Zaman zaman soruyorlar: Kütüphaneleriniz arzu ettiğiniz gibi çalışıyor mu? İlk açtığımız kütüphane ve hemen ardından açtığımız ikincisi, ilk günlerdeki gibi…

Kahvelerde açtıklarımız yürümedi. Karşıyaka/ Demirköprü’deki kolej gibi… Haluk Işık, bu kütüphanemizde yazarlık dersi verdi bir yıl boyunca. Belçika’daki her zamanki gibi bakımlı ve meraklı gurbetçilerimiz için özlem gideren öykü, şiir ve romanların adresi özelliğini koruyor.

CHP İl ve ilçe örgütlerinde açtıklarımız hep göz önünde olduğundan bakımlı ama işlevselliği ne durumda,  bilgim yetersiz. Diğerlerine gelince… Türkiye gibi!

6Ad77Ce9 1F78 4459 9D86 2A24F914Eb45

12 Haziran 2004’te Yekta Güngör Özden’in açtığı Pınarköy’deki kütüphanemize Bilgi Üniversitesi kitaplar göndermişti. Özenle onları raflara yerleştirmiş, kütüphaneyi de gelinlik kıza çevirmiştik. Öğretmen ve öğrenci sayısının çokluğu nedeniyle iyi çalışacağını düşünüyorduk.

Bir sonbahar günü annemle kimseye haber vermeden sabah sabah köye gelmiş, okul bahçesinde öğretmenleri ve öğrencileri beklemekteydik. Arkadaşları da şaşırtmıştık yanılmıyorsam… Müdür bey gelince bir saat kadar derslere de girmiş, öğrencilerle kaynaşmaya çalışmıştık. Muhtara haber saldık ve doğruca kütüphaneye gittik. Bir gün önce köyde düğün varmış. Kütüphanede de bazı konuklar mı ağırlanmış ne… Manzara iç açıcı değildi. Oysa köyün köprüsü çöktüğünde bir gazetede haberini yapmış, il genel meclisi üyesi arkadaşım kanalıyla köprünün onarımını da sağladığımızdan muhtarın kütüphaneyle daha fazla ilgileneceğini düşünüyordum. Muhtar da gelmemişti o gün yanımıza… Mahçup olmuştu yalım… Bir gün öğrendim ki kütüphanemiz bakkal dükkânı olmuş.

Narlıca ve Ayaskent’teki kütüphanelerimiz de köyün okullarına taşınmış. Oysa ne görkemli açılışlar yapmıştık her ikisi için de… Onları da Yekta Bey açmıştı. Muhtarlar değişince böyle işler geliyor başımıza nedense… Ne yaptığıma gelince… Hiçbir şey! İçime atıyorum.

KİTAPLARI ÇALMIŞLAR                                                                      

Manisa’nın Üçpınar Beldesi’sindeki 5 bin kitaplı kütüphanemiz ise soyulmuş. Roman ve öykü cennetine çevirmiştik orayı. Televizyoncu bir arkadaşın çağrısı üzerine fırlayıp gittim Üçpınar’a. Gördüğüm manzara mı? Sadece ansiklopediler kalmış. Oysa ne görkemli bir açılış yapmıştık orada. Şairi, yazarı, gazetecisi, İzmir’den gelen halk oyunları ekibi ve coşkulu bir kitapsever ordusuyla…

Öğreniyorum ki Sarıgöl’ün Tırazlar köyündeki kütüphanemiz de açılmaz olmuş. Oysa belediye başkanı, kaymakam, öğretmenler, köylüler ve Sarıgöl’ün kitap severleriyle birlikte açmıştık o güzelim kütüphaneyi. Manisalı bir ilköğretim müfettişi kanalıyla açmıştık buradaki kütüphaneyi. Sanıyordum ki müfettişin yakın arkadaşı olan öğretmenler ve müdür, Tırazlar’da Tırazlılara bambaşka bir kültür atmosferi yaratacaklardı. İlçe halk kütüphanesindeki kitaplar kadar da çoktu kitabımız. Kınık’ın Çarşı Camisi’nde açtığımız kütüphanemizin tabelası kaldırılmış. Sorunca kem küm etmişti çok değerli bulduğum imam.

