İstanbul'la kafa kafaya yarışacak bir spor çeşitliliğine sahip İzmir. Spor kulüpleri ve taraftarının çeşitliliği ile. Basketboldaki, voleyboldaki, atletizmdeki, yüzmedeki ve daha bir çok branştaki köklü geçmişi ve başarıları ile. Biz de 9 Eylül Gazetesi olarak bu potansiyeli işleyelim. Güzel bir sunumla ortaya çıkaralım istedik. İsmiyle, içeriğiyle, değindiği konularla tamamen özel bir iş yapalım dedik. Yaklaşık 2 ay önce kollarımızı sıvadık, bir spor dergisi çıkarma adına. Mottosu, İzmir'de sporu yaşam felsefesi haline getirenlerin dergisi olsun dedik. Tabi önce dergimize bir isim belirlemek gerekti. Düşündük, taşındık fikir akımlarının sonuna getirilen izm takısı gibi 'Sporizm' olsun dedik dergimizin adı. Spor gazeteciliğinden gelme alışkanlık olarak kelime oyunlu başlıklara da zaafımız olduğundan hem bu anlamı taşısın hem de İzmir kentinin ilk üç harfini anlatsın ki öz be öz İzmirli olduğumuzu vurgulayalım istedik. Hem de o 3 harf, 9 Eylül Gazetesi ile simgeleşen, özdeşleşen mor ile bezensin ki, yuvamıza selam vermeyi ihmal etmeyelim istedik. İçeriğimiz ise dopdolu oldu. 64 sayfaya sığamadık. O kadar değerli İzmirli sporcu ve takım vardı ki, sayfalara aktaramadıklarımızı umarım devam etmesi dileğiyle bir sonraki sayımıza bıraktık. İlk sayımız 18 Aralık'ta raflardaki yerini aldı. Tabi sadece İzmir ile sınırlandırmamak lazım. Türk basketbolunun efsane başantrenörlerinden Çetin Yılmaz, bize NBA oyuncularından kurulu efsane ilk 5'ini kurdu. Dergiyi Konak'ta bir büfeden aldıktan sonra, vapurda okurken en haz aldığım içeriklerden biri Çetin Hoca'nın Dream Team'i oldu. Luka Doncic'in Larry Bird'i geçeceğini vurgulaması ise derginin en iddialı tezlerinden biriydi kuşkusuz. Vatandaşlarımız bulunduğu bölgenin yerel dinamiklerini ne kadar sahiplenirse, yerel basın da güçlenerek devam eder. Sadece yerel basın değil, yerel markalar da, yerel kıyafet dükkanları da, yerel gıdalar da, yerel kulüpler de.

VAKIFBANK'I UNUTMAYIN

Vakıfbank kadınlar voleybolunda dünya kulüpler şampiyonu oldu. Yani gezegenin en büyüğü bir Türk takımı. Öyle devasa büyük bir başarı. Açtım televizyonda bir spor kanalını. Saat 10 bülteninde Vakıfbank'ın bu zaferi tek tek saydım, 9. haber olarak servis edildi. 1. haber derbi özeti, sonra teknik direktörlerin açıklamaları, ardından diğer süper lig ve TFF 1. Lig takımlarının maçlarının özeti. En sonunda nihayet dünya şampiyonuna sıra geldi. Eğer bir futbol takımı dünya şampiyonu olsaydı neler olurdu düşünebiliyor musunuz? 1 ay televizyonlarda birinci haber olarak gündem olurdu. Alıcısı ne kadar olursa haberin boyutu da o kadar olur bahanesine sığınmayın. Çünkü Ankara'daki maçlarda tribünler dopdoluydu. İnanılmaz bir atmosfer vardı. Ve futbol maçlarında derbiler bile artık boş tribünlere oynanıyor. Biraz futbolu rahat bırakın kafasını toparlasın. Ve diğer branşlara değer verin ki onlar da manevi olarak bir karşılık alsınlar. Ruhları okşansın. Hemen arşivlere bakabilirsiniz. İnternette bile mevcut. 1960'li, 70'li yıllardaki gazete manşetlerinde güreş, kürek, voleybol içeriklerini görebiliyoruz. Şimdi ne oldu. Spora para girdi mertlik bozuldu mu?