Türk kadınının sosyal statüko değişikliğine yönelik siyasi ve başta eğitim olmak üzere idari düzenlemeler, Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle de Tanzimat sonrasında, giderek daha çok gündeme gelmiş, 1859 yılında Kız Rüştiyeleri, 1870 yılında Kız Sanayi Mektepleri ve Dârül Muallimat denilen öğretmen okulları açılmıştır. Bu çabaların II. Abdülhamit Dönemi’nde giderek arttığını müşahade ederiz. Ancak kadın haklarına ilişkin olarak tüm bu çalışmaları II. Meşrutiyet Dönemi’nde daha sistemli olduğu da bir gerçektir. Sadece okullar değil artık toplumun gündeminde, kadın haklarını savunan cemiyetler de söz konusudur. Buna en güzel örnek, Halide Edip tarafından kurulan “Kadınların Yükselmesi (Teali-i Nisvân) Cemiyeti’dir. Nihayetinde bu çalışmaların bir sonucu olarak 1917 yılında yürürlüğe giren Aile Hukuku Kararnamesi ile kadına evlenme sırasında mukavele ile tek eşliliği şart koşma gibi haklar hukuksal bir metinde dile getirilmiştir.

***

Tahmin edilebileceği üzere siyasi haklar için Türk kadını, tüm dünya kadınları gibi bir süre beklemek zorunda kalmıştır. 1923 yılında ikinci meclisin kurulması için gerçekleştirilen seçimlerde Kilis, Ankara, Konya ve Elazığ’da, aday olunmamasına rağmen kadınların isimlerinin de yazıldığı görülmüş, 1924 yılında, anayasa metni üzerinde yapılan görüşmeler sırasında da metnin onuncu maddesinde “18 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçimlerine katılabileceği”, on birinci maddesinde de “30 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçilebileceği” ibaresi için yapılan görüşmelerde, Bayazıt Milletvekili Şefik Bey’in “her Türk” sözünün içinde kadınların da dahil olup olmadığını sorması üzerine,Dersim Milletvekili Feridun Bey, “Zaten maksadımız odur, kadınlar da oy atacaklardır” şeklindeki konuşmaları meclis tutanağına geçmiştir.

Bu noktada Ziya Gökalp’ın, daha Malta sürgününde iken, kızına yazdığı bir mektupta, ülkemiz için yeni bir geleceği umut ederken yazdığı şu cümleyi hatırlatmak isterim: “Yeni hayat başlayacak! Ne zaman mı? Kadınlar da erkekler kadar tahsil görerek, toplumun idaresindeki rol aldıklarında…”

***

Atatürk, henüz Cumhuriyet kurulmadan önce, milli mücadele sırasında bu konunun öneminin altını çizmiş, kurulacak yeni düzende, kadınlara hak ettiği itibarın verileceğini belirterek “Bizim toplumumuzun başarısızlığının nedeni, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır... Bir toplum, cinsinden yalnız birinin zamanın gereklerini kazanmasıyla yetinirse o toplum yarıdan fazla eksiklik içinde kalır. Bir millet gelişmek ve medenileşmek isteniyorsa, özellikle bu noktayı temel olarak kabul etmek bir zorunluluktur.’’ demiştir.

Nitekim, gerek siyasi iradenin tecellisi gerekse Türk Ocakları ve Kadın Cemiyetlerinin konuyu sıkı takibi ile 3 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen Belediye Kanunu’nun 23 ve 24 maddesinin getirdiği düzenlemeler Türk kadınına, belediye seçimlerine katılma hakkını vermiştir. 26 Ekim 1933 tarihinde de, Kadınlar, Muhtar Seçme ve Seçilme hakkına kavuşmuşlardır. İlk kadın muhtarımız da Ege’den çıkmıştır: Gül Esin, Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Demirdere köyünden (Karpuzlu) yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın muhtarı olmuştur.

Hemen bir yıl sonra, İsmet İnönü ve 191 arkadaşı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 10. ve 11. maddeleri için bir değişiklik önergesi vermişlerdir: Yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir (Madde 10) ve otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir (Madde 11).

Değişiklikler sonrası yapılan 8 Şubat 1935 genel seçimlerinde 17 kadın milletvekili, meclise girme onuruna kavuşmuştur.

Dünyada her ne kadar, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülke olarak Yeni Zelanda’yı ve 1893 yılını belirtmek gerekirse de Fransa, İtalya gibi batı ülkelerinin Türkiye’den on yıl kadar sonra bu hakka kavuşabildiklerinin altını çizmek yerinde olacaktır. İran, Fas, Tunus, Afganistan gibi ülkeler de 1960’lara kadar bu hak için bekleyecek, Amerika’da zenci kadınlar ise dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy tarafından hazırlanan 1964 Medeni Haklar Yasasına kadar (The Civil Rights Act of 1964) bu imkandan mahrum kalacaklardır.

Bu duygularla, 5 Aralık 1934’te Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesine izafeten Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyoruz.