Türklerle Batı Avrupalıların karşılaşması birçok dönemde birçok farklı yöntemlerle olmuştur. Bunun en somut hali ve dönemi kuşku yok ki Haçlı Seferleri’dir. Uzun on yıllara ve yüz yıllara dayanan bu karşılaşmalar kanlı olmuş ve her iki taraf da büyük kayıplar vermiştir. Tarihsel süreç içinde Haçlı Seferleri durmamış ama ilk dönemlerindeki sıkılığını ve hızını kaybetmiştir. Bu defa Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya uzanan fetihleri Türklerle Batı Avrupalıları karşı karşıya getirmiştir. Bu karşılaşma da kanlı olmuş ve her iki taraf da çok büyük kayıplar vermiştir.

Osmanlı’nın Balkan ve Macaristan fetihleri Orta Avrupa’da önemli etki yaratmış ve önemli değişimlerin tetikleyicisi olmuştur. Bunların başında hiç kuşku yok ki Martin Luther’in Osmanlı fetihleri karşısında Papalığı sorgulaması ve Türklerin Hristiyanlıktan ayrılanları cezalandırmak için Tanrı tarafından gönderildiğini iletmesi sonucunu doğurmuştur. Martin Luther bu konudaki düşüncelerini Türklerle ilgili yayınladığı birçok fetvasında dile getirmiş ve buna karşı alınması gereken önlemleri açıklamıştır.

LEVANT COMPANY

Türklerle Batı Avrupalıların son ve kalıcı karşılaşmaları ise ticaret yoluyla gerçekleşmiştir. 16. yüzyıl Avrupa merkantilizminin yolu Anadolu topraklarına da ulaşmış; İngilizler ve Hollandalılar bu anlamda bu ticareti yürütmek için ticaret kumpanyalarını kurmuşlar ve bu yapılanma sayesinde Anadolu şehirlerinde temsilcilikler bulundurmaya başlamışlardır. İngilizlerin 1581 yılında kurduğu Levant Company (Turkey Company), bu ticaretin yürütülmesinde önemli bir işlev görmüş; şirketin temsilcileri ve tüccarları (19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar aynı zamanda konsolosları) aracılığıyla 17. yüzyıl başlarından itibaren İzmir’de küçük bir İngiliz topluluğu oluşmuştur. Zaman içinde bu İngiliz topluluğu İzmir ticaretinde, siyasetinde ve kültüründe baskın bir rol oynamaya başlamıştır.

VE İNGİLİZLER İZMİR’DE

Bu bağlamda 17. yüzyıl başlarında henüz Sakız Adası'nın bölgenin ticaret merkezi olduğu bir dönemde John Markham temsilci olarak 1611 yılından itibaren adada bulunmuş ve İzmir’den de sorumlu olmuştur. Daha sonra bölgenin ticaret merkezi İzmir’e kaymış ve sırasıyla Richard Milward (1616), John Markham (yeniden 1622), William Salter (1624) ve Lawrence Green (1630) kumpanyanın İzmir temsilcileri olmuştur.

İngilizlerin erken dönemde henüz kentte mezarlıkları olmadığını görüyoruz. 1637 yılında İzmir’de ölen Kaptan John Mozer’in kentte defnedilen ilk İngiliz olduğunu ve defin yerinin de sonradan üzerine Ermeni St. Etienne Katedrali’nin inşa edildiği yer olduğunu biliyoruz. İngilizler bu mezarlık alanı Ermenilerin kilise inşa etmeleri için bırakmışlardır. Tıpkı Gureba-i Müslimin Hastanesi’nin (Günümüzde İl Sağlık Müdürlüğü binası olarak kullanılan bir zamanların devlet hastanesi binası) inşası için İngiliz Mezarlığı olan alanı bıraktıkları gibi…

17. yüzyılın ikinci yarısında İngiliz Mezarlığı’nın Değirmendağı eteklerinde olduğunu Bruyn’ün gravüründen öğreniyoruz. Kırım Savaşı’na kadar bu bölgeyi mezarlık olarak kullanan İngilizler, Hollandalı ve Almanlarla birlikte Osmanlı idaresinin 1878 yılında kendilerine tahsis ettiği Gürçeşme yolu üzerinde, bugünkü Yahudi Mezarlığı karşısında bulunan (günümüzde Konak Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün bulunduğu alan) alanı -İngiliz, Hollanda ve Almanlar için ayrılmış üç ayrı parsel olarak- kullanmaya başlamışlardır.

