Arşivcilik, sergicilik, müzecilik, yayıncılık, kent tarihi kültürü eğitimi, etkinlikleri gerçekleştiren APİKAM, 1840-1922 yılları arasını kapsayan İzmir Fotoğrafhanesi sergisiyle İzmir’in görsel hafızasında fotoğrafçıların rehberliğinde bir yolculuğa çıkarıyor
Hasan Kulakoğlu
Neslihan Perşembe Kulakoğlu
Kültürel Miras ve Turizm bölümünde okurken kaç yıllık tıbbiyeden sonra dostlar sordu “Niye?” diye. Oysa cevap basitti. Kültürel miras konusunda iz sürmeyen, kalıcı kültür birikintisiyle dolmayan her birey sadece boşlukta asılı hiçlik salıncağında gidip gelir. İzmirim bu konuda şanslı kentlerden. Efsane İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina’nın adını taşıyan tarihi itfaiye binasında işte tam da bunu konu alan enfes bir sergi açıldı. Bir kentin başına gelebilecek her felaketi yaşamış İzmirim, geçmişin en görkemli tarihine de sahipti. Fransızların, Batı’nın her buluşu çok geçmeden İzmir’e gelirdi. Batılılaşmada bir mihenk noktası alınırsa, Türk aydınlanma tarihi İzmir’den başlardı. Frenk Mahallesi’ne gelmiş her yenilik çok geçmeden diğer mahallelere ses verirdi.
İzmir, dünya turizm destinasyonlarında hak ettiği yerde olmak için hafızasını kazanmaya çalışıyor. Aydınların görevlerinden biri de terapistlere benziyor; geçmişi hatırlatmak. Tabi burada söz ettiğim yaşanılan kentin geçmişini hatırlamak, hatırlatmak. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), bu hatırlatmayı yine güzel bir sergiyle, İzmir’in fotoğrafçılık tarihine odaklanan “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisiyle gerçekleştiriyor. İzmir’de doğup büyümüş, yarım asrı geçkin zaman yaşamış eşim Neslihan için sergi daha da anlamlıydı. Serginin açılışında konuşan APİKAM Danışmanı, Serginin Küratörü Aybala Yentürk ve eşi Araştırmacı-Yazar-Koleksiyoncu Nejat Yentürk’ün sohbetine doyamadık. Böylesi bir serginin yorucu, ciddi emek isteyen süreçlerini öğrendik. Aybala Yentürk’ün babası halk müziğimizin, bağlamanın üstatlarından Talip Özkan, babama da sazı öğreten kişidir. Talip Özkan’ı saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Kent arşivlerindeki geçmişe ait silinmek üzere olan izleri sürmeye bayılıyorum. Baha Tevfiklerin yaşadığı bu coğrafyanın aydınlık yüzlerinin karanlığa ışık olacağına inancım tam. Eşimin aile kökleri gibi Girit göçmenlerinden, Levantenlere, Türklere, İzmir’in görsel hafızasına katkı sunan herkesi yürekten kutluyorum. Umarım İzmir’i hiçbir zaman yalnız bırakmayacak bu güzel dostlarla daha birçok sergiler açılır. Geçmişi, bugünü, geleceğiyle daha çok tanınır. Bu tanınmada APİKAM’ın katkısı büyük.
