Marmara Denizi sınırlarından Kuzey Ege Saroz Körfezi kıyılarına kadar yayılan deniz salyası (müsilaj) nedeni ile Dünya Çevre Günü daha bir anlamlı hale geldi! Marmara Denizi'nin harika maviliği beyaz, yapışkan ve kapladığı alana ölüm getiren bir köpük ile kaplanmaya başladı son iki aydır! Şeffah, tül gibi bir madde olan müsilaj, deniz tabakasının altındaki tüm yaşamın ölmesine yol açıyor. 11 bin kilometrekarelik deniz alanının yüzeydeki ilk 30 metresinde oluşan musilaj, geçtiğimiz kasım ayından itibaren giderek artarken, ölü dokuların birkaç hafta öncesinde kıyıya vurması ile dehşet oluşturdu.

Esasında müsilaj, denizdeki biyolojik süreçlerin ya da bioekosistemin ilk basamağındaki filoplankton ya da mikroalglerin denizde normalden daha fazla üremesi sonrasında ortama bıraktıkları bir tür salgıdır. Bunun nedeni ise Marmara deniz sisteminin doğasını bozan anormal şartlar... Yani aşırı kirlenenen deniz ortamına mikroskobik algler dahil mikrodeniz canlıları aşırı üremekte ve sümüksü salgı artışı ile yanıt vermekteler... Salgılama sonrası devreye giren virüs ve bakteri benzeri mikroorganizmalar yüzlerce metrelik müsilaj yapısını oluştururlar. Yaklaşık 10 santimetreyi bulan müsilaj tabakası deniz yüzeyi ile atmosferin doğal temasını keserek genel olarak suyun ısınmasına ve dolayısı ile de çözünmüş oksijenin kaybına yol açıyor. Elbette hareketli deniz canlıları için bu ölüm anlamına geliyor, ilerleyen dönemde deniz dibini de kaplayan müsilaj, istiridye, midye, pina gibi hareketsiz yaşamın da sonunu getiriyor.

Geçen sene, 10 yıldır 80 ülkeden 2 bin 700 bilim adamının yaptığı bir çalışma sonucu açıklandı ve denizlerde 250 bin türün yaşadığı tespit edildi. Bu rakam, Marmara'da da müsilaj nedeni ile yok olma potansiyeli konusunda tüm algıları açmaya yeterli sanırım! Her ne kadar, müsilajın ana konu olduğu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yönetiminde gerçekleştirilen “Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı” yapılmış ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bu konuda bir bilim kurulu oluşturulması önerisi kabul edilmiş olsa ya da Cumhurbaşkanının ilgili bakanlara talimatları gitmiş olsa da, daha hızlı ve radikal önlemlerin alınması gerekli bir çevre katliamı ile karşı karşıyayız. Çünkü bu konu Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş hocanın da belirttiği gibi neredeyse 30 senedir dile getiriliyor.

Müsilaj oluşunda üç tetikleyici etken olarak deniz sirkülasyonunun azlığı ve deniz suyu içeriğindeki azot-fosfor yükünün yüksekliği yanında deniz ısısının da artması söylenebilir. Marmara deniz suyu sıcaklığı ortalaması son otuz yılda 2.5 derece arttı. Otuz milyona yakın insan, kapalı bir deniz olan Marmara’nın çevresinde ikamet ediyor ve ülke endüstrisinin yarısından fazlası da burada kurulu, bunların ev ve sanayi atıkları da maalesef tam bir arıtmaya maruz bırakılmadan boca ediliyor! Fauna, flora ya da kapalı bir sistem olarak Marmara Denizi ekosistemi kompleks bir dinamik sistem olarak milyonlarca yılda oluşmakta. Onları geri dönüşümsüz yok eden ise en basitinden insan orijinli atıkların arınmaksızın denize verilmesi. Balıkçılıktan turizme ve deniz ulaşımının bitmesine kadar bir çok sonuçlara gebe olan bu sorun çözülmezse kitlesel göçler yakındır.

Tüm bu sorunlara dikkat çekmek için, 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda Haziran ayının 5’inin Dünya Çevre Günü olarak anılması kararlaştırılmıştı. Genel olarak baktığımızda ülkemizin temel çevre sorunları listesi bir hayli kabarık. Tuz Gölü'nde kuruma olmak üzere su kaynaklarının yitirilmesi, orman zenginliğin kaybedilmesi, genel olarak denizlerimizin, topraklarımızın ve soluduğumuz havanın kirletilmesi, atık ve çöp sorunları vs… Doğrusu, insanlık ölümcül bir tehdit ile karşı karşıya. Küresel iklim değişiklikleri ve habitat daralması için tüm potansiyeli ile mücadeler ederek, henüz organik bir madde olan müsilaj gibi oluşumlarca dünyanın çevresel toksik inorganik ölümü gerçekleşmeden ilgilileri, çevre sorunlarının çözümü için göreve çağırıyoruz!