“Ah bu gençler, gençlik çok bozuldu.”

Antik Yunan’da genç erkekler, belden yukarısı çıplak, boyunlarına çiçeklerden yapılmış bir kolye taktıklarında yetişkin Yunanlılar bu durumu eleştiriyorlar, “Gençlik çok bozuldu” diyorlar.

***

Eleştiri, size de tanıdık geldi mi? Bugün de gençler için benzer eleştiriler yapılıyor mu? “Eveeet!” dediğinizi duyar gibiyim. Kuşak çatışması insan yaşamının en eski çatışmalarından biridir. Tarih boyunca yetişkinler, gençleri “aklı bir karış havada” olmakla eleştirmiştir. Gene tarih boyunca gençler, “aklı bir karış havada” yaşamaya devam etmiştir. Genç insanların aldıkları kararlar ve kararlarının uzantısı olan eylemler sıklıkla risk taşıyabilmektedir. Bu durum yetişkinleri kaygılandırır. Nasihatler vererek gençleri tehlikelerden korumaya çalışırlar. Ne yazık ki gençler nasihatlere kulak asmazlar, bildiklerini okumaya devam ederler.

Öncelikle insanın sürekli nasihat almaktan neden rahatsız olduğunu anlamaya çalışalım. Nasihat eden özne-bilen konumunda, nasihat alan ise nesne-bilmeyen konumundadır. Özne etkin, nesne edilgendir; insan doğası gereği özne olmak ister. Devamlı olarak birisinin bana doğruları söylüyor olması, kendimi pasif, edilgen, zayıf hissetmeme yol açacaktır. Bu rahatsız edici durumdan kurtulmak için yanlış olduğunu bilsem bile söylenenin aksini yapma eğiliminde olmama yol açabilir.

***

Öte yandan genç insan geri dönüşü olmayan hatalar da yapabilir, her şeyi deneyimleyerek öğrenmesini bekleyemeyiz. Bu durumda izlenecek doğru yol nedir? Herhangi bir konuda genç insana nasihat etmek ihtiyacı duyduğumuzda onun kendisini özne hissetmesini sağlamalıyız. Konunun riskleriyle ilgili sorular sorup onun, olası riskleri kendisinin keşfetmesine yardım etmeliyiz. Bırakalım “Amerika’yı kendisi keşfetsin”, keşif yapmanın keyfini yaşasın, kendisiyle gurur duysun. Ne kadar akıllı oduğunu düşünsün, kararlarında ve eylemlerindeki riskleri görebildiğini fark etsin, kendisine olan güveni ve saygısı artsın.

Oysa çoklukla yapılan nasihatler etmek ve beklenen olumsuzluklar gerçekleştiğinde de: “Ben sana söylemiştim” demektir. Genç insanın bu cümleyi duyduğunda yaşadıkları ise şunlardır: “Ben ne kadar aptalım, beceriksizim, hiçbir şeyi doğru yapamıyorum, zavallıyım.”

Ezcümle, gençlerin kendilerini gerçekleştirmelerine fırsat verelim. Hayatı deneyimlemeden kendilerini gerçekleştiremezler. Müzakere edelim, sorular soralım, sonra bırakalım kararlarının sonuçlarıyla yüzleşsinler. Onlara bu özgürlüğü tanımanın elbette bir istisnası var: Geri dönülemez ve telafi edilemez durumlar söz konusu olduğunda dik durmak ve hiçbir koşulda yanlış eylemler yapmasına izin vermemek gerekir. Ancak burada kararlı duruşumuzun haklı gerekçelerini de gençlere açıklamalıyız. Her yetişkin sıklıkla bir zamanlar kendisinin de genç olduğunu hatırlamalıdır. Hoş kalın.