Politika zor iştir. Latince anlamı ile "çok yüzlü" olmak demek, "yüzsüz, ilkesiz, hedefsiz"
olmak demek değildir. Aksine değişen koşullar içerisinde topluma, yaşama olumlu katkı yollarını bulup uygulama becerisidir.
Bir ideolojik temeli olmayan "hedefsiz" bir siyaset anlayışıyla bir yere varılamaz. İdeolojisine inanmayan, yönetici, danışman ve kişilerle politika yapan liderler, dünyanın neresinde olursa olsun asla başarılı olamamıştır.
Siyaseti kendisi için ikbal kapısı olarak görenlerin, kendi hayat felsefesini topluma her yolu deneyerek kabul ettirmek isteyip, toplumun değerlerini "arkadan hançerleyerek" kendileri ile birlikte halkın da "kuyusunu" kazdıkları görmezden gelinmemelidir. Siyaset halkla birlikte yapılır. "ONU" kazanmak için sağlam bir ideoloji, gerçekçi ve uygulanabilir çözüm önerileri güven verici bir yaklaşım içinde bulunulması gerekir.
Politikada, uzun vadeli gelişmeleri küresel ve yerel "vizyonlar" çerçevesinde değerlendirip, "hedef ve önerileri" ortaya koymak gerekir.
Sosyal Demokratların tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de doğal tabanı "çalışanlar ve ezilen" halk kesimleridir. Hedef kitle bu olmalıdır.
Yine sosyal demokrasinin en iyi biçimde özümsenen kadın, genç ve emeklilere yönelik politikaları, bu ideolojiyi benimsediklerini söyleyen parti yöneticilerinin masalarındaki dosyalarda kalmamalı, halka indirgenmeli, benimsetilmelidir. Türkiye'nin sorunu budur.
Alternatif arayış ancak bugünden daha iyi bir "yaşam" önermek ve bunun yollarını geniş kitlelere kabul ettirmekle son bulur.
Şikayet ederek, birilerine yanıt verme yarışına girerek belirlenen hedeflere varılamaz. Bunun için topluma "UMUT" verecek yeni bir "hikaye" yazmak gerekir. Bunu yazacak bir "SENARİST" ve ekibi, sorunu çözebilecek tek yoldur.