Siz, seslerin ya da harflerin bir rengi olduğunu biliyor musunuz? Ben bunu 9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nde açılan bir sergide öğrenmiştim. Bir bölümünde sinestezinin anlatıldığı sergide, uyandıkları her sabahı farklı gören ve hisseden insanlar olduğunun farkına vardığımda çok şaşırmıştım. Düşünün bir kitap okurken bile okudukları her bir kelimede gözlerinin önünde bambaşka renkler parlıyor. Beethoven’ın konçertolarından birini dinlemek onlar için bir havai fişek gösterisine dönüşüyor. Kapı çaldığında çevrelerinde farklı büyüklükte şekiller görüp, gökkuşağına baktıklarında çeşit çeşit sesler duyuyorlar. İşte tüm bunlar sanrılar gören birinin değil, sinestezi hastalığına sahip bireyler yaşıyorlar.
Sinestezi Yunanca kökenli bir kelime olup birleşik duyu anlamına geliyor. Sinestezi hastalarında herhangi bir duyunun uyarımı otomatik olarak başka bir duyu algısını tetikliyor. Daha açık bir deyişle, renkleri duyup, şekilleri tadıp, sesleri koklayabiliyorlar.
Nedeni henüz çözülemeyen sinesteziyse her 25.000 kişiden birinde görülen, ender bir durum. Kafadan alınan darbeler, birtakım kimyasalların kullanımı ya da beyindeki orta temporal lobun hasarı da geçici sinestezik durumlara neden olabiliyor. Ölümcül bir hastalık değil.

***

Geçtiğimiz günlerde sinestezi ikinci kez bir başka sanatsal alanda karşıma çıktı. Bir filmde. Siyah Bant, yönetmenliğini Hatice Aşkın'ın yaptığı Altan Gördüm ve Münire Apaydın'ın başrollerini paylaştığı Kültür Bakanlığı'nın Geleceğin Sineması Yarışması kapsamında desteklenen distopya türündeki kısa film. İşte sanatın bir güzelliği de bu: İnsanları bilgi sahibi yapmak.
Yönetmenin dördüncü kısa filmi olan yapım, nüfus yoğunluğunun olduğu yakın gelecekte bant metaforu üzerinden insanların küçücük bir hastalıkta toplum için nasıl feda edilebilir bir nesneye dönüştüğünü "sinestezi" üzerinden anlatıyor. Bugün İzmir Sanat'ta kısa filmin özel gösterimi ve yönetmen ile söyleşi yapılırken gecenin sunuculuğunu da ben üstlendim.
***
Bu arada hemen şunu da hatırlatayım: Sinestezi yeteneği en çok sanatçıların, yazarların yaratıcılığına ve üretimine katkıda bulunmuştur. Birçok ünlü sinestezik vardır: Vladimir Nabokov, Amy Beach, Gyorgy Ligeti, Joachim Raff, Henrik Wiese, Franz Liszt, Olivier Messiaen, Konstantin Saradzhev ve bilim adamı Nicola Tesla ile fizikçi Richard Feynman bunlardan sadece bir kaçıdır.
Rus besteci ve piyanist Alexander Scriabin (1872-1915) kendi sinestezisini, orkestra, piyano, org ve koro için yaptığı beste ile ifade etmişti: “Prometheus, The Poem Of Fire” (1910). Scriabin, notaları “parlak ve çakan ışıklar” olarak hissediyordu. Fransız besteci Olivier Messiaen ise bestelerinin sinestezik durumundan doğduğunu söylüyordu: “Ne zaman bir müzik dinlesem veya notalara baksam, renkleri görürüm… Bryce Canyon’ın piyesine beste yaptığımda, uçurumların rengi kırmızı ve turuncuydu.”
Goethe en çok, rengi ve ışığı gerçekte nasıl gördüğümüz, dünyayı ve sanrıları nasıl yarattığımız sorusu ile ilgileniyordu. Ona göre bütün bunlar “Newton’un fiziğiyle değil; beynin henüz bilinmeyen işlevlerinin açıklanmasıyla” öğrenilebilecekti. Bu tezini de “görsel sanrı nörolojik bir gerçektir” sözüyle özetliyordu.
Goethe’nin 1810 tarihli “Zur Farbenlehre (Renkler Kuram)” adlı çalışmasını şiirsel eserlerine eşdeğerde tuttuğunu da eklemek lazım. Ne ki bu yaklaşımı, çağdaşları tarafından önemsenmedi; küçümsendi ve unutulup gitti.

ÜNLÜ YAZARLAR SIRLARINI SEFERİHİSAR’DA PAYLAŞACAK


Seferihisar, 5 Ağustos’ta başlayıp bir hafta sürecek olan ve ünlü yazarların yazma sırlarını paylaşacağı yazı kampına hazırlanıyor. Seferihisar Teos Ormancı Tatil Köyünde 5 Ağustos akşamı sahilde Tuna Kiremitçi’nin şiirleri ve şarkılarıyla açılacak yazı kampına, İnci Aral, Enver Aysever, Müge İplikçi, MarioLevi, Sedat Demir, Gülşah Elikbank, Hakan Akdoğan, Psk.Dr. Mehmet Şakiroğlu ve birçok sürpriz isim katılacak. İşte o sürpriz isimlerden bir de benim... 8 Ağustos'ta kamptayım...
5 Ağustos’ta başlayıp her gün bir yazarın atölye gerçekleştireceği program için katılım 25 kişi ile sınırlı ve son başvuru tarihi, 25 Temmuz. O yüzden hızlı davranmanız gerekiyor... Bir haftalık yazı kampı boyunca ayrıca özel etkinlikler de yapılacak. Sahilde ateş başında parti, psikoloji sohbetleri, şiir okuma gecesi katılımcıları bekleyen sürprizlerden bazıları. Yazarlarla akşam yemeklerinde de sohbetler devam edecek.
Katılımcıları, yazarların roman ve öykülerini yazarken yola çıkma hikayeleri ile buluşturacak olan atölyenin özellikle yeni yazar adaylarına ilham vermesi amaçlanıyor. Konaklamalı ve konaklamasız seçenekler bulunuyor. Başvuru İçin: 05347824406