RAFLAR BİLE YOK OLMUŞ

Kemalpaşa’nın Yukarıkızılca’sında açtığımız 4 bini aşkın kitaplı kütüphanemiz ise Moğol saldırısına uğramış gibiydi. Tek bir kitap kalmadığı gibi, raflar da yok olmuştu. Binanın içi, taş ve pislikten geçilmiyordu. Geriye kalan sadece tabelamızdı. Öğrendim ki kitapları önüne gelen köylü çok çok alıp götürmüş. Tesellim şu; hiç olmazsa kitaplar köydekileri aydınlatacak. 

9519Eb85 8431 45Fb 8C48 9Cce08B3E455

ANAMUR’A KAMYONLA TAŞINDI

Şair- Yazar Ferhat İşlek’in isteğiyle Anamur’un bir köyünde açılacak kütüphane için İzmir’den Anamurlu bir kamyoncuyla binin üstünde kitap göndermiştik Adnan Gündüz  ile. Annemin adının verileceğini söylemişti Ferhat.. Sonraki günlerde de kitap gönderecektim oraya.

Sonuç mu? Kütüphane açılmış. Açılışta Ferhat İşlek de dışlanmış. Olan bizim güzelim kitaplarımıza oldu.

Buna benzer bir olay da Aydın’da başımıza geldi. 2 bin kadar kitap teslim ettiğimiz muhtara bir de televizyon vermiştik, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin armağanı olarak. Sonuç; İl Kültür Müdürlüğü, annemin ve benim adımın tabelada bulunmasını istememiş, “Köyün adıyla açılacak” demiş. Utana sıkıla durumu bana anlatan muhtara ne diyeydim ki… Olan, yine bizim kitaplara oldu. Umarım Bozdoğan’ın Olukbaşı (Biresse) köylüleri yararlanıyordur o kitaplardan.

Fad2F0B0 E67E 42B6 990F 040Bc3Dd3Be7

4 BİN 255 KİTAP KOLİDE BEKLEDİ

Bizi en çok üzen ise Tepeköy- Çiğli- Alaşehir üçgeni oldu. 20 Haziran 2016’da Bergama’nın Tepeköy’ünde açtığımız, tabelasında Tepeköy Kültür Merkezi, altında da ‘Öner Yağcı Edebiyat Tarihi Kütüphanesi’ ve ‘Aziz Nesin Çocuk Kitaplığı’ ile ‘Feyza Hepçilingirler- Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi’ yazan o görkemli  kütüphane ve aydınlanma evi ise yerel seçimlerde muhtar değişince yeni muhtar tarafından istenmedi. Yeni muhtar, “Başka bir amaçla kullanmak istiyorum binayı” dedi. Başımı öne eğip ses çıkarmadım. Köylü itiraz etmedikten sonra ne diyebilirdim ki…

Çiğli Belediyesi talip olunca kitapları ve eşyaları, 10 Ağustos 2019’da belediyenin sorumlusu olan kişi ile sayım yaparak bana daha önce gösterip onayımı aldıkları Uğur Mumcu Kültür Merkezi binasına taşıdık koca bir kamyonla… Anahtar da bu merkezin altındaki muhtarlık binasında bulunduğundan bir, iki kez buraya gelip gitmişliğimiz de oldu emekli albay arkadaşımla. Kitaplar ve eşyalar bahanesiyle Muhtar Hıdır Bey ile de dost olduk bu arada. Haftalar, aylar geçiyor fakat bir türlü kitaplarımız okurla buluşmuyordu. Sanki oyalanıyor gibiydik. Nitekim bir yıl Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde kalan eşyalarımız o binanın ruhsatlı olmadığı ve elektriğinin de bağlı olmadığı gerekçesiyle bize geri verildi. 8 Temmuz 2020’de gelen telefonda, “Kararımızı verdik. Eşyalarınızı, bıraktığımız Uğur Mumcu Mahallesi Kültür Merkezi’nden alabilirsiniz” denildi. Yaşadığımız, bir skandaldı aslında! Düşünebiliyor musunuz Tepeköy’den sayarak yüklediğimiz 4 bin 255 kitap burada bir yılı aşkın bir süre kolilerden açılmadan/ okurla buluşmadan hapis hayatı yaşamıştı.

