Tanıyacağınız en efendi adamlardan biridir…
Yola Dikili’den çıktı, Ege TV’de tanındı.
Marmaris Televizyonunu kurdu, yıllarca genel müdürlüğünü yaptı.
İşsiz kaldı…
Yüzünde hep o nazik ve sıcak gülümseme vardı.
Bir kez olsun adi dedikodulara girmedi.
Bir kez olsun kimse “Elimden tutmuyor” demedi.
Yolları Uğur Dündar ile kesişti.
Sonra Sözcü Gazetesi…Tıpkı örnek aldığı Dündar gibi yürüdü…
Korkmadı.
Bana her gelişinde aynı konuyu konuşurduk.
“Dürüst gazetecilik, korkusuz gazetecilik”
Ekrem Demirtaş ile ilgili Çeşme Tekke koyundaki iddiaları dile getirdi.
Korkmadı…
Kentin talan edilen arazileri ile ilgilendi.
Korkmadı,
Basmane çukurunun üstüne yürüdü…
Korkmadı
Çünkü kokteyllerde gezinmeyi sevmezdi.
Korkmuyordu,
Çünkü, falancanın selamına, filancanın ruhsatına, torpiline ihtiyacı yoktu…
Gökmen, dünyanın her yerinde haber olacak bir haberi yaptı.
Herkesi de atlattı… Çünkü 5 yıl Marmaris’te gazetecilik yapmıştı.
Herkesten önce haberi olmasının açıklaması da bu idi…
Gözaltına alındı…
Yanında Atilla Sertel, Kamil Oktay Sındır, Musa Çam ve Tacettin Bayır’ı gördüm.
Değişik star emekçi adam Halil Hüner’i bir de…
FETÖ kumpasından yargılanmış, kentin Büyükşehir Belediye Başkanı;
Canı yandığında bütün İzmir’i adliyeye yığmış Aziz Kocaoğlu bey,
O saatlerde İnciraltı’nda gençlerle piknik fotoğrafı vermekle meşguldü…
***
Bir çoğundan beklemiyordum zaten Gökmen’in yanında olmasını…
Onurlu gazetecileri parçalayan, sonra lime lime yiyen bu kentin adı; İZMİR…
Okan Yüksel’i, Süleyman Gencel’i, İzmir televizyon tarihinde yeri olan TV emekçisi Hasan Tahsin’i, yalakalanmadığı için işsiz güçsüz kalan gazetecileri, adını anımsayamadığım bu mesleğin “Kral gönüllü” dürüst insanlarını lime lime eden bu kent değil mi?
Başkanlık koltuklarına oturuncaya kadar, görevdeki gazeteci arkadaşların en baba dostu olan,
“Kardeşim… Kardeşim” diye yanlarında gezen,
Koltuğa oturunca, "Tebrik randevusu" bile vermeyene ne denir?
Ne denir ki? Siz söyleyin…Biz de soralım;
“Gökmen pırlantasına destek vermediniz?” diyelim…
Soru boş, cevap aşikar…
Evlatlarını yiyorsun tek tek İzmir…
Ey dününü unutup, koltuğun arkasında pusup kalanlar…
O koltuğu alıverecekler bir gün altından…
Sıra sana geliyor, yalnız kalacaksın…
Gökmen kadar dik yürü, gülümse giderken oldu mu…
***
Bu kadar…
GANYOTÇU
İzmir Marşına sayıp söven bir kişi vardı.
“Ganyotçu” mudur nedir?
Hemen aklama kampanyası başladı..
Ünlü Türk büyüğü Nihat Doğan,
Polisin bulamadığı adamı buldu…
Televizyona çıkardı.
Bu kişi göz yaşlarıyla özür dilemiş…
İnternetten videosunu buldum.
İzlemeye başladım.
Konuya kafadan;
“Memleketin 50'sini denize dökeriz diyenler fikir özgürlüğü…..”
Diye savunmaya kalktı önce…
Nihat Abi atladı, sözünü kesti ;
Belki de hayatının en önemli sözünü söyledi.
“İki yanlış bi doğru etmez. Oradan yürüme"
İş komediye dönüştü yani… İnan tamamlayamadım videoyu midem bulandı.
Sonra gözyaşlarıyla bitmiş.
Özür dilemiş…
Pardon kardeşim… Nihat sana müdahale etmese,
Yediğin haltı, CHP’li birinin üzerinden yine o tarafa devirecektin.
Niyet aynı sende, belli…
Baktın ekmek gitti, işler bozuldu, göz yaşları ile toparlayama kalktın…
Bak hep söylerim;
Te Ve seyircisi cahil olabilir, ama asla aptal değildir…
Dünyanın en büyük silahlarından biri, kameradır, kamera…
Sen en baba rolü yapsan bile o asla yemez…
İzmirli de özürünü kabul etmez…
Annadın ?
***
NE GEREK VAR Kİ
1 Mayıs’ta Taksim’e izin yok.
Nevruz’da geniş önlemler, hatta bazı yerlerde izin yok.
Falan, filan…
Empati yapıyorum, kabul etmesem de anlaşılır yer arıyorum.
Hadi bunlarda şiddet, itiş kakış oluyor diye yasaklar koyuluyor.
Yahu 19 Mayıs’ta ne olabilir ki ?
Bir değil 2 değil…
23 Nisan, 19 mayıs, 30 Ağustos…
Hemen bir kulp takılıyor.
Ne gerek var?
Gençler oturdu eğlendi, bayrak salladı…
Türk bayrağı salladı… Türk bayrağı…
"Çıktık açık alınla" dedi. “Yaşa Mustafa Kemalpaşa” dedi.
Bu kimi neden rahatsız ediyor acaba?
Yasaklama çabalarına rağmen, konserlerini etkinliklerini yapan,
Belediye Başkanlarına derin sevgi ve desteklerimi sunuyorum…
***
DELİ ZİYA ;Ezdirmem sana kendimi… (Kilosu 10 tl lik domates)
