On günlük bir maratonun ardından yeniden okurlarla buluşurken, geride bıraktığımız “2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali”nin bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. Öncelikle, bu festivale emek veren herkese, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Dairesi yönetici ve çalışanlarına, kurum dışı görevlilere, başta T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Büyükşehir’in şirketleri İZELMAN ve İZFAŞ, festivale destek veren tüm kuruluşlara, film ve mekan desteği veren yabancı kültür merkezleri ve konsolosluklara, genç rehberlerimizi sağlayan Üniversitelere teşekkür etmek isterim. Ama en büyük teşekkür sevgili Başkanımız Tunç Soyer’e. Sanata duyduğu ilgi ve sevginin bu kenti kısa sürede İstanbul’la, hatta dünyanın önemli sanat merkezleri ile yarışır konuma getireceğinden kuşkum yok. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin, simgesi flamingo ile birlikte İzmir’i dünyaya tanıtacak en önemli etkinliklerden biri olduğunu hep birlikte göreceğiz.

****

Festivaller, bir kentin vitrinidir. Vitrini ne kadar özenli hazırlarsanız, kentin çekim gücü o ölçüde artar. Festivalin açılış konuşmalarında Sevgili Başkanımızın ifade ettiği gibi bu kenti bir sinema kenti yapmak doğrultusunda önemli adımlar atıldı. İlk adım, İzmir Sinema Ofisi’nin kurulmasıydı. Dünyanın pek çok kentinde var olan bu kurumun işlevi, kente yerli ve yabancı yapımcıları çekmek, İzmir’i bir cazibe merkezi yapmaktır. Bu adımı destekleyecek ikinci adım, kentin sinema altyapısını zenginleştirmek olacak. Bu da, kente tam donanımlı bir plato ve laboratuvar kazandırmak, mevcut altyapıyı güçlendirmekle olacak. Bu müjdeyi, Başkanımızın ağzından duyduk festivalin ödül töreninde.

****

Geçen yıl pandemi ortamında başlattığımız festivalin en önemli eksiği tanıtımın yeterli olmamasıydı. Bu yıl, bu alandaki yetersizliğin giderildiğini söyleyebilirim. Dolu salonlarda gerçekleşen gösterimler, bunun en güzel kanıtıydı (Tek bir salonda istediğimiz sonucu elde edemedik; onun nedenlerini araştıracağız). Bu konuyu çok önemsiyoruz. Çünkü, bir festivali yaşatan seyircisidir. Seyirci ile birlikte gelişir bir festival. Bu noktada, kentimizin önemli bir eksiğinin daha tamamlanacağını müjdeledi Başkanımız. Yıldız Sineması’nı yeniden kente kazandırmak ve ‘İzmir Sinema Müzesi ve Sinematek’ olarak işlevlendirileceğini açıkladı. Sinema Müzesi/Sinematek, kent halkının sinema kültürünün geliştirilmesi adına çok önemlidir. Nitelikli sanata talebin artması, bu kültürün zenginleşmesi ile gerçekleşebilir ancak.

****

Bu yıl, İzmir’de 100’ü aşkın sinemacı ve basın mensubu ağırladık. Aralarında Almanya, Fransa, Yunanistan, Ermenistan, Polonya’dan konuklar vardı. Film müzikleriyle tüm dünyada tanınan usta besteci ZbigniewPreisner ve Roman kültürünün zenginliğini dünyaya tanıtan Tony Gatlif ile besteci eşi Delphine Mantoulet konuklarımız arasındaydı. Bu sayının artması, festivalin maddi gücünün artmasına bağlı. Elbette bunu yapabilmek için, bilgi ve deneyim kadar maddi güce de ihtiyaç var. Bu kentin sermaye kuruluşlarının, Ticaret ve Sanayi Odalarının festivale destek vermesi, kentin potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesine yol açacaktır. Önümüzdeki yıl, festival kapsamında bir ‘Görsel-İşitsel Endüstriler Fuarı’ açılması düşünülmeli. İzmir’de sinema ve televizyonun teknik altyapısı güçlendirilecekse, İzmir bu sektörler için bir çekim merkezi olacaksa, bu konuya Ticaret ve Sanayi Odaları’nın ilgisiz kalması düşünülebilir mi? Aynı şey, bu kuruluşlara üye olan holdingler için de geçerli. Kendi müzenizi açmanız, müzik toplulukları kurmanız takdire şayan elbette, ama kentinizin yerel yönetiminin düzenlediği bir festivale katkı sağlamayı da düşünebilirsiniz.

****

Sözün burasında, 35 yıldır ‘Uluslararası İzmir Festivali’ni gerçekleştiren ve kentimizi çok değerli müzik ve dans guruplarıyla buluşturan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfına teşekkür etmek isterim. Bu yıl, uzun bir süreye (7 Haziran-20 Temmuz) yayılmış festival. Bu akşam Efes-Celsus Kütüphanesinde gerçekleşecek “La Luna de Seda” konseri var. Renaud GarciaFons, Derya Türkan, Serkan Halili ve KikoRuiz gibi usta müzisyenlerin yer aldığı konserin yanı sıra, Salı akşamı Kültürpark Açıkhava’da Martha Graham Dans Tiyatrosu’nu, sonraki günlerde İzmir Agora’da Duo Alphorn& Bayan ve Ensemble Sjaella, Çeşme Kalesi’nde Fado konserlerini de kaçırmamanızı öneririm. Eklemesem olmaz, bu akşam bir önemli konser daha var İzmir’de. Devrimci müziğin ünlü guruplarından İnti-İllimani Urla Sahne’de olacak; Moğollar ile birlikte. Bolivya’daki İllimani dağlarına doğan güneş anlamına geliyor İnti-İllimani. Bu güneşi birlikte karşılamaya ne dersiniz?