Bayramyeri bizden öte sanki İzmir’in çocukluğu. Kaç bin yıllık bir kentte Bayramyeri nasıl çocukluk olur? Siz büyüseniz de sokak büyümüyor, dokusu bozulmuyorsa çocuk kalmaz mı?

Bazı sokaklar sizden öte bir kentin de çocukluğudur. Siz büyürsünüz ancak o sokak büyümez. Büyümez kelimesini olumlu anlamda kullanıyorum. Dokusu bozulmayan mahalleler kastettiğim. Eşim Neslihan’ın da doğup büyüdüğü Fatih Mahallesi işte böyle bir yer; çocukluğu oyunlar oynuyor, koşuyor, gülüyor.
Türkiye’nin çok sayıda kenti gibi apartmanların hükümranlığında olan İzmir’de, sevgiyle konuşmak isteyen, saygıyla kendilerini ziyaret edilmesini bekleyen cumbalı evlerin anlatacak ne çok şeyi vardır... İşte Akarcalı Camisi karşısında yer alan üç katlı o güzel evin cumbasından el sallıyor Neslihan’ın çocukluğu... Çiğ börek yemek için uzun merdivenlerden Börekçi teyze Rahmetli Hatice Uz’un evine koşuyor. Börekçi Teyze’nin torunu, arkadaşı Banu Hepçekenler’i görünce o nefis kokuya rağmen karnının acıktığını unutup oyuna dalıyor. Güvenli sokaklarda özgürce oyun oynamanın tadına varıyor. Oyun oynayan bu mutlu iki küçük kız, ileride aynı üniversitenin aynı fakültesinde aynı bölümde okuyacaklarını bilmiyor.

Ekran Resmi 2025 06 28 10.22.49

Geçmişten bugüne geldiğimizde Restoratör Mimar - Sanat Tarihçi Prof. Dr. Eser Öztaşçı Gültekin ve eşi Diş Hekimi Fevzi Gültekin ile Tatar Böreği yemek için buluşuyoruz. Neslihan ile benim yediğimiz tatar börekçimiz Mehmet Usta’dır. Mehmet Usta’nın o güzel çiğ böreğini tadınca Eser Hocamız ve Fevzi ağbimiz de bize hak veriyor. Karşıdan Akarcalı Camii de üstünde taşıdığı o samimi uhrevi havası ile hepimize selam veriyor. Biz de alıyoruz bu selamı. “Beni yad ellere bırakmayın! Ben İzmir’im” diyor sanki. Üç farklı sokakta cephesi bulunan Akarcalı Camii, tarihsel geçmişi, güzel mimarisiyle turistik ziyaretleri de hak ediyor. Bir de bahçe duvarıyla saklanmasa... Bahçesindeki ağaçların altından artık onların olmayan Büyükbaba evi önünde Neslihan’ı, Eser Hocam ve Fevzi ağbimle yan yana getirip fotoğrafını çekiyorum. Neslihan’ın her gelişinde önünde fotoğraf çektirdiği büyükbaba evi üçe bölünmüş olarak üç aileye evsahipliği yapıyor.
Eser Hocamız ve Fevzi ağbimize, Neslihan’ın yürüdüğümüz bu sokak hakkında anlatacağı çok şey vardı ancak sınırlı saatteki buluşmamız nedeniyle bu anlatım için başka gün görüşmek için anlaşıyoruz. Kim bilir Eser hocamız da engin bilgisi, bitmek bilmeyen araştırmacı ruhu, çalışkanlığıyla bize ne katkılar sunacaktır. Fevzi abimiz farklı mı? Tarihe insan kimliğinden bakarak tadına doyulmaz sohbetlerin insanıdır. Şimdi sözü bu sokakta doğup büyümüş Neslihan’a bırakmalı.
Doğup büyüdüğüm yerin Bayramyeri diye anılması ne güzel bir duygu... Ne de olsa bayramlar sevince açılan yollar değil mi? Günümüzde değil diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Nedenleriyle canınızı sıkmak istemiyorum çünkü savaşların, yıkımların bitmek bilmediği yaşlı dünyamızda canımızı sıkacak o kadar çok ve temel şey var ki... İşte bu sıkıntıları gezerek, görerek, tanıyarak, yaşayarak atabiliriz. Birbirimizden farkımız olmadığını anladığımızda belki dünyayı hep beraber döndürmeye çalışabiliriz.
2019 yılında Heyamola Yayınları Yayın Danışmanı Fergül Yücel’den, İzmir Serisi yayınları ikinci serisi için bir kitap teklifi aldım. Bu teklifi gazeteci kimliğimden aldığımı düşünürken Fergül hanım şöyle dedi: “Facebook paylaşımlarınız güzel, özenli. O nedenle size bu teklifi yapıyorum.” Zaman azalıyordu kitap yazımı için, yetişmeyecek, vazgeçsem mi sorusuna ablam Gülnihal, “Doğup büyüdüğümüz mahalleye gidelim, orada gezelim, insanlarla sohbet et, araştırmalarını da kat, o zaman yazabilirsin” dedi. Dediği gibi de oldu. Bu bölge üzerine yazan tüm dostların kitaplarını, özellikle de insan öykülerinden yola çıkanları değerli bulurum. Tarihsel araştırmalar sonucunda yazılan kitaplar da bir o kadar kıymetlidir benim için. Bu anlamda tüm kalemlere teşekkürler, selamlar, sevgiler...
Ekran Resmi 2025 06 28 10.22.58