Alaşehirli emekli albay aracılığıyla 4 bin 255 kitabımız ve aydınlanma evi eşyalarımız, Alaşehir Belediyesi Kültür Müdürü Erol Kacar’la kurulan iletişim sonrasında Çiğli’den Alaşehir Belediyesi’ne taşındı 23 Eylül 2020’de. Kültür müdürünün astsubay emeklisi olması nedeniyle işimiz Alaşehir’de bir disiplin ve kararlılıkla yürüyecekti en azından… Albay emeklisi arkadaşım çok üstelese de kütüphane ve aydınlanma evi açılışı burada da uzadıkça uzadı. Hatta bana telefon açıp: “Bunların kütüphaneyi ve aydınlanma evini açacakları yok, eşyaları ben alıyorum” dedi. Eşyaların/ objelerin çoğunu kardeşinin deposuna koymuş. Emekli astsubay olan kültür müdürü arada bir telefon açıp bilgilendirmeye çalışıyorduysa da sonuç sıfıra sıfır elde sıfırdı.

EŞYALARIN HEPSİ SERGİLENEMEDİ

Sonuca gelecek olursak…  Kültür müdürünün bizi oyaladığını düşünmeye başladık ve CHP Manisa İl Başkanı olan Semih Balaban arkadaşım kanalıyla 11 Ekim 2022’de Alaşehir Belediye Başkanı ile CHP Manisa İl Başkanlığı’nda bir araya geldik. İşin çok uzadığını söylediğimde bana söylediği o tümceyi hiç unutamıyorum: “Ben bu işi çok geç öğrendim hocam!” Ve hemen gereğini yapıp başkan yardımcısı arkadaşını arayıp talimat verdi: “Kütüphane ve aydınlanma evi işini hızlandırın!”

İyi ki yüz yüze görüşüp konuşmuşum güleryüzlü başkan ile… Demek ki asker emeklisi olan kültür müdürü bu konuyu başkan ile hiç konuşmamıştı. Böyle düşünür olmuştum ister istemez. Başkan Ahmet Öküzcüoğlu’nun işe el atmasıyla 25 Ocak 2023’te açılışını yeniden yaptık ama aydınlanma evi eşyalarımızın yüzde 90’ı yerinde yoktu. Camlı dolaplar ve raflar da… Nedenini başkana sorduğumda “Diğer eşyalar burada yer olmadığı için depodaymış” yanıtını aldım. Başkanın Ankara’dan bana attığı not şöyleydi: “Aydınlanma Evi için gönderdiğiniz malzemelerin bir kısmı yerimizi yetersiz olması sebebiyle kullanılamamış. Ancak depomuzda hâlâ mevcutmuş, bilginiz olsun.”

Sormasak, konuşmasak bu yanıtı ve eşyalarımızın akıbetini de öğrenemeyecektik demek ki…

O eşyalarımız ne zamana kadar depoda bekleyecek ya da bize geri verilecek mi, bildiğimiz yok. Bekleyip göreceğiz. Oysa kütüphane ve aydınlanma evi binası oldukça geniş. Pekala her bir eşya orada sergilenebilir. Çünkü biz Hasan Zeki Sungur albayımla Çiğli’den bütün eşyaları içine alan raf ve dolapları da göndermiştik Alaşehir’e. Neden onlar burada sergilenmedi, neden yoklar, nerede iki yazar arkadaşımın plaketleri/ fotoğrafları/ kibrit koleksiyonu, nerede gaz lambalarımız, nerede Tepeköy’de sergilediğimiz; anneme Tiflis, Atina ve Sofya’dan aldığım kol saatleri, nerede Urfa’dan 1978’de aldığım o ipek halı, değişik marka antika masa saatleri, nerede dolma kalemlerimiz ve çakmaklarımız, lükslerimiz, ispirto ocağımız, çok sayıda plaklarımız, biblolarımız ve o çok şık  minyatür gaz lambaları ve fenerler?

