Tarihi eserlerimizi koruyalım diye klişe bir söz var. Adam bu lafı yanlış anlamış tutmuş 3.Selim’in tahtını lojmanına taşıyıp çok yakından korumak istemiş. Ama koca taht kapıdan sığmayınca amacına ulaşamamış. Kendisi müzenin müdürü olur… Yani tarihi eserlerimizi koruyup kollamakla yükümlü bir şahıs. Neyse bu icraatı sonucunda hakkında soruşturma açılınca görevden alınmış, sonra Konya’ya atanmış. Burada da çalışmalarına devam ederken yolsuzluk yaptığı ileri sürülmüş ve tekrar görevden alınmış. Şimdi merakla bekliyoruz bakalım nereye atanacak? Nereye müdürlük yapacak? İcraatları ne olacak?
Müzelerde durum bu…
Birde restorasyona kurban ettiğimiz tarihi eserler var… Bazılarına inanamazsınız.
Şile’de Cenevizlilerden kalma Ocaklı Ada Kalesi’ni restore edildikten sonra çizgi film karakteri Sünger Bob’a benzetmişler.
1591 yılında Beyoğlu Fındıklı’da Süheyl Bey tarafından yaptırılan cami restorasyon sonrasında AVM gibi olmuş… Bizanslılardan kalan Tekfur Sarayı’na ahşap pencere ve korkuluklar ilave etmişler. Sanırsınız tatil köyü binası…
O kadar çok ki;Tarihi esere çelik kapı , Amerikan mutfak dahil edilen külliye…. Ama benim favorim Sümela Manastırı…Trabzon’daki bu harika esere restorasyon sırasında kaçak kat çıkılmış. Evet kaçak kat… Kütüphane ve öğrenci odalarının bulunduğu yer onlara dar gelmiş ki, ilave yapmak gereğini duymuşlar…
Nerden nereye geldik.
Müzeyi müze müdüründen, tarihi eseri restore ekibinden kim koruyacak?
Binlerce yıldır ayakta kalan eserler bir şekilde kendini korumayı başarır. İleriki yıllarda tarihten, sanattan, mimariden anlayan bir nesil geldiğinde bu eserlere gerekli dokunuşu yapar. Bizim şimdiki görevimiz hiç olmazsa daha az hasar vermek olmalı…
Geçenlerde bir önemli şahıs tarihi eserlerle ilgili derin düşüncesini paylaşmış…
“Şu dünyada anlam veremediğim bir başka saçmalık bin yıl öncesinden kalma bir tuvalet taşına bakmak için lüks ve pahalı mekanlarda birbirini eziyor insanlar. Geçmişi anlayıp, onların yaşam tarzlarını keşfetmek çok da önemliydi sanki. Zaman zaman bilimin dahi kötü insanlara hizmet eden bir uğraş olduğuna inanmaya başladım.”
İşte böyle bir mantıkla karşı karşıyayız.
Ondan sonra da beş bin yıllık binaya amerikan mutfak, tarihi esere kaçak kat, çelik kapı…
Az bile…