Kentin geçmişten bugüne bilim, kültür, sanat değerlerine ışık tutan kültür mekanları, yerel seçimlerin ardından belediyelerin gündeminde önemli bir yer tutmalı. Geçmişin, bugünün değerleriyle beslenip geleceğe taşınması sağlanmalı

Günümüzde 'Kent Müzesi', 'Kent Arşivi' adlarını taşıyan ve bir 'kent belleği' olarak o kentin  geçmişten bugüne bilim, kültür, sanat değerlerini tanıtan bu türden kültür mekanları, hem günümüze hem de geleceğe ışık tutması anlamında üzerinde durmaya değer bir kültür projesi olarak yerel yönetimlerce 2024 Nisan’ından sonra artık gündemin olmazsa olmazı olarak ele alınmalı, dünün bugünkü değerlerle beslenerek yarınlara ulaşması hedeflenmeli. Bu önerimizle sanırım en çok kentbilimcileri/ Ruşen Keleş’in öğrencilerini mutlu etmiş oluruz.

Sosyal belediyecilik/ halkçı belediyecilik bunu gerekli görüyor ama gel gör ki hayata geçirilemiyor. Farklı dillere ve dinlere ev sahipliği yapmış, ülkemizin Batı’ya açılan penceresi olarak bilinen Karşıyaka’nın bile bir kent müzesine sahip olmaması, bu kültür projesinin ülkemizde yeterince benimsenmediğinin bir kanıtı değil midir? Sorun; muhtarların ve belediye başkanlarının hep mimar, mühendis, işadamı ya da hukukçu olması, arkeolog, sanat tarihçisi ve felsefecilerin (feylesofların) ise bu yarışta hiç yer almaması mıdır acaba?

“Bugün, yarına dünle beslenerek yol alır” diyen Bertolt Brecht’in sözünü, işadamı siyasetçilerden ziyade sanatçı ve bilim insanı siyasetçilerin daha iyi anlayabileceğini  dillendirenlerin çoğalmasını diliyor olmam bundan…

I M G 20240106 W A0020

AKILDA SANAT KALIYOR

Gelişmiş kentlerde şairler, yazarlar adına açılmış anı evleri ve müzeler, o kentlerin sosyolojisini, sanatını ve günlük yaşamını sergilerken geleceğe de bir kültür mirası bırakmış oluyor. Bir projektör oluyor adeta… Şili’yi gezenler, ünlü şair Pablo Neruda’nın Pasifik Okyanusu kıyısında bulunan müze evini görmeden ayrılmıyorlar. Neden acaba? Akıllarda kalan faşist Pinochet mi, şair Neruda mı? -Şilililere hayatı zindan eden Pinochet’in “İnsan Hakları Günü” olan 10 Aralık’ta (2006) hayatını kaybetmiş olmasına ne dersiniz?-

İranlı ünlü şair Şehriyar’ın Tebriz’deki müze evi, Frankfurt’taki Goethe’nin müze evi o günlerin etnografyasını da anlattığından her iki müze ev, bizlere Almanya ve İran’ı da öğretmiş oluyor. Antropolojinin bir dalı olan etnografyanın ne demek olduğuna gelince; “kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarını araştıran bir bilim dalı.”

Yunanca, ethos: Halk, Grapho: Yazmak. İnsanın toplumsal varlığını niteliksel ve niceliksel olarak inceler. Kısaca, etnografya insan topluluklarının kültürlerini kendine araştırma alanı olarak seçer.

I M G 20240106 W A0016

KENTİN ZENGİNLİKLERİNDEN

Kültür ve sanatta ilerlemiş toplumlar, kent müzeciliğine bu nedenle büyük önem veriyorlar, varlıklarını sürdürmek adına… Buca’daki Göç ve Mübadele Anı Evi, Karşıyaka’daki Latife Hanım Köşkü Anı Evi, Karataş’taki Dario Moreno Evi gibi kültür adresleri, İzmir için bir zenginliktir. Benzeri mekanların çoğalması İzmir’e ayrı bir değer kazandıracaktır. Başkanların bu konuya ilgi göstermelerini diliyoruz. Bugüne değin yakın çevremde sadece Turgutlu, Ödemiş, Selçuk, Balçova ve Tire’de rastladım kent müzelerine. Çok da etkilendim doğrusu…

Karşıyakalı olarak ilçemde neden bir kent müzesi yok diye üzüldüğümü de bugünün ve 1 Nisan’ın başkanı bilsin istiyorum. Dünyanın en eski kentlerinden biri olan Bergama’da da kent müzesi bulunmuyor. Satılan onca araziden sağlanan paralarla kent müzesi kurulamaz mıydı Bergama’da?