7F4C292B 8A55 4D84 B63A E37B0D421824

BİZE İADE EDİLSİN

Tepeköy açılışında o günlerin Bergama Kaymakamı Osman Canatan sormuştu: “Bu güzel saatleri ve dolma kalemleri nereden aldın Recai Hocam?”

Feyza Hepçilingirler ve annemin adını taşıyan aydınlanma evinde neden yok bu saydığım anı ve özlem anlatan eşyalarımız ve objelerimiz? Sağ olsun başkan, hiç olmazsa geride kalan eşyalarımızın depoda olduğunu ortaya çıkardı. Oysaki yer de müsait onları sergilemek için…

Antik sandık, diyelim ki burada sergilenemez, diyelim ki yer müsait değil. Bize geri verilmesi gerekmez mi? 

25 Ocak 2023’teki açılışta gözlerim kültür müdürünü aradıysa da göremedim. Daha doğrusu yüzünü hiç görmediğim kültür müdürüyle tanışmak istiyordum. Şok yaşar gibi oldum. Hangi sebeple gelmedi acaba diye düşündüğüm kültür müdürü meğerse bir süre önce başkan yardımcısı olmuş. Açılış günü de bir başka işle ilgilendiğinden aramızda bulunamadı.

Başkanla anlaştık ve 25 Kasım Cumartesi sabahı Cumhuriyet Gazetesi (İzmir) idari ve mali işler müdürü arkadaşım İsmail Çetinkaya ile kahvaltı vaktinde başkanın evine gittik. Olup biteni ve duyduğum rahatsızlığı bir kez daha anlattım. Sağ olsun o da dinledi. Hatta Erol Kaçar’ı arayıp annemin saatleriyle ilgili hassasiyetimi dillendirdi. 23 Eylül 2020’de Çiğli’den bir kamyon eşyayı güvenip göndermişiz. Belediye sahip çıkacak diye… İçimiz rahat mı rahat çünkü muhatabımız, belediyenin kültürden sorumlu müdürü! Gel gör ki hem o güzelim objelerimiz yok ortada hem de pahalı camlı dolaplarımız ve raflarımız... Bekliyoruz, depodaki eşyalarımızın gün yüzüne çıkarılmasını…

Bu arada Tepeköy’de yeni seçilen muhtar istememişti ya kütüphaneyi ve aydınlanma evini. Güya başka bir amaçla kullanacaktı o binayı. 2023’ün 14 Aralık’ında Bergama’daydım. Öğrendim ki o bina hâlâ bomboş!

0711Ef82 07F6 46Ff 92Ff 64Abd2Ffe9F9

Ülke ekonomisi gibi

Mardin merkezde bir kütüphane açacaktık. 2 bin kitap göndermiştik müze müdürü olan Nihat Bey’e… Ne olduysa/ neden olduysa Nihat Bey’in sürgünü çıkmış bir başka ile… Sonra da görevden alınmış. Bizim kitaplar mı? Dara’daki okullara dağıtılmış. Araya Müjde Tönbekici  girdiyse de yararı olmadı. Çok sıkıntı yaşayan Nihat Bey’i kınayamadık bile. O da utancından olsa gerek bir kez olsun alo demedi bize. 2 yıl kadar sonra öğrendim Müjde Hanım’dan, Nihat Bey, Mardin merkezde restorancılık yapıyormuş. İşleri de iyiymiş. Olumsuzluk yaşadığımız köylerle/ muhtarlarla ve bürokratlarla ilgili herhangi bir işlem yapmadık hiç.  Biliyoruz ki bunların hepsi, kitapsızlıktan/ okumamaktan kaynaklanıyor. Kütüphaneler İran’daki gibi, Hollanda’daki gibi, Kanada’daki gibi çok olsa biliyorum ve eminim bu sorunları yaşamayacağım!

Özetle… Kütüphanelerimizin durumu Türkiye ekonomisi gibi… Elbette çok üzülüyorum bu olup bitenlere. Siz ne yapardınız benim yerimde olsaydınız?

NOT: 59’uncu kütüphanemizi 29 Aralık 2023’te İzmir’in Bayındır ilçesi CHP İlçe Başkanlığı’nda açıyoruz.