Şair Ahmet Özer değişik tarihlerde Bartın’a yaptığı yolculuklardan söz eder: “Kimi kentlerin içinden nehirler geçer, su sesiyle uyanır kent. Çoğu zaman yapraklar savrulur; bulutların gölgesi, kuşların görüntüsü düşer suya. (…) Bartın, içinden nehir değilse de büyük bir çayın geçtiği kentlerden biri.” İşte o kente düştü benim de yolum yakın zamanda.
İşin içinde şiir olunca, şiir adına bir görev verilince yerine getirmemek olası değildi. Ahmet Özer’in 1998’den beri birçok kez gittiği Bartın’da kitap-edebiyat odaklı etkinlikler gibi olmasa da ilk kez seçici kurulunda bulunduğum Bartın Belediyesi’nin düzenlediği Hasan Bayrı Şiir Yarışması ödül törenine çağrılıydım.
Yıllarca Abdullah Yüce’nin sesinden duyup sevdiğimiz “bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap” şarkısının söz yazarı Hasan Bayrı (1914-1990) adının yaşatılması amacıyla 1998’den bu yana Bartın’da böyle bir şiir yarışması olduğunu bilirim.
İzmir’den Bartın’a 13 saat süren bir otobüs yolculuğu… Balıkesir’den Bursa’dan, İzmit’ten, Adapazarı’ndan, Bolu’dan geçerek yapılan bir gece yolculuğu… Yorgunluğun şiir boyutuyla…
Bekir Dadır, Erdenay Çınçın, Yrd. Doç. Dr. Haluk Öner, Nurten Boz Hürel ve benim de bulunduğum Seçici Kurul 44 kişinin 99 şiirle katıldığı yarışmada İstanbul’dan İsmail Biçer’in “Sancı Molekülleri” şiirini birinci, Hatay’dan Aydın Zeyfeoğlu’nun “Soluksuz İkamet” şiirini ikinci, Gebze’den Ömriye Karataş’ın “Çiçek Açtı Difenbahyalar” şiirini üçüncü olarak değerlendirdi. Kütahya’dan Züleyha Bilgiç “Aşk Buluta Sarılınca” adlı şiiriyle mansiyon kazandı.
Şiir yarıştırılır mı? Hevesli olsun, adı bilinir, şairlikle anılır olsun şiir yarışmalarının yararı oluyor mu? Şair Bilsen Başaran, şiirin asla yarıştırılmaması gerektiğini, şiir yarışmalarına karşı olduğunu, bu tür düzenlemelerin seçici kurullarında yer almadığını söylediğini de anımsadım bu arada. Attila Er’le buluştuğumuz üçlü bir Bornova sohbetinde.
Bu konu tartışılabilir diye düşünüyorum. Bunu bir başka zamanda masaya yatıralım. Hatta bu bağlamda görüşü, düşüncesi olan dostların paylaşımlarını da değerlendirmek isterim.
Yeniden Bartın’a dönelim. Belediye’nin konuğuyduk; ancak gereken ilginin uzağında, kendi başımıza birkaç günü yaşamak zorunda kaldık! Sanırım görevli arkadaşlar telaştan (!) bizi unutuverdiler.
Olsundu. Hiç olmazsa Bartın’da kendi olanaklarımızla eski birkaç Bartın Evi’ni görme olanağı bulduk, Bartın Çayı'nı izledik.
Şair İbrahim Tığ, Devrek’ten arabasıyla gelip bizi Amasra’ya götürmeseydi, belki de Amasra’yı göremeyecektik. Amasra’da güz güzelliğini yaşayamayacaktık.
Bartın Kitap Fuarı’ndaki ayaküstü geçiştirilen, uğultuların yoğun olduğu ödül töreninde İsmail Biçer’in, Aydın Zeyfeoğlu’nun, Ömriye Karataş’ın ödül kazanan şiirlerini duymak olası değildi. Oysa akşam saatlerinde uygun bir ortamda şiire yer açmak, şiir dinlemek, ödülleri orada sunmak ne güzel olurdu diye düşündük dostlarla.
İsmail Biçer adını daha önceden biliyordum. Bugüne değin çok sayıda taşra özellikli şiir yarışmalarında ödül kazanmış. Çok sayıda şiir, aforizma, antoloji kitapları var.
Aydın Zeyfeoğlu Hatay’da Amanos Dergisi'ni yayımlayanlardan. Şiire tutkulu bir arkadaş. Verimli, dirençli şiirlerle yazın yaşamını sürdürürse başarılı olacağına inanıyorum.
Ömriye Karataş Gebze’de tarih öğretmenliği yapıyor. Birçok yazın dergisinde ürünleri yayımlanmış. İki de şiir kitabı var. Şiirini yeterli görmeyen; daha çok çalışmak, okumak, iyi şairi izlemek ereğinde.
Bize kalan ödül, başarı kazanan şair arkadaşların mutluluklarına ortak olmaktı elbet.