Erdoğan’ın muhalefete yönelik “Neymiş; millet açmış, aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin” sözleri, halkının sorunlarını yerinde görmek için sık sık yurt gezilerine çıkan Atatürk’ün, karda, kışta Antalya ve Yozgat üzerinden Çankaya Köşkü’nün rahat ve sıcak salonlarına dönüşte, çevresindekilere anlattığı şu öyküyü anımsattı:

“Harbiye’de öğrenci iken, okulun sobaları yanmazdı. Bütün kış, titreşir dururduk. Nihayet bir gün arkadaşlar beni müdüre çıkarmak için seçtiler. Müdür, Zülüflü İsmail Paşa adında bir saray adamı idi. Müsaade aldık, huzura çıktık; önce Padişaha sonra müdüre dualarımızı arz ettik. Nihayet, maksada geldik, işi anlatmak istedik. Ama müdür, daha ilk cümlelerde kükredi: ‘Ne soğuğu be nankörler! Padişah nimeti gözünüze dizinize dursun. Görmüyor musunuz? Sobalar nasıl gürül gürül yanıyor. Defolun!’ Gerçekten, sobası gürül gürül yanıyor; Müdür, buram buram terliyordu. Zannediyordu ki, bütün okulun sobaları da böyle yanar... Çocuklar, biz bu Çankaya Köşkü’nde, bazen, galiba bu Zülüflü İsmail Paşa gibi kendimizi aldatıyoruz...” *

Erdoğan’ın ifadesiyle bin 150 (Mimarlar Odası’na göre 2 bin 250) odalı bir sarayda oturan bir cumhurbaşkanının ‘aç dolaşanları doyuruverme’ görevini muhalefete vermesi, Zülüflü İsmail Paşa’nın yaklaşımı ile benzerlik gösteriyor mu; kararı siz verin… Türkiye’de işsizlik ve açlık bu denli yükselmişken, çaresiz kalan birçok insan intihar etmişken, Erdoğan’ın sözlerinin, halktan iyice koptuğunun ve söylediklerinin anlamını yeterince tartamadığının kanıtı olduğunu söyleyeceğim, sadece. 1993’te iktidarı, ‘bir aile sırf çay-simit yese masrafları şu kadar’ sözleriyle eleştiren Erdoğan’ın, bugün “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” dememiş olmasına şükredelim.

ERDOĞAN’IN ATATÜRK’E BAKIŞI

Halk TV’de Murat Sabuncu ile yaptığı programda Levent Gültekin, dindar kesimin Atatürk’e bakışını harika özetledi. Gültekin’e göre Türkiye’de Atatürk’ü sevmeyen yaklaşık yüzde 3’lük bir dinci kesim var; bu insanlar Atatürk’ün emperyalistlerle işbirliği yaptıktan sonra Müslüman Osmanlı’yı yıkıp, laik cumhuriyeti getirdiğine körü körüne inanmışlar; Erdoğan da bu kesimin içinde yer alıyor. 1994’te “Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” ve “Her 10 Kasım'da yaygara kopartılıyor” diyen Erdoğan’ın, 10 Kasım 2012’de başbakanken, Anıt Kabir yerine, Brunei Sultanı’nı ziyarete gitmiş olması, Gültekin’in görüşlerini destekliyor. Ayasofya hamlesi, oraya getirilen ve konuşturulan insanlar, kılıçlar, lanet okumalar, hakaretler hep bu yüzden… Gültekin laik kesimdeki bazı kişilerin, dindarlara yönelik aşağılayıcı ve hor görücü ifade ve davranışları sonucu, yüzde 3’ün 8’lere, hatta daha üzerine çıktığını söylüyor. Gültekin’e tamamen katılıyorum.

NE YAPMALI?

Tüm muhalefetin duygusal değil, akılcı ve bilimsel davranmaları gerekiyor. Öncelikle laiklerin, küçük görüş ayrılıklarını bir yana bırakarak, liberal ve dindar kesimlerle bir araya gelmeleri, ortak çalışmaları gerekiyor.

Özgür ve Özge Aybars Mumcu kardeşlerin gönüllerinin alınması ve Cumhuriyet Gazetesi’nde yeniden yazmaya başlamaları harika bir başlangıç olur. Güldal Mumcu’nun çok mutlu olacağını düşünüyorum; yaşasalardı Ayvalık’tan ortak dostumuz Ahmet Yorulmaz da Rahmetli Uğur Mumcu da bunu çok isterdi…

*Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009