İNGİLİZ OYUNLARINDA TÜRKLER

İngilizlerin bölgeyle ve bölge halklarıyla tanışması edebiyatın çeşitli dallarında kendini göstermiş ve en erken dönemde bu karşılaşmayla ilgili oyunlar yazılmıştır. Bunlardan birisi de konusunu bir İngiliz’in Müslüman olması olgusundan alan oyun, 1 Şubat 1612’de (henüz çok erken bir dönemde) bibliyografya kayıtlarına yazılmış ve aynı yıl yayınlanmıştır.

İngiliz oyun yazarı Robert Daborne (1580-1628) tarafından kaleme alınan “A Christian Turn'd Turk's” adını taşıyan oyunun konusunu John Ward adlı gerçek bir İngiliz korsanın Müslümanlığı seçerek Yusuf Reis adını alması oluşturmuştur.

Ancak bu sadece bir oyundur ve ciddiye alınacak bir durum değildir. Yazarın sanki ileride olacak bazı olayları önceden bildirircesine kaleme aldığını burada belirtmekte yarar var. Olayın gerçeği 1673 yılında İzmir’de meydana gelir. Yabancı bir kültürle karşılaşmanın korku ve tedirginliklerini kaleme alan Daborne, olayın gerçekleştiği tarihte yaşamda olmadığı için gerçek olayda İngiliz toplumunun tepkilerinden mahrum kalmıştır.

Daborne’nin 1612’de sahnelenen oyunu, ilk sahnelenmesinin 400'üncü yılında, Nisan 2012’de Toronto Üniversitesi’nde (Kanada), Ekim 2014’te de Londra’da sahnelenmiştir.

Aynı dönemlerde Türklerle ilgili iki oyun daha yazılmış ve oynanmıştır: “Selimus, Emperor of the Turks” (Yavuz Sultan Selim’i konu alan Robert Grene-Thomas Lodge tarafından yazıldığı varsayılan ve ilk Türk oyunu olarak kabul edilen tiyatro oyunu. 1592 yılında sahnelenmiştir.) ve “The Renegado” (Philip Massinger tarafından yazılan ve 1630 yılında prömiyeri gerçekleşen tiyatro oyunu).

Oyun tarihlerinden de anlaşılacağı üzere Levant Company’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra oyunlar yazılmış ve sahnelenmiştir. Türk üçlemesi olarak adlandırılan üç oyun da yabancı bir kültürle karşılaşmanın sorunsallarını İngilizlere aktarmış, yabancı bir kültürle karşılaşmanın olası tehlikelerine İngilizlerin dikkatini çekerek özellikle din değiştirmenin İngiliz kimliğine nasıl ve ne gibi zararlar verebileceğini ele almıştır.

İLK MÜSLÜMAN JOHN SAWYER

İngiliz Levant Kumpanyası’nın tüccarlarından John Sawyer, İzmir’de ticaret yapmakta olan bir İngiliz’dir. Sawyer, 1673 yılında İzmir’de Müslümanlığı seçer ve yapılan dini törenle Müslüman olur. Olan da bundan sonra olur. İngilizler şaşkındır. Gerek İzmir’deki topluluk gerekse anavatandaki kumpanya yöneticileri ve İngilizler olan bitene akıl sır erdiremezler. Neden sorusu cevap aranan temel sorudur. Hatta benzer olayların ileride sıklıkla meydana gelmesi İngiliz ticaretini tehlikeye düşürecek; hatta ve hatta İngiliz onurunu zedeleyecek bir durum olarak bile algılanır.

Sawyer’in neden Müslümanlığı tercih ettiği konusunda açık bir bilgi yoktur. Müslüman olduktan sonra hangi ismi aldığı konusunda da bilgi sahibi değiliz. Olayı sonradan kaleme alanlar Sawyer’in Müslümanlığı seçme nedeni olarak İzmir’de âşık olduğu Müslüman bir Türk kızıyla evlenmek için din değiştirdiğini ve muradına erdiğini aktarır. Bir başka olasılık olarak da Sawyer’in daha kolay ticaret yapabilmek, ihtiyacı olan mal ve ürünlere daha çabuk ulaşabilmek ve yerli halklarla daha iyi anlaşabilmek için böyle bir yolu seçmiş/tercih etmiş olduğu ileri sürülmektedir.