YANGIN SONRASI İTFAİYE BİNASI
APİKAM’ın binası birçok kişinin bildiği gibi İzmir İtfaiyesi Merkez Hizmet Binası’ydı. 1922 İzmir yangını sonrası böyle bir hizmetin yapılması gerekliliğiyle bina yapılır. Erken Cumhuriyet Dönemi bu güzel mimarinin mimarı Mesut Özok’tur. Mimarlık Dergisi’nde okuduğum bir yazıda, 1930 yılında da İzmir’de yangın harabeleri olduğu, bu harabeleri kaldırmanın zorluğundan kimsenin bu işe yanaşmadığı, mimar Mesut Özok’un ısrarla bu işe çağırıldığı kaydedilmiş. “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisi açılışında karşılaştığımız Restoratör Mimar - Sanat Tarihçi Prof. Dr. Eser Öztaşçı Gültekin hocamız sohbetimizde, itfaiye binasının yapıldığı 1932 yılında İzmir’de çok katlı binalar olmadığı için kuleye çıkıldığında İzmir’in birçok yerinin rahatlıkla görüldüğünü belirtti. O zamanlar Kadifakale’den destek verilerek İzmir’de yangın gibi bir durum olduğunda yerinin görülebildiğini söyledi. Çok katlı binaların yapılmasıyla İzmir İtfaiyesi Merkez Hizmet Binası’nın yangını saptamak konusunda yetersiz kaldığına dikkat çekti. Sözü burada eşim Neslihan’a bırakıyorum.
ANI-KÜLTÜR EVLERİ
Rahmetli Ahmet Piriştina’nın İzmir İtfaiyesi Merkez Hizmet Binası’nı, geçmiş, bugün, gelecek arasında köprü kuran, kent kimliği, kentlilik bilinci oluşturan Kent Arşivi ve Müzesi projesi, 2004 yılında açılır. Tarihe, kültüre, sanata ayrıca önem veren Başkan Piriştina’nın İzmir’in dolayısıya İzmirlilerin yaşatılması, tanınmasında APİKAM’ı kurmasına öncülük etmesi kaçınılmazdı. Bugün Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), arşivindeki gazeteler, dergiler, meclis tutanakları, albümler, şer’iye sicilleri araştırmacılara, İzmirlilere hizmet vermektedir. İzmir’in tarihsel bağlarının olduğu ülke kentleriyle de iletişim kurulmasını sağlamaktadır. İzmir’in farklı semtlerindeki bağışlarla da kurulan anı, kültür evleri geçmiş ve bugün arasında köprüdür. Annem de Girit’ten İzmir’e gelen atalarının eşyalarını Buca Göç Mücadele ve Anı Evi’ne bağışladı. Üyesi olduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti Basın Anı Evi, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi, Hanife Çetiner-Esin Yılmaz Anı Evi ziyaretçilerini bekliyor. Ayrıntılı bilgiye APİKAM’ın web sitesinden ulaşılabilir.
SERGİLER VE YAYINLAR
“Kent ve Ticaret”, “Kent ve Sağlık”, “Kent ve Ulaşım”, “Yanık Yurt”, “Direnişin İlk Günü 15 Mayıs 1919”, “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergileri APİKAM’da açılan uzun soluklu, geniş zamana yayılan sergiler. Bu sergilerde İzmir’i farklı yönleriyle, insanlarıyla tanıyorsunuz. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen, APİKAM Danışmanı Aybala Yentürk’ün küratörü, Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü Dr. Serhan Kemal Saygı’nın Genel Koordinatörü olduğu sergi Pazartesi dışında hafta içi 09.00 - 17.00, hafta sonu: 10.00 - 17.00 arası gezebilir. İzmir’in gezginleri, fotoğrafçıları, fotoğrafhaneleri, manzaraları, mekanları, gündelik yaşamı, insanları, portreleri, çok kültürlü yapısı, kültürü, tarihi, modernleşmesi bu sergide. Fotoğraf ve sinema eğitimi alan öğrenciler bu sergiyi kaçırmayın. Ne projelere ilham olur... Bu sergiye gelin, gezin, görün derim.
Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi'nde İzmir ile ilgili her biri çok sayıda habere, röportaja kaynaklık edebilecek İBB Kent Kitaplığı’nın yayınları da okurlara satılmaktadır.

