Ebeveynler ve çocuklar anlaşmazlık yaşadıklarında sıklıkla birbirlerini şöyle eleştirirler: Ebeveyn, çocuğunun küçük şeyleri büyütüp kendine gereksiz problemler yarattığını düşünürken çocuk, ebeveyninin kendisini anlamadığını düşünür.

Çocuklar ve gençler akran gruplarından zaman zaman kendilerini dışlanmış hissedebilirler. Yaşadıkları dışlanmışlık duygusuyla baş edebilmek için durumu ebeveyniyle paylaşır ve şöyle bir karşılık alırlar: “Amaan çocuğum sana arkadaş mı yok! Seni istemeyeni sen hiç isteme! Ben de önemli bir şey var zannettim, tek derdin bu olsun! Bak, biz ne kadar büyük zorluklarla baş etmeye çalışıyoruz!”

Bu ve benzeri cümlelerle çocuğunu teselli ettiğini düşünen ebeveyn yanılmaktadır. Teselli etmek bir yana, çocuğuna anlaşılamamak ve yalnızlık duygusu yaşatmış olur. Duyguların doğrusu yanlışı olmaz, bilgilerin doğrusu ve yanlışı olur. Çocuk dışlanmış hissediyorsa dışlanmış hissediyordur. O duyguyu yaşıyordur, yaşanan duygunun yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Duygular irade dışıdır, kendimize ne hissedeceğimizi söyleyerek duygularımızı değiştiremeyiz.

Öte yandan yetişkinler elbette çocuğun bu durumdan bu kadar etkilenmesini anlamakta zorlanıyorlardır. Nedenlerine yakından bakalım. İnsanın, gezegendeki ilk(el) zamanlarına baktığımızda; klanların göçebe yaşadığı, nüfusun yirmi beş, otuz kişi olduğu zamanlarda, bir üyenin topluluğa zarar veren bir eylem yaptığında, klandan dışlanma cezası aldığını biliyoruz. Üye kendine yetebilen bir yetişkin olsa bile, dışlanmanın yarattığı yalnızlık ve üzüntüden ölebiliyordu.

Carl Gustav Jung, on binlerce yıl önce atalarımızın yaşadığı kaygı ve korkuların kollektif bilinçle bizlere aktarıldığını söylüyor. Bugün arkadaş grubundan dışlanan çocuk ya da genç, atalarının yaşadığı dışlanmışlık duygusunun bilinç dışındaki kalıntıları ile kendi yaşadığı duyguyu birleştiriyor. Bireysel tarihimizi kendi doğum tarihimizle başlatarak hata yapıyoruz. Tüm insanlık tarihinin kalıntıları hepimizin bilinç dışında varlığını korumaktadır.

Çocuk ya da genç, dışlanma duygusu yaşadığında; onu, dinleyip anlamaya çalışırken bu bilgilerin ışığından yaralanmak önemlidir. Yaşadığı sorunu belki çözecek, belki de çözemeyecek ancak bir yetişkin tarafından anlaşıldığını hissetmesi onu güçlü kılacaktır. Sorunun çözülüp çözülmemesinden daha önemli olan anlaşılmış olmaktır.

Ez cümle, ebeveyn çocuk anlaşmazlıklarında buna benzer çok örnek vermek mümkündür. Çocukları anlamak amacıyla dinlemeliyiz (etkin dinleme). Her zaman anlamayabiliriz de ancak anlamak için gösterdiğimiz çabanın kendisi, onların algısında paha biçilmez bir değere sahiptir. Hoş kalın.