Evdesiniz…

Size bir sürü ödev vereceğim,okuyun, izleyin, bilinçlenin, düşünün…

Çünkü anlatmak istediklerim bu satırlara sığmayacak.

Bugün yaşadıklarımız basit bir virüs saldırısının eseri mi sizce?

Olabilir mi?

Öyle bir virüs ki, genelde 60 yaş üstünü öldürmeye ayarlanmış.

Bir anda ortaya çıkıyor ve dünyayı kasıp kavuruyor.

Yüzyıllar önce bugünleri tarif eden Baba Vanga’dan başlayın, Nostradamus’la devam edin.

Ki bana göre bu isimler ve Hz.Muhammed, bugün astral seyahat dedikleri, bir şekilde zamanda yolculuğu gerçekleştirmiş olabilirler.

Bu basit bir salgın değil, “Yeni dünya düzeni” operasyonunun verilen startıdır.

Bu komplo teorileri yıllardır konuşulmaktadır, hatta tam tarih verilmektedir.

Bu yaşadıklarımız yıllar önce “2019 sonu ve 2020” diye net tarihle söylenmiştir.

Yeni dünya düzeni, dünya nüfusunun 500 milyon civarına indirilmesini ön görmektedir.

İnsanların yeni çağa hazırlanmasını, tek devlet ya da tek yönetici grubunun emrine girmesini anlatır.

Bu bilgiler, dünyadaki araştırmacı bilim adamlarının bize söyledikleridir.

Ödevlerden birisi Aytunç Altındal’ı tanımanızdır.

Aytunç Hoca, bu karanlık bilgilerin bir çoğuna hakim bir kişiydi ve öleceğini bildi.

“Beni öldürecekler” dedi.

Nitekim 18 Kasım 2013’te vefat etti. Ölümünden 3 ay önce kanser kontrolü yaptırdı.

Tertemiz çıktı. 1 ay kala tekrar doktora gittiğinde kanserin tüm hücrelerini sardığı söylendi.

Ailesine göre vücuduna kanser hücresi verilmişti.

Öldürüleceğini bilen Aytunç Hocanın evine,

Ölmeden 1 ay önce ve öldükten bir ay sonra hırsız girdi. Sadece bilimsel çalışmaları çalındı.

Aytunç Hoca, aynı ön görüyü Oktay Sinanoğlu için de yapmıştı.

Öldürüleceğini söyledi, Oktay hoca da öldü.

Bu isimleri ve yanında, öğrencileri sayılabilecek, Ertan Özyiğit’i mutlaka tanıyın.

Bu düzen değişikliği ya da virüs salgını dünden bugüne “Allahın işi” değildir.

Sistematik, bilinçli bir biyolojik saldırıdır.

Öyle ABD’nin İran’a veya Çin’e saldırması geyiği falan da değildir.

Yeni dünya düzeni oyuncularının dakika dakika planladığı bir saldırıdır.

Black miror adlı dizinin bütün bölümlerini izleyin.

Human adlı diziyi bulun.

Bunlar, başka dünyaların sinyallerini veren, geleceği gösteren hikayelerdir.

Bu ve benzeri hikayeler de film şirketlerine sipariş edilmiştir.

Bilgisayarınıza “David Rokefeller ve yeni dünya düzeni” yazın bulun okuyun.

….

2015 yılında Birleşmiş Milletler'in yayınladığı “The sustainable development goals and uwe rag’s supported charties” sürdürülebilir kalkınma hedefleri falan diyor İngilizce ama; “İnsanlık için sürdürülebilir yeni bir gündem planı” olarak çevirebiliriz.

Plan sürekli, dünyanın 2030 yılında yaşanabilir bir yer olacağından söz ediyor.

Filmi tersten okuyun. Burada yayınlanan 17 maddenin mesajlarına iyi bakın.

İyi niyetli gibi yazılan her maddenin açıklamasını yapabilirim.

Ama burada yerim yok. Dersinizi iyi çalışın.

Vaad edilen ve planlanan, 2030 yılına kadar; su, maden, okyanuslar altı madenler, tek dünya düzeni, insanlara takılacak microchipler, insanları köleleştirme, yeni tarım düzeni, bilgi akışı, 5G teknolojisi ile kölelik gibi birçok çıkarıma varabilirsiniz…

David Rokefeller’in; “Biz kimseye bir şey dayatmayacağız. İnsanlar, o güzellikleri almak için kapımızda kuyruk olacaklar” sözünü baş ucu düşünce kitabımız yapacağız.

