Pazar yazılarının nedense neşeli, uçucu, keyifli olması beklenir. Ama ve hele Cumhuriyet’in 14 Ocak tarihli Pazar ekinde, üstelik ÇEDES gibi vahim bir girişimden söz ediyorsanız, ya konuyu tam olarak işleyecek ya da kıyısından bile geçmeyeceksiniz. Tıpkı Prof. Dr. Üstün Dökmen’in bu yakıcı konuyu “Adabımuaşeret eğitimi” başlığı altında yazmaması, işi buraya indirgememesi gerektiği gibi. Köşemin sınırlı sayıda tümcelerden oluşması, yazının tamamını buraya almamı engelliyor. Siz, kolaylıkla ulaşabilir ve okuyabilirsiniz. Mutlaka okumalısınız ki, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılsın.

***

Konforlu alanlarınızda, böylesi önemli konuları minik şakalar, ailenizi ilgilendiren anılar, kekeme itiraz tümceleriyle görevinizi yaptığınıza inanarak yazmanız mümkün ve fakat hayatın kıyasıya gerçekleri karşısında anlamsızdır. Dökmen’in konuyu “adabımuaşeret”ten yola çıkarak, geçmişten “gülümseten” örneklerle yürütüp, yazısının sonunda bu iş okulda olmaz demekle yetinmesi, iyi niyetinden kuşku duyulmasa da ne dediği belirsiz bir yazıya dönüşmektedir. Yalnızca ÇEDES’çileri mutlu eder, üzgünüm.

Konu ciddidir, önemlidir, yalnızca bir müfredat sorunu değil, bu ülkenin çağdaş, demokratik ve laik yapısını tehdit eden bir girişimdir. Bu ülkeyi, Cumhuriyet öncesine döndürmeyi, bin bedelin karşılığı kazanımları yok etmeyi, nihayet şeriata dayalı bir nizam tesis etmenin bir yolunu daha açmayı hedeflemektedir. Bizler, gelecek kuşakları kendince belirlemek isteyen bir zihniyetin her adımını, girişimini, kelamını ve uygulamasını, aynı kıvam, duruş ve tonla teşhir ve iptal etmek durumundayız.

***

Çünkü ÇEDES, niyetinden uygulamasına çağdışı bir zihniyetin ürünüdür. Bugüne kadar görülen, izlenen ve okunan her uygulaması, bilimsel karşılıklarla irdelenmeyi hak etmeyecek kadar sakattır, sakildir, tehlikelidir. Bir dinsel inançtan beslenen, “değer” kavramını yalnızca kendi tutuculuğundan üreten, başkalarının değerlerini hiçlemeye yeltenen, okullarda ne yaptıkları ne söyledikleri mutlaka tartışılması gereken ve tek bir din üstünden eğitim verilen okulların uzantısına dönüştürmek isteyen bu uygulama, sade suya tirit “Pazar Yazıları”yla irdelenemez. Bu işin şakası, sarakası, kafa bulması olamaz. “Muaşeret kuralları örgün eğitim içinde verilemez” demiş yazısının sonunda. Dökmen’e -sanırım o da bu dersleri görmüştür- artık olmayan “Yurttaşlık Bilgisi” derslerini anımsatırım. Prof. Dr.’a haddimiz değildir ama ÇEDES’in bir “gelecek cinayeti” olduğunu, Cumhuriyet’te bu konuda yazarken, daha “Türkçe ve mertçe” tümceler gerektiğini anımsatmak da görevimizdir.