''Kahroluyorum. Bu çaldıkları kara, beni iflah etmez. Ben bununla yaşayamam. Bunca yıllık devlet memuruyum. Bir kuruş para yemiş adam değilim. Bu onursuzlukla daha fazla yaşamam mümkün değil.''
Adı Enver Arpalı... Ellili yaşları geride bırakmak üzere idi. 30 yıllık tertemiz sicilli bir memuriyet yaşamı vardı. 1985 yılında Yüzüncü yıl Üniversitesi Yapı İşleri Daire Başkanlığı'nda Yüksek Tekniker olarak göreve başlamış. 1992'de Daire Başkanı, 2003 yılında da üniversitenin Genel Sekreter Yardımcısı olmuştu.
Neydi Enver Arpalı'yı böylesine isyan ettiren ve intihara sürükleyen olay?
Yıl 1985... Başta Rektör Profesör Yücel Aşkın olmak üzere Rektör Yardımcısı Profesör Ayşe Yüksel, Genel Sekreter Profesör Işık Tepe ve Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı gözaltına alınıyor ve Işık Tepe dışında tutuklanıyorlar. İddia mı ne? Üniversiteye tıbbi ilaç alımında yolsuzluk.
Peki savcı kim? Sıkı durun; Ferhat Sarıkaya...
Anımsadınız mı? Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanması üzerine Van'dan özel olarak görevlendirilen ve zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ı hedef alan bir iddianame hazırlayan FETÖ savcısı. Kuyruğu sıkıştığında itirafçı olup, örgütten aldığı talimatla iddianameyi hazırladığını, iddianamenin bir bölümünü hakimin yazdığını, Gülen cemaatinden yıllarca para aldığını, yurt dışına gidiş-dönüş kayıtlarının örgüt tarafından silindiğini itiraf etmiş.
Ferhat Sarıkaya'nın hain örgütten aldığı ikinci iş, Yüz Yıl Üniversitesi. Tipik FETÖ kumpası. Önce imzasız bir mektup. Ardından 'Çıkar amaçlı Suç Örgütü '' kurma iddiası, sonrasında 4 günlük gözaltı ve tutuklamalar. Yetmedi Rektör Aşkın için tarihi eser kaçakçılığı suçlaması ve evine baskın... Rektör, çanak-çömlekten beraat ediyor. Ancak diğer suç için istenen ceza 3000 yıl.(Yazıyla Üç bin yıl)
Devir FETÖ ile AKP'nin kolkola olduğu yıllar.Y ollarda beraber yürüyorlar. Yağan yağmurda da beraber ıslanıyorlar. Zanlılar 4 ay hakim önüne bile çıkarılmıyor. Tahliye umutları yok. Enver Arpalı bu zulüme 4 ay dayanabiliyor. Kasım 2005... Van Cezaevi'nin banyosunda çamaşır ipi ile kendini asarak yaşamına son veriyor.
FETÖ'nün kararttığı yaşamlardan, söndürdüğü ocaklardan belki de ilki... Eşi Necmiye Arpalı 'Kelepçeli girdin, kelepçesiz çıktın!'' çığlıklarıyla dövünüyor. Olayın hemen sonrasında hücre arkadaşı Rektör Aşkın kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılıyor. Kalbine üç stent takılıyor.
Devrin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e soruyorlar; 'Çamaşır ipinin cezaevinde ne işi var?' Cevap müthiş; 'Kişi intiharı kafasına koymuşsa yapar!'
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ''Haliçte Yaşayan Simonlar'' kitabında olaya şöyle yer verir;
''Van Rektörü Yücel Aşkın neden cemaatin hedefiydi bilmiyorum. Ama o olay cemaatin adli sistemi kullandığı ilk operasyondu.''
Nedeni şöyle açıklanıyordu daha sonraları. Rektör Yücel Aşkın üniversitede cemaaat mensuplarını belirlemiş ve yapılanmasına izin vermemişti. Ne büyük suçtu. Halbuki AKP iktidarı bu hain örgüte 'Ne istediler de vermemişti ki?''
Yücel Aşkın olaydan 76 gün sonra tahliye edildi. Dava tam 13 yıl sürdü. Sonuç; ortada bir suç yoktu. Hepsi beraaat ettiler. Peki yitirilen yaşamlar, sağlıklarını kaybeden insanlar, kahrolan aileler ne olacak? Ya FETÖ hainleri; İtiraf et, her şeyden yırt veya borsayı takip et pırr. Umarız muhalefetin planları arasında bunlarla 'Helalleşme' yoktur. Millet bunların hesabının mutlaka sorulmasını bekliyor.
Nerden geldik 100. yıl Van Üniversitesi'ne?
Erdoğan geçtiğimiz günlerde Van'da yaptığı konuşmada şöyle diyordu;
Şimdi soruyorum kardeşlerim: Van'a Üniversiteyi kim getirdi? Biz''
Peki 1985 yılında yaşanan bu acı olaylar hangi üniversitede geçmişti ?...
Bizim bildiğimiz ise 1981 yılında Kenan Evren'e sunulan öneri sonucu Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü dolayısıyla Van'da bir üniversite kurulması kararlaştırılıyor. Sürecin bir yıl sürmesi sonucu Üniversite 1982'de kuruluyor. Yani AKP'nin iktidara gelmesinden tam 20 yıl önce...
Yadırganacak bir şey yok. 1992'de kurulan Zonguldak Kara Elmas Üniversitesi'ni, 1992'de açılan Dumlupınar Üniversitesi'ni ''Biz açtık '' dememişler miydi? Eski havaalanları için de benzer söylemler duymadık mı? Buzdolabı, fırın, çamaşır makinasını da son 15 yılda görmedik mi? Ambulansların AKP döneminde hizmete alındığını inkar mı edeceğiz?
Yalnız benim kafamı şu IMF'nin bizden borç istemesi meselesi kurcalıyor. Niye vermiyoruz ki?...