Doğa okullarında bir eylem oldu…

Dış dünyadaki ilk rol modellerimiz, öğretmenlerimiz, ders bıraktı…

Paralarını alamıyorlardı…

Kıyıya köşe çekilmiş küçük öğrenciler, gözyaşı döküyorlardı…

Okullarının kapandığını, öğretmenlerinin terk ettiğini düşündüler…

Bu aslında sadece adı geçen okulun değil, hükümetin yarattığı çarpık, ucube sistemin bir sonucuydu…

Çünkü son iki yılda, 100 adet kolej adlı “Kesim merkezi” kapatılmıştı zaten…

Üç beş kuruşu toplayıp, biraz borçlanan orta halli esnaf okul açar olmuştu.

Hatta daha açılmadan kapısına kocaman tabelalar asan okullar oldu.

“Devren satılık eğitim kurumu “

“Sahibinden”e bile düştü…

Dikkat edin, EĞİTİM KURUMU diyorum…

Böyle bir utanç, böyle bir rezalet, böyle bir kepazelik olabilir mi?

Üç beşi bulan okul sahibi olmaya yöneldi çünkü;

Doğru dürüst kontrol yok, kural yok, yaptırım yok, sigorta yok…

Patronun cebi sağlamsa çocuk okulu bitirir,

Yok değilse depresyonunun önde gideni…

Yarım kalan eğitimler, her yıl değişen okullar, öğretmenler…

Hiç unutmam ilkokul öğretmenim 3. sınıfta değiştiğinde okula küsmüştüm…

Düşünsenize bu okullarda okuyan çocukları…

Oradan oraya savrul…

Ne biçim durumsa, normal eğitimi kıvıramayan hükümet,

“Özel okullara gidecek öğrenciye 4000 TL vereceğim” dedi…

Herkes hücum etti…

6710 özel okul sayısı bir anda 12500’e çıktı.

Sonra bir anda kriz çıkınca aynı hükümet verdiği sözden cayıverdi.

150 bin öğrenci, özel okullardan geri alındı, mahalle okullarına yollandı…

Kimse çocukların psikolojisini travmasını sormadı, sorgulamadı…

2 yılda 100 adet kolej kapatıldı, 100 adedi devredecek adam arıyor…

200 adet özel okulun da iflasın eşiğinde olduğu belirtiliyor…

***

Böyle bir sistem olabilir mi?

Bu sistemi yaratanlar, küçücük öğrencinin müşteriye dönüştüğünü nasıl göremezler?

Bacak kadar çocuğun eline, çocuğun adına kesilmiş fatura verilmesine nasıl seyirci kalırlar?

Üstelik bu eğitim için devlet nasıl artı yüzde 8 KDV alır?

“Ben bu işi beceremedim, sen daha iyisini yap, üstüne velisi bana vergi versin…”

Ohhh ne ala… Matematiğin de, ticaretin de doğasına aykırı be birader…

Bu sistemi kuranlar nasıl olurda güvence almaz, yaptırım koymaz?

Yani en azından 2 yıllık eğitimci, kira ve diğer giderlerin blokajını nasıl yapmazlar?

Bu bir şey değil,

Bir iki yıl içerisinde en az 200 okulun daha kapatılacağından emin olun…

***

Adı üstünde kapitalizm,

Kapital ne demek? Para

Kapitalizm ne demek? Paracılık…

İşte canavarın adı bu.

Herkesi ayrı ayrı köleleştiren,

Hep kapitale dayalı hedefler koyduran,

Bu hedefler yoluyla özgürlüklerini ellerinden alan,

Parayı şu kısacık ömürde en öne koyduran,

İnsanlara kendi hapishanelerini yaptırıp, içine kendi eliyle girmesini sağlayan sistem…

Faşist, düşüncesiz, sistemsiz devlet yönetimleri…

Hayal kurdur, borçlandır, özgürlüğünü elinden al…

Pavyon sistemi… Yazık hepimize.

Bak kardeşim…

Hayattaki en büyük özgürlük; vazgeçmektir…

Vazgeç, bu sömürücülerin sisteminden vazgeçmek özgürlüktür…

Bu hayattaki en büyük nimet de özgürlüktür…

Vazgeç seni sıkan şeyden, vazgeç de özgürleş…

Korkma, hayat yepyeni kapılar açar her gün…

Özgür olmak için vazgeç…

***

Kentin ortasına 150 metrelik gökdelen dikilecek…

Konak Başkanı “İçime sinmiyor “diyor…

Sivil toplum örgütleri ayaklanıyor, insanlar hayretle izliyor…

Büyükşehir Belediye Başkanım yine çok nazik davranıyor…

“Yatırımcıyı da düşünmek lazım” diyor…

Çok ciddiye almıyorum (!)

Hayat çizgim şöyle çünkü; bir konu hakkında senden çok iyisini betimlemiş, çözmüş biri varsa, sus… Öğren…

Misal ampulü yeniden keşfetmeye kalkmanın salaklığı gibi…

O yüzden herkesi, bu gazetenin yazarlarından Sadık Uçar’ın son yazısına, özellikle son bölümünü okumaya, Sufi gibi düşünmeye davet ediyorum…

Bina bitince neye benzeyecek?

Sırrı Sadık Uçar deşifre etmiş zaten…

Sır son iki satırda…

Baba saygılar…

***

Cuma saati…

Ah be birader…

Zırt pırt anılara gidiyorum yaşlandım herhalde…

Gençlik zamanımızdı.

İstanbul’da iki genç, caminin önünde şakalaştılar…

“Biri Cuma’ya gelmiyor musun?” dedi

Öbürü yanıtladı…

“Perşembeleri gidiyorum, daha sakin soluyor” dedi.

Gülüştüler…

Kısa kesiyorum, cemaat ağzını burnunu kırdı çocuğun.

***

Geçen hafta; TBBM Başkanı Mustafa Şentop yetişebilsin diye İngegöl’de imam cuma namazını tam 25 dakika bekletti…

Kimse kimseyi dövmedi…

Ülke çağ atladı...

Toplumsal ve kültürel gelişimi, hoşgörüyü, görmemezlikten gelme.

Bak nerden nereye geldik…

***

Gereksiz bilgi;

Los Angeles’ın gerçek adı;

“El pueblo de nuestra senora la reina de los Angeles de pornciuncula”

Türkçesi; “Ufak topraklardaki melek bayanımızın kasabası”

Gerekli bilgi;

Dünyaca ünlü Don Kişot’un yazarı Cervantes, yıllarca Osmanlı’ya karşı savaşmış, esir düşünce; Mimar Sinan’ın yaptığı Kılıç Ali Paşa Camii’nde amele olarak çalışmıştır…

Deli Ziya: “İnsanlık çok ilerledi birader, artık görünmüyor”