"Sayın Başkanım Saniye Bora Fıçı Hanımefendi,
Seçim süreci üzerinden bir yılı aşkın bir zaman geçti. Seçim öncesindeki görüşmede size mevcut borç yükünden, ödenmeyen maaşlardan ve karşı karşıya kalacağınız zorluklardan söz etmiştim. Siz de o zaman, 'Başkanlık makamı mazeret bulma makamı değildir. Göreve gelir gelmez tüm sorunları çözeceğiz ve bölgemizi güzelleştireceğiz' şeklinde net ve umut verici bir açıklamada bulunmuştunuz.
Seçmenleriniz de bu duruşunuza güvenerek size destek verdi ve göreve gelmenizi sağladı. Bu sözleri bir hatırlatma olarak iletiyorum.
İlk konumuz, başkanlık görevinizi devraldığınız günden bu yana Yenifoça’da devam eden kaçak moloz dökümleri ile ilgili. Bu konuda sizi defalarca bilgilendirdim. Ancak tarafınızdan, “Yetkimiz yok, müdahale edemiyoruz” cevabını almakla yetindik(...)
Tüm bu uyarılara rağmen, ne yazık ki güzelim ağaçlarımız ve bölgedeki canlılar yandı. Ancak sabahında döküm sahasının çıkışını kapattınız.
Foça Belediyesi olarak, geçtiğimiz dönemlerde Yenifoça’da yaşanan yangın sonucu zarar gören alanlarla ilgili olarak sizlere bir öneri ve talebimi iletmek istiyorum;
Yanan alanların yeniden ağaçlandırılması yönünde bir seferberlik başlatılması, şu anda gündeminizde yer alıyor mu(...)
Belediye öncülüğünde halkın, sivil toplum kuruluşlarının ve çevre gönüllülerinin de dahil olacağı bir ağaçlandırma kampanyasının başlatılmasını gönülden arzu ediyorum. "
 6C63Be43 1337 45F4 9Ced 0B4E88880727
 
****
Yenifoça'nın Mustafa Kemal Atatürk Mahalle Muhtarı Hüsnü Kocabıyık'ın -bizim de katıldığımız - önerisini dillendiren dilekçesidir alıntıladığımız...
 
****
“Geçmişte de doğanın
bir kısmını bozduk, kirlettik, çevreye ‘zarar’ verdik.
Ama bu daha çok 'bir adamı kürdanla bıçaklamak' gibiydi.
Bu yaptığımız onu incittiği, rahatsız ettiği ve kötüleştirdiği halde,
hayati organlara dokunmuyor, lenf veya kan dolaşımını engellemiyordu.
Biz, doğayı mahvediyoruz diye düşünmedik hiç.
Böyle bir şeyin mümkün olduğuna içten içe bile inanmadık:
Doğa çok büyüktü, yaşlıydı; güçleri -rüzgarı, yağmuru, güneşi- çok yamandı, kadimdi.”
“Doğanın Sonu” adlı kitabında Bill McKibben geçmişte doğaya verdiğimiz zararı böyle tarif eder.
“Doğa, sık sık düşündüğümüz gibi hiç değişmeyen ve sonu asla gelmeyecek olan kadim bir dost mudur, yoksa bildiğimiz anlamda doğanın da bir sonu var mıdır?”
“Daha önemlisi, gezegenimizin geleceğini değiştirme şansına sahip miyiz?”
Bu sorulara da yanıt arayan bir kitaptı “Doğanın Sonu”.
 
****
Meslektaşımız Melis Alphan’ın benzetimiyle de şimdi “O kürdanın yerini satır aldı!"
O adamı yani doğayı şimdi satırla paralıyoruz.
Organları iflas etme yolunda bir adam doğa.
Biz ise hala satırı sallamaya devam ediyoruz.”
 
****
Ormanlar baltalanır, moloz cürup dökme alanı olur, zeytinlikler kesilir, göller ırmaklar kirletilir, kurutulur, yaylalar, koylar peşkeş çekilir. Hukuka aykırı taş ocakları faaliyetini sürdürür.
Termik santrallar, HES’ler . Betoncu politikalar izlenir.
Oysa doğayı korumak, dünyayı ve yaşamımızı korumaktır.
Dünyanın umudu yatar doğada.
Melih Cevdet Anday ne güzel yazmıştı “Rahatı Kaçan Ağaç”ta şu dizeleri;
“Ey insan!
Unutma doğanın bir parçası olduğunu,
Beni yok ettikçe sen de azalırsın…”
 
****
Hüsnü Muhtar
-muhtemelen belediye başkanından bu çağrısına cevap alamamıştır ya- Orman Genel Müdürlüğü, kenti yönetenler, bu konuda etkili yetkili kişi -kurumlar kimse ; bu çağrıya kulak vermeli.
"Yaşamın kaynağı" doğanın talan edilmesine izin verilmemeli.
Bilge ne güzel demiştir;
"Yaşayan her canlının dostluğunu kazanmakta zorunlu olduğu en önemli değer; doğa'dır!"