Ülke olarak dertlerimiz azdı, bir de Taliban eklendi. Ortaçağ karanlığını 21. Yüzyıl'a taşıma gayretindeki bu güruh, bir anda gündemimize girdi.

Ne imiş? Antiemperyalistlermiş (!) Geçiniz...

CIA planlarıyla doğan, silahlandırılan, gelişen, ABD 'nin yeşil kuşak projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla oluşturulan Amerikan yapımı örgüt, şimdilerde yine CIA ile görüşmelerini sürdürüyor.

Taliban'ın önde gelen liderlerinden Abdulghani Baradar'ın geçtiğimiz günlerde CIA Direktörü William Burns'la yaptığı gizli görüşme sizi şaşırttı mı?

Antiemperyalist (!) Baradar, CIA ile ne görüştü dersiniz? Unutmayın bu Baradar 2010 yılında tutuklu olduğu cezaevinden eski Başkan Trump 'un talimatıyla salıverilmişti.

Gelelim bu antiemperyalist örgütün demokratik (!), özgürlükçü (!) eylemlerine...

Artık sokaktaki çocuk da biliyor ki bunlar kafa kesiyorlar. Bakmayın barışçı söylemlerine. Bu söylemlerin ciddiye alınacak bir tarafı yok. Özellikle biz Türk milleti alışığız bu tür takiyelere. Yıllardır ülkelerindeki kadınların kabusu olmayı sürdürüyorlar. Daha birkaç gün önce burka giymediği için elleri, kolları bağlı bir kadını sokak ortasında kurşuna dizdiler. Genç kızları evlerinden zorla koparıp, komşu ülkelere pazarlıyorlar. Esirleri diz çöktürerek halkın içinde infaz ediyorlar. Televizyonları, bilgisayarları balyozla parçalıyorlar. Sinema yok, tiyatro yok, müzik yok. Müzisyenleri boğarak öldürüyorlar. Sakal bırakmayan erkekleri kırbaçlıyorlar. Kültüre  düşmanlar, sanata düşmanlar, bilime, fenne düşmanlar. Özgürlükleri, demokrasiyi, insan haklarını tanımıyorlar. Kadın hakları zaten hiç yok.

Sözcüleri Vayadullah Hasmi bakın ne diyor: "Afganistan bundan böyle Taliban Konseyi tarafından yönetilecek. Demokratik sistem hiç olmayacak. Sistem şeriat yönetimi olacak. Kızların okula gitmesine, kadınların başörtüsü mü, burka mı, yoksa peçe mi giyeceklerini de ulema karar verecek."

Nasıl yeterince açık değil mi?

1979 yılında İran devriminin başında Dışişleri Bakanımız Gündüz Ökçün ile birlikte Dini Lider Ayetullah Humeyni'yi Kum kentindeki evinde ziyaret etmiştik. Humeyni'nin şu sözleri hala kulaklarımdadır: "Demokrasi diye bir şey yoktur. Bu Batı'nın bize yapıştırmaya çalıştığı bir yutturmacadır...”

Taliban önümüzdeki dönemlerde yalnızca bölge için değil, Ortadoğu için de bir tehlike oluşturabilir. Taliban'ı kontrol etmek veya değiştirebilmek mümkün görünmüyor. Ancak Taliban'ın bölgeyi değiştirme çabalarına tanık olmamız mümkün...

Bu Taliban'ı tarihin en büyük antiemperyalist savaşından muzaffer çıkan Mustafa Kemal Atatürk'le yan yana getirmek ise gaflet ve dalaletten başka bir şey değil.

Diğer yandan adında bırakın Cumhuriyeti, kadın olan bir derneğin bildirisinde, "Bağımsız Afganistan'ı tanıyor ve selamlıyoruz" ifadeleri affedilemez bir hatadır. Bağımsız Afganistan'dan kasıt Taliban'dır. Bu da bir kadın kuruluşu için büyük bir ayıptır. Afgan kadın gazeteci Nazima Karimi: "Keşke bizim de bir Atatürkümüz olsaydı. O zaman başımıza bunlar gelmezdi" diyor.

Afganistan Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkan Yardımcısı Anayatullah BabXr ise  bugünkü durumlarını şöyle açıklıyor: “Taliban işgale karşı olmak bir yana işgalin kendisidir. Bu ülke daha önce Taliban yüzünden işgale uğramıştır."

***

Bugün Dünya Barış Günü. Büyük Ata'nın 'Yurtta Barış Dünyada Barış' sözlerini kendilerine ilke edinen barışseverlere kutlu olsun.