İZMİR’İN FOTOĞRAFÇILIK TARİHİ
APİKAM Danışmanı, Serginin Küratörü Aybala Yentürk, “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisinin Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci büyük kenti ve Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden İzmir’in fotoğrafçılık tarihi üzerinde araştırma yapmak fikrinden doğduğunu belirterek şunları söylüyor: “Sergiyle İzmir’e, İzmirlilere dair fotoğrafların eşliğinde, aynı zamanda bu yeni icadın kamuoyuyla paylaşıldığı günlerdeki İzmir’in yerine de vurgu yapmak istedik. O nedenle ben sizleri kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Yaklaşık 186 yıl önce, Paris’te Bilimler Akademisi’nde fotoğrafın icadı kamuoyuyla paylaşıldı. Aslında bu mucidinden adını alacak Dagerotip Yöntemi’nin paylaşılmasıydı. Ve Avrupa’da büyük bir heyecan dalgası yarattı. Çok geçmeden bu yeni yöntemi, malzemeleriyle birlikte öğrenip yanlarına alarak Doğu’ya seyahat eden gezginler ortaya çıktı. Bunlardan ikisi, 1839 yılının Ekim ayında Marsilya’dan kalkan bir gemiyle kalkıp yaklaşık bir yıl kadar sürecek yolculuğa çıktı. Bu kişiler ünlü Fransız savaş ressamı Horace Vernet ve Goupil Fesquet. Bu ikili aslında daha çok Mısır’da fotoğraf çekmeyi hedeflemişti. 1840 yılının Şubat ayında yolları İzmir’e düştü. Geldiklerinde kentte fotoğraf çekmediler. Körfezde Fransız donanması demir atmıştı. O gemilerden iki tanesinin güvertesinde başarılı dagerotip çekimleri yaptılar. Buna şahit olan İzmir’in ünlü gazetesi Journal de Smyrne’nin başyazarı, bu başarı öyküsünü gazetesinde yayınladı. Aslında bütün İzmirliler bundan haberdar oldular. Fakat şöyle önemli bir şey vardı; aynı haber yani bu yeni icadın İzmir’de başarıyla uygulandığına dair haber, Avrupa’daki gazetelerde de yayınlandı. Böylelikle İzmir 1840 yılında Dünya Fotoğrafçılık Tarihi’ne, başarılı çekimler yapan kent olarak geçti. 1850’li yıllarda ucuz bir şekilde portre fotoğrafı çekilip çoğaltılmaya başlandı. Böylelikle fotoğraf demokratikleşti. Gezginler değil, Avrupalı fotoğrafçılar İzmir’e yerleşti. Bunların arasında İtalyan, Fransız, çok kimlikli fotoğrafçılar, Yahudiler, Levantenler yer aldı. Türkler, mesafeli durdular. 1910’ların sonlarından itibaren önce bir iki kişi, sonrasında Cumhuriyet Dönemi’nde de Hamza Rüstem gibi yüz yıllık bir çınar ve farklı Türk aktörler ortaya çıktı. 1922 Cumhuriyet öncesi fotoğrafçılık tarihini çalışmak zor. Birincisi kaynak esksikliği, ikincisi 1922’deki büyük yangınla sergide göreceğiniz fotoğrafhanelerin tümüyle yanmış olması. Yaşanan göçler, mübadele de hafızanın kaybına yol açtığından çalışmaları zorlaştırdı. Ben ve çalışma arkadaşlarım, yaklaşık bir yıldır bu serginin üzerinde çalışıyoruz. Neredeyse bakmadığımız uluslarası, yerel arşiv, ulaşmadığımız koleksiyon, aile fotoğraflı kalmadı. Bu yolculukta paydaşlarımız Mert Rüstem, Nejat Yentürk, Ercüment Tahtakıran, Yavuz Çorapçıoğlu, Ömer Koç, Nazmi Şurgun’a, ayrıca İzmir’in köklü aillerinden Fabio Tito, Mark Giraud, Patrice Guiffray, Çevik Çullu, Gökçen Adar gibi aile koleksiyonlarını bizimle paylaşan dostlara teşekkür etmek isterim. Bu sergi baskı dışında tümüyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışanlarının eseridir. Ben ve arkadaşlarım tasarımından kurulumuna kadar Büyükşehir Belediyesi ile İZELMAN’daki çalışma arkadaşlarımla birlikte bu sergiyi kotardık. Bu serginin bir başka önemli özelliği de bir yayınla sergimizi taçlandıracağız.”

