‘Emekçi kitleler kendiliğinden bilime kavuşmaz. Eylemleri bilime kavuşamaz. Eylemlerini, bilimin rehberliği olmadan doğru yola kanalize edemez. İlerici aydınların görevi, emekçi kitlelere bilimi götürmektir. Ülkemdeki ilerici güçler, sporcularımızla sporseverlere karşı görev ve sorumluluklarını bugüne değin yerine getirmediler. Sporcuların yeşil sahalardan kitlelere ulaşma istemleri, stat duvarlarını aşamadıysa, bunun sorumlusu sporcular değil, bu alanı sermayenin ideolojisine terk eden ilerici güçler olmalıdır!’’

***

Galatasaray ve milli takımın formalarını kuşandığı ve profesyonel olarak en çok para kazanabildiği günlerde, adı ‘Metin Kurt’ olan delikanlıydı bu sözlerin sahibi...
Altay Genç Takımı’ndan sonra A Takımı’na yükselen, PTT’ye transferi ile Ankara’da kendinden en çok söz edilen futbolcu olan Metin Kurt, Galatasaray formasını giydikten sonra ise Türkiye’nin gündemine giriyordu.
Brian Birch’lü Galatasaray’da üst üste kazanılan 3 lig şampiyonluğunu yaşayan, Milli Takımın da unutulmaz sağ açığı olarak kendini kabul ettiren Metin Kurt, tüm bu başarılı profesyonel futbolculuk yaşamına karşın, hem sarı-kırmızılı, hem Ay-Yıldızlı takım yöneticilerinde giderek dışlanmaya başlayacaktı.
Galatasaray ve Milli takım kamplarında diğer futbolcular kumar masalarından kalkmaz, diskolardan çıkmazken Metin Kurt bir büyük suç işliyor, sürekli olarak okuyor, okuyordu.
Elinden kitap düşürmeyen Metin Kurt, üstelik de Tom Miks’ler, Teksas’lar, Battal Gazi’ler, Mayk Hammer’ler değil , ‘Sosyalist Sol’ içerikli kitaplar okuyordu!

***

Bir futbolcunun kitap okuması, hem de zararlı kitaplar okuması hin (!) yöneticilerin gözünden kaçmıyor, Metin Kurt’un bir an önce Galatasaray’dan ve Milli Takım’dan uzaklaştırılması yolları aranıyordu.
Profesyonel futbolcuya, sadece ‘ayakları ile düşünmesi’ gözüyle bakan bu yöneticilere (!) göre, Metin Kurt sadece okuma suçu işlemiyor, bir de profesyonel futbolcuları sendikalaştırma çalışmaları yapıyor, bu arada yoldaşı Milli Kaleci Eser Özaltındere ile amatör sporcuların bir dernek çatısı altında örgütlenmelerini sağlıyordu.

***

Metin Kurt için artık; sermayenin, spor aracılığıyla emekçi kitlelerin ceplerine ve beyinlerine uzanan kollarını kırarak, bu iğrenç sömürünün ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak, ayrıca örgütlü olmadıkları için ekonomik demokratik savaşımlarını veremeyen sporcuların, özellikle sporda egemen olan güçlerin, işine gelmediği için kamuoyuna yansıtılmayan düşüncelerini ve sorunlarını dile getirip, sporcu kardeşleriyle kavgasını birlikte verme yolunda çalışma günleri başlamıştı.
Baraccio’ya göre, ‘gerçekten cesaretli olanlar için cesaret diye bir şey yoktur!’
Metin Kurt spor arenalarında da demokrasi güçlerinin sesini yükseltmeleri yolunda 30 yıl öncelerinden birkaç arkadaşı ile böylesi bir savaşıma başladı.
Bu savaşımı Anadolu’ya taşımak isteyen Metin Kurt ve arkadaşlarına ise burjuva yöneticileri geçit vermedi, spor basını ve ilerici güçler de destek olmadı.

***

Sir Julien Huxley’e göre, ‘zincirin en tehlikeli halkası; itaattır!’
Metin Kurt -asla- itaat etmedi.
Çünkü Metin Kurt biliyordu ki, her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardır.
Ülkemizde spor alanlarında sürdürülen bir kirli savaş vardı ve emekten, sevgiden, dostluktan, barıştan yana olanlar bir gün kazanacaklardı!
Geçmişe ağlamanın fayda vermeyeceğini bilen Metin Kurt’lar için de bir gün ‘Gelecek mutlak sosyalizm!’

xxx

Yoldaşım, dostum Metin Kurt’u yitireli olmuş bir beş yıl. Eğilmeyen başım, eğilmeyen başın önünde eğilsin!
‘Yüreklerimizde açan ve solmayacak olan bir güldür,
Sevda ve dostumuz sevdadır ve sevdalar ki,
Yüreklerde kalmayıp kurşun gibi salınmalı hayata!’