Ülkelerin tarihleri ve kökenleri önemlidir. Günümüze kadar uzanan süreç içerisinde Türk, Çin, Rus, İran imparatorlukları, Avrupa ülkeleri ve İngiltere’nin oluşmasını sağlayan Anglo-Sakson ve Vandallar dünya tarihine hep damga vurmuşlardır. Dünyanın siyasi, ekonomik, sosyal yapılaşmasına yön vermişlerdir.

Üzerinde “Güneş Batmayan İmparatorluk” olarak anılan İngiltere, bu

süreçte “Koloniyel” siyasi yaklaşımı ile Batılı ülkelerde sömürgeciliğin temelini atmıştır.

Fransız İhtilali, ABD’nin kurulması, sanayi devrimi, komünizm, sosyalizm, proletarya, oluşum ve kavramlarını dünyanın siyasi tarihine sokmuş siyasi anlayışının egemen olması için 1’inci ve 2’inci dünya savaşları da dahil orta Doğudan Afrika’ya, Asya’dan Güney Amerika’ya kadar çıkan tüm savaşların aktörü olmuştur.

İngiliz siyaseti jeopolitik açıdan son derece önemli olan Osmanlı topraklarını bölmek için Balkan ve Birinci Dünya Savaşı sonuçlarını göz önüne alarak Türkleri dünya politikasından silmeyi amaçlayan Sevr Anlaşması’nı yandaşlarına kabul ettirmiştir.

Ancak Atatürk liderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı ve kurulan Cumhuriyet ile birlikte bu girişim sonuçsuz kalmış LOZAN anlaşması ile Kerkük-Musul’u da kapsayan Misak-i Milli sınırları üniversal bazda kabul edilmiştir. Ancak İngiliz siyaseti üzerine oturtulan emperyalist emellerde batı hiç bir zaman vaz geçmemiş bunu sağlayacak zemini

oluşturacak girişimlere devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz siyasetini benimseyen ABD dünyanın her tarafında Balkanlar, Kafkasya, Güney Amerika, Güney Doğu Asya özellikle Orta-Doğu’da koloniyel anlayışı sürdürmüştür. Libya, Tunus Mısır, Irak Suriye’ye yönelik girişimleri eş başkanlık yaklaşımları, bunun örnekleridir. Bu politikaların oluşması ve korunması için bu yörede “EL”i olarak gördüğü İsrail’i kullanmış ve halada kullanmaktadır. Rusya’yı bölen, Soros ile Kafkasya’yı dizayn eden Amerika, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynakları Rusya’ya karşı oluşturduğunu söylediği Doğu Akdeniz çanağından Güney Kıbrıs’tan başlayıp Yunan Adaları, Bulgaristan, Romanya’ya kadar uzanan kurduğu üslerle bu politikasını bölgeye iyice yerleştirmiştir.

Orta-Doğu da terör örgütlerini destekleyerek bir Suriye politikası

oluşturmaya çalışan ABD, ”Terörsüz Türkiye” politikasının hedeflediği bütünleşmiş bir Suriye politikasını benimseyen bir siyaset çizgisi izlemektedir. Ancak yarın ne yapacağı belli olmayan ”İngiliz” siyasetini benimseyen ABD derin devleti bu yaklaşımını Trump’un tutarsız çıkışları ile değiştirecek değildir.

Sevr Anlaşması’nı hazırlayan devletler arasında bulunan ABD’nin,

Lozan Anlaşması’nı imzalamayan tek ülke olduğunu unutmayın, gelişmeleri ona göre değerlendirin.