Son yılların
en yüksek katılımlı seçimiydi...
"Bir günde bitmeyen"
seçim adeta korku yarışıydı;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeyi yönetmesini istemeyenlerle, Kılıçdaroğlu’nun yönetmesini istemeyenler arasında!..
Erdoğan’ın stratejisi; seçimi 2.Tur’a bırakmaktı, başardı...
Derin yoksulluk, işşizlik, kutuplaşma, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, eşitlik, deprem, sel, yangın, maden faciaları, yolsuzluklar, talan…
Kimsenin umurunda değilmiş!
Meydanları dolduran muhalefet açısından hayal kırıklığı…
Neticede TBMM çoğunluğu da, Cumhur İttifakı’nın! 

**

Deprem bölgesinde Erdoğan’a Evet oy oranları- KMaraş: %71.7,
Adıyaman: %66.75 Gaziantep:%60.05, Malatya: %69.24, Osmaniye: %62.28,
Hatay:%50,
Kilis: %65.62,
ŞUrfa:%61.39.
Tarihçi Yazar ve Felsefeci Sadık Usta bu durumu bakın nasıl açıklamış;
‘’Şaşırmayalım!
1755 Lizbon depreminde Portekiz yerle bir olmuştu.
Halk hemen kral ve inançlarını terketmedi.
Fakat 30 yıl sonra Avrupa’nın tamamında insanlığın en sarsıcı devrimleri gerçekleşti.
Zihinler hemen değişmez. Toplumlar birkaç kuşak sonra aydınlanır.”
Benim tespitim de net;
bu coğrafyada ilgi gören siyaset ‘’din referanslı milliyetçi-muhafazakar’’ oluşumludur… 
 
**

Yazının bu bölümünde şair -yazar gazeteci dostlarımın görüşlerine yer vereceğim.
Buyrun;
İlki İletişim Uzmanı Prof.Dr. Haluk Şahin ’den, “Teselli Kabilinden” başlığıyla:
“5 Mayıs sabahı için pek çoğumuzun başka hayalleri vardı. Olmadı. Hevesler kursaklarda kaldı.
Bazılarımız o kadar havaya girmişlerdi ki, bir B planı hazırlamayı bile gereksiz görmüşlerdi.
Bu sefer olmuştu. Gelmekteydi gelecek olan.
Bu sabah kara kara düşünüyor, şaşkın şaşkın dolaşıyorlar.
Sanki dünyanın sonu geldi. Bu gibi durumlarda teselli için söylenecek şeylerin çoğu bayat laflar, örselenmiş klişelerdir. Ancak, tüm klişeler gibi hakikati de yansıtırlar. Yoksa çoktan unutulup giderlerdi.
İşte bugün dertli arkadaşınıza ya da kendinize söyleyebileceğiniz bir kaç bayat hakikat kırıntısı; ‘Hayat devam ediyor.’,
‘Pes edince yenilirsin, altta kalınca değil.’
‘El elden üstündür.’, ‘Siyasette 24 saat uzun zamandır.”

Şair-Yazar
Ahmet Günbaş  ’ın kaleminden “Ben Demiştim’’ başlıklı yazısı;
"Bakıyorum da ters giden seçim sonuçları üzerine gerine gerine kelam ederken,
‘Ben demiştim!’ zihniyeti öne çıktı yine!
Çok tehlikeli bir zihniyettir bu!
Sözüm ona her şeyi bilir, görür, sezer, ancak sorun pratiğe dayandığı zaman ışıklarını söndürüp köşesine çekilir ve usul usul ahkâm kesmeyi sürdürür.
İç Ege'de bu tür 'kurnaz bilgeleri' anlatan bir söz vardır:
"Ben sana deyverem de eee, ben bilmiyom gari!" derler!
Her şeyi bildiği halde, olacakları muhatabının kulağına üfleyip işler sarpa sarmadan sırra kadem basar bilgiç dostumuz! Cascavlak kalıverirsin onca belanın içinde birden!
Öyle ya da böyle Kılıçdaroğlu önderliğine omuz vermek  önemli ve doğru bir yönsemedir. Her şey bitse de bitmese de bendeniz aynı ışığın arkasındayım.
Bundan da onur duyarım. Çünkü bu işin bir matematiği var!
Üstüne üstlük cesur olmak gerekiyor.
Malum, adamlarda numara bol!
Şu anda istenilen veri girişinden ötede RTE'nin pozisyonunu, neredeyse kazanmaya bir adım kala bir yüzdede getirip bıraktılar!
Yani verilen mesaj o ki, olası ikinci turun da galibi gibi gösteriliyor RTE!..
Buradan hareketle 'Ben demiştim'cilerin dilleri çözülüverdi birden! Bunların içinde hatırı sayılır dostluklar var ne yazık ki! 
(…)
Şu iyi biliniz ki, Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi de aynı temele dayanır. Öncesinde Çanakkale savunmasının özü de!.. Orada insanların dinine, milliyetine, mezhebine, kısaca şusuna busuna bakmadan tek hedef halinde örgütlenme yoluyla gidilmiş ve utkuya erişilmiştir!
Bir yerde bu işin formülü, ‘birleşe birleşe kazanmak’tan geçer! Hem de kayıtsız şartsız birleşmekten!..
Ne yazık ki 'ayrışa ayrışa kazanma' gafletinin baskın olduğu kırk parçalı muhalefet anlayışında daha çok acı çekeceğimiz açıktır!
Bendeniz bu ülkedeki seçmen profili yanında kendinden asla ödün vermeyen klasik aydın tipinin de sorgulanmasından yanayım.  
Ancak temel sorunun çeyrek ömürlük bir karanlıkta gizlendiğini unutmayalım.
Kul derecesinde gündelik bilinçle idare eden yığınları kendimize çekmemiz hayli zor olacak.
Zor ama imkansız değil! Kısaca ‘yetmişinde zeytin dikmek’ gibi bir şey bu! Umut yoksa insan da yok!’’

**

Uğur Dündar:
‘’CHP’nin Mersin ve Erzincan’daki büyük oy artışları niçin diğer illerde olmadı?
Demek ki aday listesi seçmenin beklentisi doğrultusunda ve çok çalışan isimlerden oluşturulursa, bu sağlanıyor.
Mersin’in lokomotifi Ali Mahir Başarır ve Erzincan’da Mustafa Sarıgül’ü kutluyorum.
CHP'nin oy lokomotiflerinden söz ederken Elâzığ'da Gürsel Erol, Rize'de 43 yıl sonra CHP'nin Mv. çıkarmasını sağlayan Tahsin Ocaklı, Düzce'nin 1999' da il yapılmasının ardından seçilen ilk CHP Mv olan Talih Özcan ve Kahramanmaraş'ta 2. Vekili aldıran Ali Öztunç'u unutmamak gerekir..."

Dr. Ceyhun İrgil: ‘’İnandığınız ve savunduğunuz doğru, iyi ve güzel ne varsa devam edin.
Seçim sonucu gerçekler değişmez, savunmaya ve inanmaya devam edin.”

Ve az farkla meclise gidemeyen TİP adayı meslektaşımız İrfan Değirmenci’den şiirli paylaşım;
‘’Bir Sezen Aksu şarkısıyla başlayan kampanyayı Turgut Uyar şiiriyle kapatalım;
‘'Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiç birinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al, inandım
Morunuz mor, inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne?’ 
‘Başka bir dünya mümkün’ diyen 90.000’e yakın İzmirliye teşekkürlerimle...’’

**
Neticede bir yarış daha var 28 Mayıs'ta...
Çok zor bir yarış...