TATAR MAHALLESİ

Tatar Börekçisi Mehmet Usta’nın anılarında bu bölgede yaşamış olan çok sayıda kişi gibi Kırım’dan gelen ataları yaşıyor. Bu nedenle de yürüdüğümüz yerler halk arasında Tatar Mahallesi diye de anılıyor. Cumbalı evler kadar Varyant’a çıkan kimi sokaklarda görülen masallardaki evleri andıran minik yapılar, beni sokaklarda oyun oynarken çıktığımız keşiflere götürüyor. Bu evleri de hayallerimize, oyunlarımıza kattığımız hatıralar şimdi ne kadar uzakta...
Bayramyeri bir sayfada anlatılacak bir yer değildir. Birkaç bölümle, insan hikayelerinden daha çok yola çıkarak anlatımımı sürdürüyorum. Doğduğum Fatih Mahallesi’nin karşı kaldırımı Çahabey Mahallesi’ne aittir tıpkı İnönü Caddesi’nde bir tarafın Konak, diğer tarafın Karabağlar ilçesine ait olması gibi. Bu mahallelerde gördüğümüz her mekan çocukken bize çok büyük gözükürdü. Tıpkı iki sene öğrenim gördüğüm Halitbey İlkokulu gibi. Halitbey İlkokulu’nun web sitesine girdiğinizde tarihçe bölümünde; geçmişte okulun bulunduğu alanda eski uygarlıklardan kalma Veyse adında bir tapınak olduğu belirtiliyor. Bu tapınağa dünyanın farklı yerlerinden şifa dileyen hastalar gelir. Tapınak yıkılılınca alan bir düzlüğe dönüştürülür, bayramlarda eğlence yeri olur. Bu nedenle de bölge Bayramyeri diye anılır. 1962 doğumlu, Fatih Mahallesi’nde muhtarlık da yapmış, balon turizmine de emek veren Bilge Ezel de, bu bayram atmosferini yaşamıştır. Bayramyerinde pamuk helvanın, patlamış mısırın pembe boya şekerine top olarak batırılmış halinin, horoz şekerlerinin, düdüklü şekerlerin, tahta dönme dolabın, gemi şeklinde tahta salıncağın, tahterevallinin çocukları eğlendirdiğine tanıktır.
Bayramyeri, çocukluğumun 70’li yıllarında başka nasıl bir yer miydi? Kapıların kilitlenmeden yaşandığı, mahalledeki kadınların bütün çocukların annesi olduğu, insanların geçinebildiği, komşulara akraba gibi bakıldığı, herkesin birbirini tanıdığı, ambalajsız ürünlerin satıldığı, Rahmetli Fikri Şenürkmez’in düğünlerde çaldığı, Altın Makas Terzi Ayfer’lere kıyafet diktirildiği, Varyant’a çıkan bir sokağın merdivenlerinde mahalle sakinlerinin oturup 9 Eylül geçit törenlerini izlediği bir Bayramyeri’ydi.
Ekran Resmi 2025 06 28 10.23.19

