Sanat günümüzden ne kadar eskilere gider? Zaman içinden çıkıp gelen resimler bize neler fısıldar? İlk elden yaratımlara doğru yürürsek neler keşfederiz? Yeryüzü aslında bir sanat eseri midir? Ressam Serap Başol son çalışması Earth Walk ile bu sorulara yanıt arıyor.

Eserlerinde insanlık tarihi içinde doğa, kutsallık ve sanat arasındaki ilişkiyi sorgulayan Serap Başol, sergilenen çalışmalarıyla izleyiciyi gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Serap Başol, Avustralya, Asya, Mısır ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya uzanan sanat yolculuğunu çizimler, resimler, simgeler aracılığı ile aktarıyor. İnsanlığın yeryüzünde gizli ilk sanat imgelerinden başlayan mitolojik yolculuğu, sanatçının kendi yol serüveniyle örtüşerek izleyenlere ulaşıyor. Böylece yeryüzü içine ustaca gizlenmiş olan sanatın keşif yürüyüşüne hep birlikte çıkılıyor. Saymalıtaş kaya çizimlerinden, Altamira mağara resimlerine uzanan yolculukta “Güneş Kafalar”, “Kozmik Kişiler”, “Neşeli Törenler” bize eşlik ediyor.

Sanatın birleştirici duygularını tatma deneyimi için izleyicilerin de interaktif olarak katılıp kendi izlerini bırakacakları çalışmalara imza atan, son sergisi Earth Walk ile 'Yeryüzü Sanat Yürüyüşü'ne çıkan Serap Başol ile sanat yolculuğu üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.



Kısaca Serap Başol'u tanıyabilir miyiz?

ODTÜ İşletme mezunuyum. İzmir'de Suphi Koyuncuoğlu Lisesi'nden mezun oldum. İşletme okuduktan sonra, özellikle bankacılık sektörünün geliştiği bir dönemde işe hayatına atıldım. Bankacılık kariyeri yaptım. Yönetici olarak çalıştım. Bankanın genel müdür yardımcılığına kadar yükseldim. Hem Türkiye ekonomisindeki ivme ve sektörün gelişimi hem de bireysel donanımım ve duygusal zekam beni hayat hızlı ilerletti.

Resim yapmaya ne zaman başladınız?

20 yıl oldu sanatla ilgilenmeye başlayalı. Araştırma, okuma, anlam arama nedeniyle bir noktadan sonra mesleki anlamda doyuma ulaştım ve yeni bir arayış başladı. O dönem bankanın genel müdür yardımcısıydım.

Bankacılık kariyerinden sonra resme başlamak nereden geldi aklınıza?

Bankacılık çok yorucu bir meslek. Günde 18 saat çalışmak gerekiyor. Her zaman anında, çok hızlı ve doğru karar vererek problem çözmek gerekiyor. Gün içinde birçok müşteriden birçok talep geliyor ve onları çok hızlı çözmek gerekir. Bu da insanı zorlayan bir şey. İnsanın aklında sürekli müşterilerin kredileri işleri, onların işleyişi, banka bilançosunun durumu, hedefler, gibi kapsamlı bir iş. Bankacılıkta insanın çok fazla sol beyni çalışıyor, sağ beyni neredeyse hiç kullanmıyorsunuz. Bir müddet sonra şöyle düşünmeye başladım; 'e hayat bu mu, hep birşeylere yetişmem gerekiyor, hep kendimi ertelemen gerekiyor, tatile çıkamıyorum, çıksam bile iş düşünüyorum.' O dönem Tekfen Bank'ta genel müdür yardımcısı olarak çalışıyordum. Genel müdüre bakıyorum, 4 yılda gözümün önünde saçları bembeyaz oldu. Ne çocuğunu görebiliyor, ne tatile çıkabiliyor. Genel müdür olduğun zaman işinle evlenmen gerekiyor. O beni çok düşündürdü. O seviyeye kadar hedef odaklı bir insandım. O hedefte belli bir noktaya geldim ama ondan ötesi beni gerçekten düşünmeye sevketti. Hayatla ilgili sorular sormaya, araştırmaya, okumaya başladım. O arayışlar döneminde hiç olmazsa haftasonları kendim için birşeyler yapayım dedim. Sanat tarihi derslerine gitmeye başladım. 1990'lı yılların sonuydu. Sanat tarihi dersinde çizimler yaparken hocam bana 'senin ne kadar iyi bir desen çalışman var, resim yapmayı hiç düşünmedin mi' dedi. Sonra resim dersleri almaya başladım. Çok hoşuma gitti. Beni keşfeden Belkıs Soran'dır. Ona gerçekten minnettarım.



Bu farkındalıktan sonra bankadan istifa mı ettiniz?

Değişim çok hızlı olmadı, 2-3 yıl sonra hayatımı artık değiştirmeliyim dedim. Ben sanatla uğraşmalıyım dedim. ODTÜ'de okurken çalışmaya başladığım için emekliliğim de gelmişti. İstifa ettim ve bir yıl sonra da emekli oldum.

'Keşke resme daha erken başlasaydım' diye düşündünüz mü?

Resme başlamam 1998'dir. Daha erken başlasaydım diye hiç düşünmedim. Sanırım tam zamanı gelmişti. Keşkelerim yok hayatta. Şimdi siz sorunca düşünüyorum da, hiç düşünmemişim bunu. Çünkü bence tam zamanında yaptım.

Bankacılık kariyerinin sanatınıza etkisi oldu mu?

Şu faydası var. Sanat öğretmenlerim 'iyi ki bankacı olmuş ve sol beynini çalıştırmışsın' dediler. Eserleri yapmak için sağ beyni kullanıyorum ama bunları sergilemek için yaptığım kurgular sol beynin faydası. Sol beyin çalışmasa böyle kurgular, böyle tasarımlar çıkmaz. Sağ ve sol beynin uyumlu çalışması lazım. İkisi de gerekiyor. Onu nasıl kullandığımız bize bağlı.



Bankacılığı bıraktıktan sonraki süreçten biraz söz eder misiniz?

Farklı hocalardan desen, yağlıboya dersleri aldım. İş hayatını bıraktıktan sonra aktif çalışmaya alışmış bir insan olarak resim çok önemli bir boşluğu doldurmaya başladı. Bir yandan da gönüllü olarak çevre hareketlerinde çalışmaya başladım. Bir arkadaşım Yeşil Adımlar Çevre Derneği kurmuştu. Okullarda çocukların çevre bilincini geliştirmek için çalışmalar yapan bir dernekti. Bir yandan hem resim çalışıyordum hem de bu süreçte öğrendiklerimi çocuklara resim yaptırarak, poster tasarlatarak çevre bilinci kazanacakları bir takım çalışmalar yaptırıyordum. İlk yaptığım resimler tamamen çevreyle ilgiliydi. Benim kolaj çalışmalarımdan birkaç tanesi Greenpeace'in ofisindedir. Zaman içinde kendimi sanat projelerinin içinde buldum. Okullarda çocuklarla yaptığımız projeleri İTÜ'de gençlerle yaptık. İTÜ'de atık malzemeleri geri kazanımı üzerine bir proje yaptık. 2001'den 2011 yılına kadar sürdü bu çalışmalar.

İlk serginizi ne zaman açtınız?

2002'de ilk kişisel sergimi açtım. