Tarih 22 Ağustos 2025, Cuma. Yer, İzmir'in akciğerleri olarak kabul edilen, yemyeşil doğası ve verimli topraklarıyla bilinen Menderes ilçesi. Öğle saatlerinin getirdiği o rehavet ve sakinlik, saat tam 12.45'te, gökyüzüne yükselen ilk dumanla birlikte, yerini endişe ve korkuya bıraktı. Çile Mahallesi mevkiinde, biçilmiş bir tarlanın kenarından, masum gibi görünen bir ziraat arazisinden yükselen o ilk alev, Ege'nin kavurucu sıcağı ve rüzgarın da yardımıyla, saniyeler içinde kontrolden çıkarak, yıllarca emekle büyütülmüş ormanlık alana doğru acımasızca ilerlemeye başladı. Anız yakma, dikkatsizce atılan bir sigara izmariti veya kontrolsüz bir ateş... Nedeni henüz tam olarak bilinmese de, insan ihmalinin bir sonucu olduğu tahmin edilen bu ilk kıvılcım, yüzlerce hektarlık bir cenneti cehenneme çevirme potansiyeli taşıyan dev bir orman yangınının fitilini ateşlemiş oldu.

10 dakikalık rekor müdahale: zamanla amansız yarış

Yangın ihbarının alınmasıyla birlikte, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü bünyesindeki tüm birimler, adeta bir savaş durumuna geçti. Yangın yönetim merkezinde kırmızı kod verilirken, en yakın gözetleme kulesinden ve devriye ekiplerinden gelen ilk teyitlerle birlikte, operasyon için düğmeye basıldı. Yangının başlangıç saati olan 12.45'ten sadece 10 dakika sonra, saat 12.55'te, ilk arazöz ekibinin alevlere su sıkmaya başlaması, bu tür büyük felaketlerde "altın dakikalar" olarak adlandırılan o kritik zaman diliminin ne kadar etkin kullanıldığının en net göstergesiydi. Bu rekor süredeki ilk müdahale, alevlerin daha da büyümeden önünü kesebilmek ve yangının bir felakete dönüşmesini engellemek adına verilen amansız bir zaman yarışının da başlangıcı oldu. Ekiplerin bu hızlı reaksiyonu, bölgenin coğrafi yapısına ve risk haritasına ne kadar hakim olduklarını ve olası bir felakete karşı ne denli hazırlıklı olduklarını da gözler önüne serdi.

Havadan ve karadan dev operasyon: alevlere geçit yok!

İlk müdahalenin ardından geçen dakikalar içinde, Menderes semaları, adeta bir hava gücü üssüne dönüştü. İzmir Orman Bölge Müdürlüğü'nün envanterinde bulunan ve "Ormanın Kartalları" olarak anılan yangın söndürme uçak ve helikopterleri, peş peşe havalanarak yangın bölgesine intikal etti. Operasyonun büyüklüğünü ve ciddiyetini gösteren rakamlar ise şöyle:

  • 8 Yangın Söndürme Uçağı: Bölgedeki gölet ve denizlerden tonlarca su alarak, alevlerin en yoğun olduğu noktalara "su bombası" tabir edilen atışları yapmaya başladı. Uçakların gökyüzündeki senkronize manevraları, yangının ilerleme yönünü kesmek için stratejik bir hava koridoru oluşturdu.

  • 8 Helikopter: Uçakların ulaşamadığı daha sarp ve dar vadilere, nokta atışı su bırakarak, alevlerin yayılmasını engellemeye çalıştı. Aynı zamanda, bölgedeki yer ekiplerine rehberlik ederek, operasyonun yerden daha etkin bir şekilde yönetilmesine yardımcı oldu.

  • 35 Arazöz: Orman yollarında ve tarlalarda, adeta bir karınca ordusu gibi organize olan arazöz ekipleri, yangının karadan ilerlemesini durdurmak için alevlerin etrafını sarmaya başladı. Her bir arazöz, hem alevlere doğrudan müdahale etti hem de soğutma çalışmaları yaparak, yangının yeniden canlanmasını engellemeye çalıştı.

  • 4 Dozer: Operasyonun en kritik görevlerinden birini ise, dev dozerler üstlendi. Bu iş makineleri, ormanın içinde hızla ilerleyerek, yanmamış ağaçları ve bitki örtüsünü temizleyerek geniş "yangın şeritleri" açtı. Bu şeritler, alevlerin daha fazla ilerlemesini engelleyecek doğal birer bariyer görevi görerek, yangının kontrol altına alınmasında hayati bir rol oynadı.

İzmir Orman Bölge Müdürlüğü, tüm bu unsurları, mobil bir komuta merkezinden anbean yöneterek, havadan ve karadan tam bir koordinasyon içinde, alevlere karşı topyekûn bir savaş başlattı.

Adnan Oktar'ın 'kedicik'i Merve Büyükbayrak cezaevinden sosyal medyayı sarstı
Adnan Oktar'ın 'kedicik'i Merve Büyükbayrak cezaevinden sosyal medyayı sarstı
İçeriği Görüntüle

Alevlerin tehdit ettiği yaşamlar: çile mahallesi'nde endişeli bekleyiş

Mücadelenin bir diğer cephesi ise, yangın bölgesine yakın olan yerleşim yerlerinde yaşanıyordu. Adı gibi, bir "çile"ye dönüşen bu bekleyişin merkezinde, Çile Mahallesi ve çevre köyler vardı. Rüzgarın yön değiştirmesiyle, alevlerin evlerine ve tarlalarına doğru yaklaşma ihtimali, bölge halkını derin bir endişeye sevk etti. Jandarma ekipleri, güvenlik amacıyla mahalleye giden yolları kontrol altına alırken, vatandaşlar, evlerinin çatılarından ve güvenli tepelerden, ormanlarının ve emeklerinin küle dönüşünü çaresiz gözlerle izledi.

Bölge, sadece yerleşim yerleri için değil, aynı zamanda binlerce zeytin ağacını, çam ormanlarını ve zengin bir yaban hayatını da barındırıyor. Alevlerin tehdit ettiği şey, sadece binalar ve ağaçlar değil, aynı zamanda bölge halkının geçim kaynağı ve Ege'nin eşsiz ekosistemiydi. Yetkililer, anonslarla vatandaşları sakin olmaya ve ekiplerin çalışmalarını engellememeye davet ederken, olası bir tahliye durumuna karşı da tüm hazırlıkların yapıldığı bildirildi. Herkesin tek duası, rüzgarın dinmesi ve "ormanın kahramanlarının" bu amansız savaştan galip ayrılmasıydı.

Sadece bir yangın değil, acı bir tekerrür: ege'nin bitmeyen çilesi

Menderes'teki bu yangın, maalesef İzmir ve Ege Bölgesi için ne ilk ne de son olacak. Her yaz, artan hava sıcaklıkları, kuraklık ve en önemlisi de insan faktörünün birleşimiyle, bu acı tablo tekrar tekrar yaşanıyor. Tarım arazisinde başlayan ve ormana sıçrayan bu son yangın, bir kez daha, orman yangınlarının %90'ından fazlasının insan kaynaklı olduğu gerçeğini acı bir şekilde hatırlattı.

Ormanlık alanlara yakın yerlerde ateş yakmak, anızları kontrolsüz bir şekilde temizlemeye çalışmak, araçlardan sönmemiş sigara izmariti atmak gibi basit ihmaller, binlerce canlının yaşam alanını yok eden, ülkenin milli servetini küle çeviren ve geri dönüşü on yıllar sürecek ekolojik felaketlere yol açıyor. Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri, her ne kadar teknolojinin son imkanlarını kullanarak ve canlarını hiçe sayarak bu alevlerle savaşsa da, asıl çözümün, toplum olarak bu konuda çok daha bilinçli ve sorumlu davranmaktan geçtiği bir gerçek. Bu yangın, sadece alevlerin söndürülmesiyle bitmeyecek; aynı zamanda, bu tür felaketlerin bir daha yaşanmaması için her bir bireye düşen sorumluluğu yeniden düşünmemiz için acı bir ders niteliği taşıyor. Aksi takdirde, Ege'nin bu bitmeyen "çilesi", her yaz yeniden yüreklerimizi dağlamaya devam edecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