurtdışına taşsa da basın emekçisi demek caiz değildir.

* Kalemlerini satan, kiralayan kişiler kuşkusuz mesleklerinin yüz karalarıdır. Bu etik dışı insanlar arasındaki ilişkiler danışıklı dövüşü andıran “Al gülüm, ver gülüm” alışverişleri zaman zaman iğrendirici, tiksindirici boyutlara da ulaşabilir.

* Kalemi oldukça kuvvetli mesleğindeki çalışması, kıdemi yüksek sayılmasına karşın kapağı iktidarın yanına atanlar da mesleğin çirkin yüzleridir, sayfalarıdır. Bunlar gazetecilikten çok, yönetimin şaklabanlığını, dalkavukluğunu yapmayı yeğlerler.

* Mesleğin en çirkin, kirli tipleri kendilerine ve kendileri gibi olanlara çok büyük bir ticari alan, pazar açanlardır. Bunlar çok yönlü olarak beslenirler. Hem AB fonlarından para kaparlar hem de yeşil sermaye çayırlarında bol kepçe otlanırlar. Birbirlerini de müthiş bir suçluluk ezikliği altında, alabildiğine kollamaya, korumaya çalışırlar. Atatürk’e dil uzatırlar, laik ve demokratik cumhuriyete söverler.

* Bir kurumun, partinin, özel durumu olan kişinin, devrin iktidarının, buyurganın, görüşün, ideolojinin, kendilerine haksız çıkar sağlayanların v.b. tetikçiliğine soyunan kalemlere, gazeteciden başka her şey denebilir. Çünkü tetikçilik yalnızca medyada değil, başka alanlarda, değişik biçimde görülen, gözlenen kirli, kanlı bir bezirganlıktır. Tetikçiliğe soyunanlar, gazeteciliğe en uzak kişilerdir. Medyadaki tetikçilerden, ‘Meslek sömürgenleri’ şeklinde söz etmek doğrudur.

* Mesleği amaç değil, varacakları yerde çabucak inebilecekleri bir araç olarak görüp kullananlar, sömürenler gazeteci mazeteci olamazlar.

* Gizli açık yağdanlıklar her devrin adamı olarak esen rüzgara göre tavır alırlar. En önemli marifetleri, teknelerini hep iktidar yelkenlilerinin dümen suyunda yürütmektir. Demokrasiyi içine sindirememiş, gerici, zorba yönetimler için saray dalkavuklarının günümüzdeki yeni uzantıları bunların Hint kumaşıdır. Bu gazeteci yazar bozuntuları haktan ve halktan yana görünmeyi de pek sevmezler. Bir yalanı kırk kez yinelediler mi artık onun mahkumu olurlar. Korkak, dönek, kaypak ve kişiliksizdirler. Meslek kazanında 40-50 yıl bile kaynasalar, gerçek gazeteci, yazar olamazlar.

* Özellikle yandaş medyanın tetikçileri, satılık kalemleri ülkedeki dinsel, siyasal bozuklukları, çarpıklıkları ikiye, üçe katlamak, taşımak için bazı iç ve dış odaklara, kendilerini besleyen efendilerine, kraldan çok kralcılık yaparlar.”

***

Gazeteci güçlüden değil haklıdan doğrulardan yana taraftır! Güçlüye direnemezse özünü yitirir. Bir avuç kalsa da “palto değil kafa tutan” cesur gazetecileri saygıyla selamlıyorum.

Not: Üyesi olmaktan onur duyduğum meslek örgütüm İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin yarınki kongresinde başkan adayı meslektaşlarıma başarılar diliyorum.