HALİT BEY’İN OĞLU MUSTAFA NECATİ

Halit Bey ismi iki yıl öğrenim gördüğüm okula niçin verilmiş olabilir, diye sordum kendime. Araştırdığımda oğlu Mustafa Necati’den dolayı verildiğini öğrendim. Mustafa Necati... Türkiye Cumhuriyetimiz kurulmadan önce Kuvâ-yi Milliye içinde vatanımızı savunan Mustafa Necati, öğretmenlik, avukatlık, gazetecilik gibi birçok alanda çalışmıştır ancak özellikle yaptığı bakanlıklar arasında Milli Eğitim Bakanlarımızdan biri olarak anılmaktadır. En önemlisi de Harf Devrimi’ndeki emekleriyle... Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde köy enstitülerinin temelini atar. Öğretmen okullarında yeniliklerin, gelişimin yolunu açar. Bu okullara özel idare bütçelerinden pay verilmesini sağlar. Gazi Eğitim Enstitüsü’nün kurulmasına, öğretimi birleştirme yasası olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanmasına öncülük eder. Altay Spor Kulübü’nün kurucularından olduğunu da öğrendim. Mustafa Necati, Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de yakın düşünce, mesai arkadaşıdır. Ölümüyle Mustafa Kemal Atatürk’ün çok üzüldüğü belirtilmektedir. Köy Enstitüleri’nin kurucularından efsane Milli Eğitim Bakanımız Hasan Ali Yücel, Mustafa Necati’ye ithafen “Aziz Necati’ye” adlı şiiri yazmıştır. İşte Mustafa Necati gibi bir kişiyi yetiştiren babanın, İzmir’e vakıf yönetmek için gelen Darendeli (Malatya) Halit Bey’in ismini taşıyan, açılmasında emekleri olan okulda iki yıl öğrenim gördüm. Ne mutlu bana... Nice öğretmenin arasında rahmetli Mehmet amcamın eşi rahmetli Ayşe Perşembe de Halitbey İlkokulu’nun öğretmenlerindendir. Halitbey İlkokulu’nda öğretmenlik yapan Bedia Tansu’nun adını taşıyan Konferans Salonu’nda annemin yazdığı piyesi üç kardeş oynayışımız, Türkmen Kızı rontundaki gösteride yer alışım ve kuzenlerle hafta sonu soluksuz izlediğimiz Kartal Tibet’in, Cüneyt Arkın’ın başrolde oynadığı filmlerle geçen o günler şimdi güzel bir nostalji...

HALK HEKİMİ AKÇİÇEK

Bayramyeri’nde semt hali yerine yapılan Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi çok amaçlı kullanılan bir sosyal kültür sanat merkezi. Bu kültür merkezinin adı neden Selahattin Akçiçek konulur? Bu sorunun cevabını bilenler arasında eşimle her zaman rehberimiz olan Prof. Dr. Rahmetli Şadan Gökovalı hocam da vardır. Bayramyeri Çocukluğum kitabımı Şadan hocama gönderdiğimde, kitabımda özellikle “İnsanlara ve İzmir’e Hizmet Eden Bir Ömür: Dr. Selahattin Akçiçek” bölümünden dolayı Temmuz 2019’da Dokuz Eylül Gazetesi’nde “Nesli'nin Şahaseri” adlı bir yazı yazdı. Dr. Selahattin Akçiçek, Bayramyeri’nde yaşamış, insanları iyileştirmek için gecesini gündüzüne katan bir halk hekimidir. Aynı ilkelerle belediye başkanlığı yapar. Milletvekili olarak da hizmet eder. Bayramyeri Çocukluğum kitabımda Selahattin Akçiçek ile ilgili bölümde, Eğitimci-Sağlıkçı Gülşen Salgar ile yaptığım röportaj var. Alanı tarih olan Gülşen Salgar, 2004 yılında Dr. Selahattin Akçiçek’in Hayatı ve Siyasi Faaliyetleri adlı yüksek lisans tezi verir. Bu tez için 70’e yakın insanla; gazetecilerle, yazarlarla, siyasetçilerle, tarihçilerle, farklı görüşlere sahip kişilerle görüşür. Ücretsiz çok sayıda kişiyi muayene eden, bütçesi yetmeyen kişilerin ilaç parasını cebinden ödeyen Akçiçek’in hekimliğini de anlatır. Selahattin Akçiçek 1953 yılında İzmir Çocuk Hastanesi Röntgen Labortauvarında beş aylık bir kurs görür. Ardından muayenehanesine skopi cihazı alır. Gülşen Salgar’ın dediği gibi Bayramyeri, Eşrefpaşa’da yaşayan hastalar, teknolojinin nimetlerinden Aynalı Doktor dedikleri Dr. Selahattin Akçiçek sayesinde faydalanırlar: “O aynalı doktor bize çok iyi bakıyor” diye söz ederler.