I M G 20240106 W A0019

Bergama kırsalındaki evlerden antikacıların çok sayıda etnografik objeler ve eşyalar aldıklarının tanığıyım ben. Kent Belleği Merkezi / Kent Müzesi kurulmuş olsa, hiç kuşku olmasın ki Bergama köylüsü onları müzeye bağışlardı. Profesör Doktor Tanju ÇELİK’in “Başkan seçildiğimde ilk işim ilçeme kent belleği merkezi kazandırmak olacak” diyor olması, umudumuzu yeşertiyor. Tanju Çelik’in bu kararlılığı ve kentine saygısı, eminim diğer belediye başkanlarını da heyecanlandıracak, onlara rol model olacaktır.

I M G 20240106 W A0023

HİÇ BÖYLE OLUR MUYDU?

Kentin, kasabanın değerleri için açılan anı evleri bir kadirşinaslıktır, değerbilirliktir. Manisa’nın Hacırahmanlar kasabasında Yusuf Atılgan adına bir anı evinin açılması sadece Hacırahmanlıları değil, bilim ve edebiyat dünyasını da memnun edecektir. Alaşehir’de Erol Toy adına bir anı evi açılması, Türkiye’nin sanat politikasının aynası olarak değerlendirilecektir. Torbalı’ya Dinçer Sezgin Anı Evi, Karşıyaka’ya Osman Nuri Koçtürk, Salâh Birsel, Özdemir Nutku gibi değerler adına açılacak anı evleri, gelecek kuşaklara bırakacağımız en anlamlı kültürel miraslarımız olarak yaşayacaktır zihinlerde. Yazık ki bugüne değin bu konuda adımlar atılmış değil. İşadamı, hukukçu, mimar- mühendis, müteahhit belediye başkanlarının aklına gelmemiş olmalı. Başkanlar; eğitimci, sanat tarihçi, hekim, felsefeci olsalardı böyle olur muydu?

Nitekim açılan bir kütüphane önüne hocaların hocası Prof. Dr. Veli Lök’ün büstünü koyan Dr. Cemil Tugay, bu vefayı göstermiş, yaşarken ödüllendirmiştir Veli hocamızı… Geleceğin Bayındır Belediye Başkanı da Veli Lök’ün Yakapınar’daki taş evini Müze Ev’e dönüştürür umarız.

I M G 20240106 W A0009

Sergide bir kahraman

Manisa’nın Sarıgöl ilçesindeki bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde 11 yıl önce özel eğitim sınıfı öğretmenliği yapmıştım. Ömer Karcı, Vehbi Sarıhan, Halil Sepil bana o günlerin kazandırdığı güzel dostlar… Dergi ve gazetelere gönderdiğim yazılarımı Halil Sepil’in internet kafesinde yazıyordum. Bende unutulmaz/ derin izler bırakan biridir Halil! Sarıgöl denince aklıma hemen onun adı geliyor. Dürüstlük abidesi, yiğit, korku bilmez, girişimci, üretken bir çiftçi ve esnaf… Sarıgöl’de göreve başlamamdan iki yıl önce ilçede 7. Sultaniye Üzüm Festivali kapsamında eski fotoğraflar ve eşyalardan oluşan açık hava etnografya müzesi açılmış. Her ne kadar müze deniliyor olsa da tabelası 'Etnografya Sergisi'ydi.