TARİHSEL HAFIZAYI KORUMA
Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü ve de “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisinin Genel Koordinatörü Dr. Serhan Kemal Saygı, Türkiye’nin ilk kent arşivi müzesi olarak 2004 yılında hizmete açılan APİKAM’ın arşivcilik, sergicilik, müzecilik, kent tarihi kültürü eğitim ve etkinlikleri ile yayıncılık alanında yaptığı çalışmaların, İzmir’in tarihsel hafızasını korumayı, geliştirmeyi, geleceğe taşımayı amaç edindiğine vurgu yapıyor. Serhan Kemal Saygı, “Sayın Başkanımız Doktor Cemil Tugay’ın ifadesiyle APİKAM dijital arşivini 2026 yılında İzmir Kalkınma Ajansı’nın da desteğiyle araştırmacıların hizmetine açmayı hedefliyoruz. İzmir ve çevresine ilişkin yaklaşık 300 bin belgeyle ülkemizin en büyük kent arşivi olan APİKAM arşivine yapacağımız bu dönüşümle, yapay zeka destekli olarak hizmete sunacağız. Bu sistemle öğrenciler, akdemisyenler, araştırmacılar, İzmir’e ilişkin tarihsel verilere daha hızlı, düzenli erişebilecek” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kamusal alanlarda da sergiler açtık. İlk kez yurtdışında Yunanistan’ın Midilli Adası’nda İzmr’in tarihsel kimliğini ortaya koyan bir sergi açtık. Çocuklarımız için İzmir kent tarihi ve kültürü hakkında eğitimler düzenliyoruz.“İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisiyle şehrimizin hafızasında bir pencere aralıyoruz. Fotoğraf yalnızca bir teknik ya da sanat formu değil, zamanın geçiciliğine karşı da bir direncimizdir. Sergimizin içeriğine uygun yeni bir söyleşi dizisine Şubat ayından itibaren konferans salonumuzda başlayacağız.”

İLHAM VEREN ŞEHİR OLACAĞIZ
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Doktor Cemil Tugay, doğru insanlarla yola çıkıldığını, onların güzel işlerine şahitlik edildiğine dikkat çekerek, “İzmir 8500 yıllık tarihi olan bir kent. Burada yaşamış milyonlarca insan ve onlarca kültür var. Doğasıyla da çok özel bir yer. İnsanların medeniyetleri yarattıkları bir kültürel miras var. Çoğu sahip çıkılmayı bekliyor. Ne olduğunuzu, neye sahip olduğunuzu, neyi koruyacağınızı bilmezseniz, neyi yapılandıracağınızı da bilemezsiniz. Bu nedenle kentin kültürü, kültür mirasıyla ilgili çalışmalara çok inanıyor, değer veriyoruz. Bu çerçevede yapılan bu güzel sergi için emek veren herkesi yürekten kutluyorum. Benzerlerinin yapılması için de teşvik edeceğiz. Bu sergi kentimizde yaşayanlara da ilham verecektir. APİKAM, Türkiye’nin en değerli kent arşividir. Burayı kuran Sevgili Ahmet Piriştina’yı sevgiyle saygıyla yad ediyoruz. Onun adıyla burası yaşıyor. O günden bugüne de bu güzel fikre sahip çıkanlar var. Bu sergideki fotoğraflar sayesinde kentimizin hafızasının tazeleneceğini, İzmir’in modernleşme yolculuğuna dair hikayenin tekrar konuşulacağını düşünüyorum. İzmir kendi hikayesini geçmişte yazdı, önümüzdeki yıllarda da bir İzmir hikayesini hep beraber yazacağız. Ben buna inanıyor, çok güzel bir hikaye olacağına inanıyorum. İzmir, İzmirliler bunu hak ediyor. İzmir, Türkiye’ye ve Dünya’ya ilham veren şehirlerden birisi olacak.”