Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde de sık sık duyduğumuz bir cümle var: “Bilimden asla vazgeçmeyelim.”

Hayatın her alanında ‘bilim’in kıymeti kaybettiklerimizle daha çok gün yüzüne çıkıyor. Salgınla mücadele ettiğimiz süreçlerin ardından deprem gerçeğiyle yine yeniden sarsıldığımız bir süreci yaşadık, yaşıyoruz. Yine bilimin ön plana çıktığı bu süreçlerde elime geçen bir kitaptan bahsetmek istiyorum size. Kitabın adı, ‘Bilimden Asla Vazgeçmeyelim’, yazarı ise İzmir’in önemli bir değeri, Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türe Tunçbay. 1956 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra nöroloji kliniğinde fahri asistan olarak 2 yıl çalışan Tunçbay, 1958 yılında ABD’de Chicago Illionis’te bulunan Ravenswood Hospital’da görev alıyor. Ardından 1959-1960 yılları arasında ABD’de Mount Sinai Hospital’da nöropsikiyatri, 1960-1963’te Northwestern Üniversitesi Nöropsikiyatri bölümünde asistan olarak bulunuyor. 1963-1965 yılları arasında da aynı üniversitede fellow olarak kas histokimyası ve elektrofizyolojisi ile ilgili çalışmalar yürütüyor. 1963 yılında ‘Histochemistry Of  Esteraces Of The Motor Endplates On The Lumbamotoneuron Of The Cat After Sciatic Neurectomy Followed By Primary And Secondary Anastomosis’ çalışması ile Amerika Nöroloji Akademisi'nin 13. S. Weir Mitchell Ödülü’nü kazanıyor. Bu ödülü alan ilk kadın ve ilk yabancı bilim insanı olarak tarihe geçiyor.

***
Tunçbay, şu anda Kas Hastalıkları Derneği İzmir Şubesi'nin başında 91 yaşında bir bilim insanı olarak insanlara bilim aşılıyor. Kitabı üzerine sohbetimizde ilk öne çıkan konu kitabın adı oldu. Ömrünü bilime adamış olan Tunçbay, günümüz koşullarında bilimin önemini giderek daha çok anlayacağımız bir süreçte olduğumuzu belirterek, “Bilimden asla vazgeçmeyelim, demeye inatla ve ısrarla devam etmeliyiz” diyor.
Peki kitap ne anlatıyor? Prof. Dr. Tunçbay’ın ‘Bilimden Asla Vazgeçmeyelim’ adlı kitabı kendisinin gerçekleştirdiği bir araştırma sonucunda ortaya çıkmış. Dernek gönüllüleri ve ailelerinden alınan bilgiler ışığında, engelliliğin nedenleri, cinsiyeti, türleri, aile ilişkileri, kardeş, akrabalık durumları, vefatları göz önüne alınarak çıkarımlar yapılarak hazırlanmış bir kitap.
Tunçbay’ın kitabın girişinde yazdığı, “Dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış” sözü dikkat çekiyor. Genetiğin insan hayatındaki önemini çok iyi anlatan bir cümle olarak kayda geçirilmiş. Tunçbay, “Yüzyıllardır nesillerimiz boyunca benimsenmiş, halkımıza mal olmuş, genetik bilimin özünü oluşturmuştur. Her toplumda kültürler doğal olarak kuşaktan kuşağa aktarılır. Aynı dönemde yaşayan bireyler de ortak özellikler geliştirip gittikçe birbirlerine benzerler. Kişisel farklılıklar gittikçe azalır ve toplum içinde etkileşim daha kolay olur ve sonuçta sınırlı görüşleri olan bir toplum ortaya çıkar. Gelenekler, töreler; her ne kadar etkileriyle, insanlara koruyucu bir ortam sağlasalar da oluşturdukları baskılarıyla bireyin toplum içinde farklılaşmasını ve kişiliğinin gelişmesini kısıtlarlar. Geleneksel akraba evliliklerindeki tutum da bunun yaşanan en canlı örneklerinden biridir. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki eğitim hızla evrensel boyutlara ulaşmaktadır. Uygarlık düzeyini yükseltmek isteyen toplumlar da bilimde eşitlik ve süreklilik sağlayabilen eğitim sistemini kabul ettiler ve uyguladılar. Sorunlarımızın çözümü ancak eğitim ve bilimle sağlanır” diyor.

***
Türe Tunçbay’ın kitabını okurken bilimin hayatın her alanında ne kadar önemli olduğunu en derinden ve işin ehlinden öğreniyorsunuz. Kitabın hepsine tek tek yer vermemiz imkansız, ancak 16. bölüm olan kısımda “İnsan Yeter Ki İstesin” başlığından bir özetle yazıma son vermek istiyorum.
Tunçbay, “İnsan yeter ki istesin, başarabileceği çok şey vardır. İnsanlar doğar gelişir ve hayatın doğal yapısı içinde yaşamlarını sürdürürler. Bazıları ise sınırlı bir yaşam içinde kalıp yetersizliklerini ve yetemediklerini gördükçe umutlarını yitirirler. Yapacak bir şey yok düşüncesinin esiri olurlar. Oysa biliyoruz ki yeni bilgilerin kazanımı, insanı kalıplaşmış düşüncelerden kurtarıp değiştirebilir. Yapıcı bir açılımın ve yeni bir görüşün benimsenmesi kişisel gelişimde olumlu etkiler yaratabilir. Duygusal dayanıklılık, bıkmadan zor koşullara uyum sağlama, bir şeyler öğrenerek gelişerek gelişmeyi güçlendirmedir ve zaman içinde sabırla kazanılan bir yetidir. Bir dünya dolusu yetişkinin hayal kırıklıklarına karşı bir çocuğun hayali… milyonlarca karanlığa karşı bir mum alevi…” diyerek ışık tutuyor karanlıklara…
‘Bilimden Asla Vazgeçmeyelim’ kitabı, bilimsel veriler ışığında bizlere; aslolanın ‘bilim’ olduğunu, hayatın merkezine dogmaları, gelenekleri alarak değil ‘bilim’i alarak ilerlemenin nedenselliğinden bahsediyor. Ve sağlıklı, huzurlu, mutlu, umutlu olmanın anahtarını hatırlatıyor, sunuyor.