Dünya bir beklenti içerisine girdi. Siyasi, ekonomik, kültürel beklenti ve değişimler yaşadığımız yüzyılı etkileyecek ve belirleyecekmiş gibi gözüküyor. Bunun anahtarı ise 20 Ocak'ta görevi devir alacak olan Donald Trump'un elinde. İçe dönük bir politika izleyeceğini deklare eden Trump alt yapı yatırımlarına ağırlık vereceği ekonomik yaklaşımlarının yanı sıra, Haziran ayında faiz artışının yüzde 3'e varacağı yönünde bir artışa yeşil ışık yakması tüm ülkelerin ekonomilerini etkileyecektir.
Bunun ötesinde Amerikan dış politikasında önceliklerin ne olacağı konusudur. ABD ulusal çıkarları çerçevesinde bunların sırasıyla uzay, Pasifik ve kutuplar olacağını söylemek kehanet sayılmaz. Orta Doğu da İsrail çıkarlarını ön planda tutulacağını Trump'ın Filistin'deki İsrail yerleşim birimlerinin kaldırılması için BM güvenlik konseyinde yapılan oylamada ABD'nin çekimser oy kullanmasını eleştirmesi bunun kanıtı olarak gösteriliyor.
Çin'in Afrika, Hindistan ve Brezilya'nın inovasyon ve AR-GE konusundaki girişimleri ile ilgili yaklaşımlarının ise ikinci planda kalacağı gözüküyor. Trump "İhtiyar" Avrupa'nın ise elini cebine daha fazla atmasını isteyecek. Tüm bunların Şubat ayı içerisinde yapılması planlanan Trump-Putin görüşmesinde ele alınması bekleniyor. Dünyanın geleceğini belirleyecek bu buluşmada anlaşma sağlanacağının ilk ışığını Noel kutlamaları mesajları vermiştir. Tüm ülkeler yeni politikalarını belirlemek ve vizyonlarını saptamak için bu görüşmenin sonucunu bekleme durumunda kalmışlardır. Tabi bu arada Türkiye ne yapmaktadır bu sorgulanmalıdır.