İllaki istisnalar vardır ama madem bu köşe benim, müsaadenizle kendi fikrimi söyleyeyim: Bir ilişkide çiftin arasındaki yaş farkı 20'den fazla ise orada ciddi bir sıkıntı vardır.
Yeri gelmişken de ekleyeyim, şu yaş mevzusunda mutlaka erkek büyük olmalı diye bir şey de yok ayrıca.
Yani kadın da erkekten 10-15 yaş büyük olabilir. Önemli olan karakter ve fiziksel uyum...
Ama yaş farkı öyle 20-30'lara çıkınca "Biz kafaca çok iyi anlaşıyoruz ve birbirimize aşığız" diyenlere "Pardon, ne aşkı?" diye sormak istiyorum.
Sevgi, saygıdır onun adı.. Belki hayranlık... Bazen de çıkar ilişkisi...
Ama yakıcı bir aşkın, aklı başından alacak tutkunun kimyası 30 yaş farkı kaldırmaz.
Davul bile dengi dengine sözünü kulağa küpe yapmakta her zaman fayda var galiba.
Çocuğun hatta torunun yaşındaki insanı hayat arkadaşı olarak seçerken hormonlarını bir kenara koyup öyle karar vermelisin.
Bunun 10-20 yıl sonrası var çünkü. Şapkanın düşüp kelin göründüğü yıllar onlar...
Genç 'karı'-'koca' aldım derken, aleme madara olmak da var.


***

oncelBu konuyu bize tekrar açtıran Levent Yüksel ve Lidya Özdemiroğlu arasındaki aşk haberi.
Lidya henüz 22 yaşında. Levent Yüksel ile aralarında tam 31 yaş fark var.
Genç kız aynı zamanda kaybettiğimiz usta müzisyen Attila Özdemiroğlu'nun küçük kızı.
Lidya'nın anne ve babası arasında da tam 31 yaş fark varmış.
O belki onları örnek aldı, ama koskoca Levent Yüksel'e ne oluyor?
Yani yaş olarak 'koskoca'...
Aslında buradaki problem sadece yaş farkı da değil.
Lidya'nın ergenlikten birkaç yıl önce çıkmış 22 yaşında gencecik bir kız olması.
30 yaşında kadınla 60 yaşında adamın ilişkisi bu derece rahatsız edici olmaz mesela.
Ama kızımız o kadar küçük ki!
Üstelik bu ilişki 2 yıl önce başlamış.
Hani takılmayalım diyoruz falan ama 50'sini geçmiş bir insanın, 20 yaşındaki bir genç kızla paylaşacak, konuşacak ne gibi ortak konusu olabilir Allah aşkına?
Üç jenerasyon var arada...
Neyse bekleyip görelim bakalım.
Belki Lidya da anne ve babası gibi uzun ve mutlu bir beraberlik yaşar.
Ama yine de ortada bir tuhaflık var mı? Eh, kimse kusura bakmasın ama bal gibi de var!

***

Hiç komik değil

Çocukların kullanıldığı dizileri, reklamları, yarışmaları hiç sevmiyorum. Daha doğrusu rahatsız oluyorum.
Komik veya eğlenceli de gelmiyor ayrıca.
Tam tersi çocukları zorla sevimsiz ve itici gösteriyor bu yapımlar.
Mesela son dönemde oldukça kilolu bir çocukcağız var.
Hazır cevaplığına aşırı kiloları eklenince nedense bazılarına pek sevimli ve pek komik geliyor!
Setten sete dolaştırılıyor. Ailesi dolaştırıyor tabii, ki asıl bu hayret verici ve tartışma konusu.
İşte bu oldukça kilolu ve sağlıksız görünen çocukla yeni bir video hazırlanmış.
Önüne sağlıklı yiyecekler konan çocuk bunları reddediyor, tükürüyor, kusacakmış gibi hareketler yapıyor.
Ve bunlar yerine sevdiği diğer yiyecekleri sayıyor.
Tahmin edersiniz ki hepsi kilo yapan, özellikle bir çocuk için son derece zararlı besinler.
Millet de bunu izleyip gülüyor! Çocuklar da tabii...
Espri kalitesinin zeka seviyesini bu kadar aşağı çekmesi bir yana, obez bir çocuğu adeta özendirici bir figün olarak sunmak ayrıca tehlikeli.
Hem o çocuğa hem onu örnek alacak diğerlerine yazık.
Bu devirde çocuk üzerinden para kazanmak çok moda ve çok kolay.
İzan, vicdan, şuur nereye gitti derseniz?
O çoktan kayıp!