2021’nin ilk gününün sabahında yazılıyor bu satırlar. Yıllardır böyledir bu, erkenden kalkarım, ıssızlığın ortasında durup düşünmek, birkaç satır yazmak iyi gelir… İç dünyadan kâinata bir başına yolculuğa çıkma teşebbüsüdür, belki tazelenme ihtiyacı, kesinlikle bir muhasebedir. Anımsamanın kederden sevince gel-gitleri arasında, deniz fenerleri arama ve özeleştiridir. Bir de “Nerede kalmıştık?” efelenmesini rahat bırakmayan o kaçınılmaz soru olmasa: “Geride ne bıraktık ki, gelecek bizden ne beklesin?”… Bu gün, kışın gri kasvetine değil de, yaz-baharın gülümsemesine denk düşseydi, aynı haletiruhiyede mi olurdum, kim bilir? Ama şu yağmurun şiirine kapılıp gitmek, işte bu güzel, bu umut veren bir şeydir. En çok ihtiyacımız olanı ve inadına korumamız gerekeni sunan zamana teşekkür ederken, yakışmadığımız umutlar için de bağışlamasını dilemeliyiz.

2020’ye “giydirenden, saydırandan” geçilmiyor. Şakasını, samimi temennisini anlıyorum da, yaşadığımız yürek ağrısı gerçekleri 365 gün 6 saatlik bir “geçmiş zamana” yükleyip, tüm onarımı, değişimi ve kurtuluşu bir başka “gelecek zamana” yüklemenin tuhaflığını da görmek gerek. Kim yapacak onarımı, kim gerçekleştirecek değişimi, kim sağlayacak kurtuluşu? Dünden kalan ve bu tuhaflıkta öyle ya da böyle payı olanlara, yurttaş ve toplum olmanın hak ve sorumluluklarını unutanlara, sana bana ona rağmen, zaman mı?

***

Kadını yakarak öldüren katile ve benzerlerine, en hafifinden “Vardır bir sebebi” alçaklığıyla destek olan, ağzını her açtığında kadınlara hakaret eden soysuz sürüsü, 2020’yle birlikte çöpe mi gidecek? Ekonomiden sağlık politikalarına, bireysel reflekslerden kamusal sorumluluklara, hepimizin fotoğrafını çeken ve yirmi bine yakın insanımızı toprağa gömen salgın 2020’de kaldı da, 2021 sayesinde adı bile anılmayacak mı? Deprem, plansızlıktan çapsızlığa uzanan unutkanlık ve umursamazlık mezarlığımıza insanlarımızı gömüp, bir daha olmamak üzere çekip gitti mi mesela? İnsan Hakları, eğitim, emek liglerinin diplerinde dolaşmamız, 2020 yüzünden miydi? 2021 geldi de, çok şükür bilim, sanat, spor, doğa ve hayatın her alanında itildiğimiz bataklıktan kurtulduk diye halay mı çekeceğiz? “Medet ya 2021!” demek, çağdaş, demokrat, laik bir ülkenin, tüm aşınmalardan, basınından sokağına çöken yozlaşmalardan kurtulmasını sağlayacak mı? Zaman, onu kullanmasını bilen için olanak, bilmeyen için perişanlıktır. Zaman bir gemidir ki, yelkenini insan açar, rotasını insan çizer. Bunları bilmeden, sorulara nasıl yanıt verebiliriz?

Mevlana “İyi ki geçiyorsun zaman. Ya acının en derinime işlediği anda donsaydın?” derken, “Zaman her şeyin ilacıdır” kolaycılığına, “Zaman sana uymuyorsa, sen zaman uy” ikiyüzlülüğüne sığınmıyordu herhalde.“Hayat zamanda iz bırakmaz / Bir boşluğa düşersin bir boşluktan / Birikip yeniden sıçramak için…” Ne güzel yazmıştır Attila İlhan. İyi ama neden şiirinin adı “Elde Var Hüzün”dür? “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpare, geniş bir anın / Parçalanmaz akışında” dedikten sonra, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hepimizi “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ne çağırmasının bir nedeni olmalıdır. 

***

Doğu-batı arasında sıkışmış bir coğrafyada, aklın çelik gerçekçiliği ve ile duygunun kadere teslimiyet kolaycılığı arasında sıkışan bir halkı, zaman denen o kavramla yüzleşmeye mi çağırmaktadır? “Her şeyin bir zamanı var” diyor atalar, an’ı anlamak, yaşamak ve davranmaktır bunun meali. Bu topraklara dair en güzel “karar ve davranma” örneği, Nazım Hikmet’te şöyle dile gelir: “O saati sordu / Paşalar: “Üç” dediler / Sarışın bir kurda benziyordu / Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı…” Sonrası, zamanı durdurup yeniden başlatmak, hayatı, coğrafyayı ve tarihi temize çekmek olarak gelir. Şimdinin kelam ve omurga sorunlularının ağzından “Zamanın ruhu” düşmez oldu. Kimi bunu para pul ikbal koltuk fırsatı olarak, kimi de Afyon Kocatepe’de kurtuluşa karar verme anı olarak görür. Bizler bugünlere, zamanı daha insani bir hayat adına kullananlar ve üretenler sayesinde ulaştık. Bir zaman sonra da, bizim hakkımızda karar verecek olanlar soracak: “Onlar ne yaptı?”

Umut, ancak böylesi saygılar ve kaygılar sayesinde anlamlı oluyor. 2021’in sunduğu zamanı tüketerek heder mi edeceğiz, üreterek geleceğe armağan mı edeceğiz? İlk günün erken saatlerinde, işte bunları düşündüm. “Yıl’masın, yıl’gınlığa düşürmesin” umuduyla…