Sarıgöl ve çevresinin kültürel değerlerini bir araya getiren SADER’İN (Sarıgöl Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği) öncülüğünde açılan bu sergide neler yok ki: Çok sayıda küp, toprak kulplu sürahiler, ağaç kapılar, küçüklü büyüklü sandıklar, pulluklar, karasabanlar, yaba, bisiklet, ağaç kafes, üzengi, tüfek, lüks, çatal kaşık bıçak takımı, semer, ağaç sandalyeler, ispirto ocağı, dolma tüfek, abdest ibriği, zemzem kupası, cam şişeler, çan, tuğla ve kiremit örnekleri, film afişleri, siyah beyaz fotoğraflar, daktilo, edavat çantası, kerpeten, sepetler, demir ütüler, dikiş makineleri, yıllara meydan okuyan komodinler, ütü sehpası, ahı gitmiş vahı kalmış traktör, teneke soba, bakır çanaklar, elekler, heybe, kilim, el feneri ve çok sayıda arkeolojik buluntu…

Sergide göze çarpan bir kahraman kim diyecek olursanız… Halil Sepil arkadaşımın 'Koca İmam' lakaplı babası Mehmet Sepil! İmam lakabı, ona babası Hüseyin’den kalma… Halil’in dedesi olan Hüseyin Efendi, saat tamirciliği yaparmış. Etnografya Sergisi, Koca İmam Mehmet Sepil’den kalan etnografik objelerle daha bir zenginleşmiş. Camlı dolap, idare lambası, ikinci eşinin kullandığı sürme, ispirto ocağı vs. ile…

 I M G 20240106 W A0007

MEHMET SEPİL ANI EVİ

Mehmet Sepil, ilkokula gitmemiş ama 13 yaşında Arapçayı öğrenmiş. Babasının ölümü üzerine Çarşı Camisi’nde müezzinlik yapacak kimse olmadığından “Babanın yerine ezanları sen oku” demişler. Hiçbir ücret almadan müezzinliğe başlamış. Bugün hangi imam hiçbir ücret almadan bu işi yapar diye sorsam yanıtınız ne olur acaba? Elinden her iş gelen Mehmet Sepil, Sarıgöl’de iz bırakmış bir Cumhuriyet yurttaşı. Ondan kalan objeler ve eşyalarla zenginleşmiş etnoğrafya sergisi. O serginin adı bence şimdi 'Mehmet Sepil Etnografya Müzesi' olarak yenilenmeli/ değiştirilmeli.

Halil Sepil, bakkallık yaptığı günlerde topladığı tereyağı ve yumurtaları bozulmaması için evinin bahçesindeki kuyuya sarkıtan, tamirci bulamadığından bozulan şemsiyesi için İzmir’deki bir Yahudi’den yedek parçalar alarak şemsiye tamirciliğine başlayan, bağına gidip gelirken bisikleti bozulduğunda  tamirci olmadığından bisiklet tamirciliğini öğrenen o güzel insanın, Mehmet Sepil’in oğlu. Sarıgöl’de neden bir 'Mehmet Sepil Anı Evi' olmasın?

 I M G 20240106 W A0011

YÜZDE 10'U SERGİLENEBİLDİ

Bugüne değin biz de annem adına İzmir, Karaman, Antakya, Ayvalık, Bayraklı, Seferihisar, Güzelbahçe, Milas ve Alaşehir’de toplam 10 adet 'Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi' açtık.

Tıpkı anı evleri, tıpkı etnografya müzeleri gibi… Her bir aydınlanma evinde sayısız gaz lambaları, lüksler, ışıldaklar, ahşap kasa radyolar, gramofonlar, dolmakalemler, biblolar, dikiş makineleri, teypler, fotoğraf makineleri, çakmaklar, duvar saatleri, sayısız kol saatleri, masa saatleri, kırlentler, bakır çanaklar, kilimler, kasetler, bakır tepsiler, bakır taslar, kahve takımları vs. bulunuyor. Alaşehir’deki Feyza Hepçilingirler - Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi’nde gönderdiğimiz eşyaların ancak yüzde 10’u sergilenebildi. Gerisi belediyenin deposundaymış. Zaman içinde depodakiler de Alaşehirlilerle buluşacak. Demem o ki Sarıgöl’e de Mehmet Sepil Anı Evi yakışır. Anı evleri/ kent belleği merkezleri ya da kent müzeleri o kentin, kasabanın hafızasıdır. Unutulmamalı, unutturulmamalı!

Haftaya; Efes SELÇUK Kent Belleği Merkezi/ Turgutlu Kent Müzesi