Biraz ruhani yaklaşalım…

Ölüm hepimiz için var.

Ben bu kaosun ortalığı iyice süpürmeden biteceğini hiç zannetmiyorum.

Olur ya, ölür gideriz. Herkes hakkını helal etsin.

Yok yaşayacaksak da, bu dijital kölelik düzeninde, özgürlükleri alınmış bir birey olarak yaşamak da hiç işime gelmez doğrusu…

Bir insanın yaşaması için en gerekli organ kalpse, nefesi özgürlüktür.

Komplo teorileri gerçekse, zaten ölmek daha iyi…

Belki de sosyalizm gelir kim bilir?

Bir delinin not defteri sona ermiştir.

Dersinize iyi çalışın…

***

Ne kadar geri zekalıyız?

Şu başlığı geçen hafta açtığımda, “Her hafta bir şey bulur muyum?” diyordum.

Bu panik ortamında bile, dolu dolu ağzına kadar dolu.

Televizyonda görmüşsünüzdür.

Manisa’nın Turgutlu ilçesinde nikah kıymışlar.

Önlem olsun diye de herkes birbirinden 1,5 metre uzak oturtturulmuş.

Haber metni şöyle diyor; “Şahitler, nikah memuru ve gelin damat tedbir amaçlı, birbirlerinden 1,5 metre mesafeli oturtuldu.”

Evet, çok iyi olmuş aferin.

De; gelin damat birazdan gerdeğe girecek, uzman dayı…

Gerçekten daha ne kadar geri zekalı olabiliriz?

Tam yazıyı bitirmiştim ki aklıma; önlem olsun diye, yoğurt ile Arap sabununu karıştırıp yiyen, Yozgatlı geldi.

Tam onu andım,

Halay çeken abiler, asker uğurlamasındaki yarı deliler, Altınyol üzerinde ve Çiçekliköy’de ailecek piknik yapanlar geldi...

Bu kadar olur…

Yaşasan ne olur? Zaten beyin ölümün gerçekleşmiş be kardeşim…

***

Konuşun başkanlar

Bir misal vereceğim.

Krizden etkilenen sektörlerin arasında, etkinlik ve organizasyon sektörü de var.

Bu sektörün Cumhurbaşkanlığı’nın açıkladığı listede olması son derece doğrudur.

Ancak listeye girmesinin sebeplerinden biri de, Sayın Cumhurbaşkanı’nın tüm etkinliklerini yapan firma ve firmaların, yönetim kademesine doğal olarak çok yakın olmalarıdır.

Lobi yaptılar ve binlerce insanın hakkını savundular.

Şimdi İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’e sesleniyorum.

Ek tedbirler çıkacaktır. Lütfen lobi yap başkan.

Dükkanlar kapalı, insanların bir bölümü aç…

Bu iş, olur da biterse, yüz binlerce kobi çalışanı, sonu “Ltd” ile biten esnaf ve küçük işletmeci batacak…

Önlem al, önlem aldır.

Çık konuş. İki kelime etsen belki yüreğimize su serpilir.

Haftada bir çık konuş…

Olmadı bir kere çık konuş…

Çok sevdiğim, saydığım, Esnaf Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu; haydi abiler, çıkın konuşun…

Bir şey söyleyin…

Kara-ak önemli değil. Bari insanlar yollarını çizsin…

***

Şeref tribünü rahat mı?

Geçen hafta kent yöneticilerini eleştirmiştim.

Bu kişileri pasif buluyorum hala.

Ama, eleştirdiğimiz kadar destek olalım.

Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Kahveciler Odası Başkanı Hakkı Kırdı yeterli yetersiz tartışmasına girmeden söylüyorum.

En azından reaksiyon göstererek, üyelerine, vatandaşlara seslendiler.

En azından hareketsiz kalmadılar.

Ha, ne sonuç çıkar?

Hiç… Olacak şey olacak…

Şu net ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

GEREKSİZ BİLGİ

“Bir sen, bir ben, bir de bebek” söz öbeği ilk kez Aziz Nesin tarafından söylenmiştir…

GEREKLİ BİLGİ

Karantina İtalyanca “Quaranta” kelimesinden gelir. Aslen 40 demektir. Eskiden Venedik’e gelen gemiler mikrop var ise şehre bulaşmasın diye 40 gün açıkta bekletilir, hastalık çıkarsa şehre alınmazlarmış… Dönemin karantinası 40 gündür.

***

DELİ ZİYA “Bana olan sevginizi ve minnetinizi dijital ortamdan yollayabilirsiniz.”