24 Ocak 1993 Pazar sabahı, Çankaya’nın hemen her yerinden duyulan patlama sesiyle irkildi Ankara, Uğur Mumcu artık yaşamıyordu… Arabasına bomba konulmuştu ve hain bir suikaste kurban gitmişti araştırmacı ve usta gazeteci Uğur Mumcu. Ne ağır bir fotoğraf, ne zaman nerede karşıma çıksa nerede görsem içim burulur. Çünkü bu araba o arabadır…

90’lı yıllar… Özellikle belli bir döneminde artık tanınmış gazetecilere suikast ihtimali kimseyi şaşırtmıyordu. Araçlara konulan bombalar, bombalı paketler, arkadan sıkılan kurşunlar… Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Musa Anter ve belki de atladığım sayamadığım daha niceleri bu saldırıların hedefi oldular.

***

“Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu’da 'kimin eli kimin cebindedir' bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!”

Uğur Mumcu, yazar Musa Anter’in öldürülmesinin ardından 27 Eylül 1992’de kaleme almıştı bu satırları. Yine ne doğru değil mi! Bugün hala aynı şeyleri konuşuyor, yazıyor ve yaşıyoruz.

***

Umut operasyonu davasına rağmen 31 yıl geçti ve kamuoyunda hala Uğur Mumcu’nun faillerinin bulunamadığı algısı hakim. Nasıl olmasın ki? İlk başta olay yeri inceleme eleştiri konusu oldu, Kritik süreçlerde ihmalleri saptanan kamu görevlileri hakkında işlem yapılmamış ve bir dönem yargının açıkça İran’ı işaret etmesine rağmen Türkiye, diplomatik olarak herhangi bir adım atmamış. Sonuç olarak bu sarsıcı cinayet ve hatta sadece bu da değil yazının içerisinde isimlerini saydığımız diğer cinayetlerin de istihbarat desteği olmadan yapılamayacağı düşüncesi ve bu konuda somut tespitlerde bulunulamamış olması 31 yıl sonra bu cinayetin üzerindeki sır perdesinin hâlâ aralanmadığını hepimize düşündürüyor.

Cumhuriyeti ve ülkedeki adaleti koruma mücadelesinin en ileri neferini saygıyla anıyorum