89. İzmir Enternasyonal Fuarı geride kalırken, önümüzdeki yıl 90. yaşını kutlayacak olan Fuar’ın geleceğine ilişkin spekülasyonların artarak süreceğini tahmin etmek zor değil. İktidar yanlısı medyanın, pandemi koşullarını göz ardı ederek, “Böyle fuar mı olur? Nerde o geçmişin şaşaalı fuar geceleri?” diye bu yılki fuarı karalamaya çalışacaklarını tahmin etmek zor değil. Toplumun eğitim seviyesi fazla yüksek olmayan kesimlerinin beğeni düzeyine seslenmekten başka çareleri yok çünkü.

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in pandemi nedeniyle Fuar’ı iptal etme kolaycılığına kaçmayıp, 89. Fuar’ı sembolik boyutlarda da olsa gerçekleştirmesi yerinde bir karardı. Akdeniz konsepti, ‘Uluslararası İzmir İş Günleri’ ve ‘Akdeniz Lezzetleri’ bölümü ile sınırlı kalsa da, önümüzdeki yılın bir fragmanı niteliğindeydi. Umarım, 90. yılda bu konsept, müzik, sahne sanatları ve sinema alanlarında Akdeniz’i vurgulayan etkinliklerle güçlenir, zenginleşir.

Eğlence, Fuar kavramının ilk çağrıştırdığı sözcüklerden biri değil. Ama, toplumumuzun bazı kesimlerinde böyle bir beklentinin olduğu gerçek. İşin acı tarafı, bu kesimlerin yalnızca yetersiz eğitim almışları kapsamaması. Yanlış eğitim politikası ve niteliksiz televizyon yayınlarının etkisiyle, işçi sınıfından orta sınıfa (altı da, üstü de dahil) toplumun geniş bir kesimi bu zaaftan muzdarip. Peki, ne yapmalı? Halk istiyor diye, bu beğeniye teslim mi olacak yerel yönetim? Elbette hayır. Popülizm çıkışı olmayan bir girdaptır; bir kez giren yakasını kurtaramaz.

Öyleyse, fuara elitist bir gelecek mi hayal edeceğiz? Hayır, o da değil. İnsanlar basite ve ucuza kolay alışır; ama tersi zordur; kısa sürede bir nitelik sıçraması bekleyemezsiniz ortalama Türkiye insanından. Ama, dengeli bir politika izlenebilir pekala… Nitelikli olanla popüler olanı dengeleyen, popüler kültürün düzeyli örnekleri ile ‘yüksek’ kültürün nispeten kolay algılanabilen ürünlerini buluşturan bir politikayla. Bu politika bilinçli ve istikrarlı biçimde sürdürülebilirse, Fuar’ın içeriği giderek yükselen bir grafiğe kavuşabilir. Ve bu yükseliş, alıcısından/tüketicisinden kopmadan, onunla el ele vererek gerçekleştirilebilir.

Fuarın geleceğini, Kültürpark’ın gelecğinden bağımsız tartışmak olanaksız. Fuarın da, Kültürpark’ın da geleceğinin kültür-sanatı dışlamayan bir yaklaşımla tasarlanması gerektiğine inananlardanım. Rahmetli Behçet Uz, Kültürpark’ın bir “halk okulu” olması hayalini kurmuştu. Doğal zenginliğin kültürel zenginlikle buluştuğu bir ortam hayali… Bu hayalde gazinoların ve lunapark’ın yeri olduğunu sanmıyorum. Gazinolar, Fuar’ın nostaljik bir özelliğidir, korunmalı diyenlere sormak isterim, günümüzde ‘gazino kültürü’ diye bir şey kaldı mı? Onun yerini çoktan ‘televizyon kültürü’ almadı mı? Gazinoda ısrar etmek yerine, çağdaş sanatları İzmir halkı ile buluşturmak, İsmet İnönü’nün ve Behçet Uz’un hayaline sahip çıkmak değil midir?

Çevre değerlerinin, fauna ve floranın zarar görmemesi için çaba gösteren Kültürpark Platformu’nun Fuar’da yeni yapılar istememesi saygın ve haklı bir talep, ama Kültürpark kavramındaki ‘kültür’ sözcüğünün salt doğa kültürünü içermediğinin bilincindedir mutlaka arkadaşlarımız. Fuar’daki hollere yakışan sanat etkinliklerine, kitap fuarlarına tahammül göstermelerini dileyerek noktalayalım yazımızı.