Bu gün emperyalizmi masaya yatırdım. Ama önce emperyalizmle ilgili büyük ozan Nazım’ı dinleyelim;
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz ” dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz“ dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz
Ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.”
***
Evet bu günlerde dünyanın gözü önünde ABD ve öteki emperyalist ülkelerin petrol uğruna yaptıklarını hayretle izliyoruz.
Şimdi 42 yıl öncesine bakalım.
O yıllarda Ankara’da öğrenciyim. Doluştuk kara trene. Ver elini İzmir. 6’ncı filoya güzel bir hoş geldin dedik. Adamlar gemilerine zor kaçtı. ABD 6’ncı filosunun ilk durağı olan İzmir’de protestoyla karşılaştı.
6’ncı filoya “Defol” diye bağıranlar içindeki en ilginç grup, hiç kuşkusuz “genelev çalışanlarıydı”. 1946’da Misuri zırhlısını “çiçeklerle” karşılayan İstanbul genelevlerinin aksine. 6’ncı filo, Misuri zırhlısı gibi karşılanacağını sanmıştı; ama yanıldılar.
Şimdi biraz daha geriye giderek ABD emperyalizmin Türkiye’yi nasıl kıskaca aldığı 1946 yılına bakalım.
1944 yılında ölen, Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye’ye getirme bahanesiyle yola çıkan Misuri zırhlısı, 1946’da İstanbul’a geldi. Geminin geliş anısına özel pullar basıldı, sigaralar üretildi. Misuri mürettebatını en iyi koşullarda “ağırlamak” ve “rahatlatmak” için İstanbul genelevleri beyaza boyanıp hayat kadınları muayene edildi.
Misuri’nin gelişinde, İstanbul’da Türk-İslam tarihinde bir ilk yaşandı ve Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nin minareleri arasına “Welcome” mahyası asıldı. Bu Amerikan ilişkilerinin geleceğine ışık tutuyordu. Ardından Marşal Yardımı, Truman Doktrini, ABD ile imzalanan ikili anlaşmalar geldi. O mahya Türkiye’nin gelecekte, ABD güdümüne gireceğimizin ilk işareti oldu. Yani emperyalizm böyle geldi ülkeye.
***
Yazıyı bu günlere ışık tutan Atatürk’ün emperyalizmle ilgili sözleri ile bitireyim:
“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”
Sözün özü; dış politika, ekonomi başta olmak üzere onun çizdiği yoldan ayrılırsak başımıza çok şey gelebilir. O nedenle Atatürk’ü okuyun derim.
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.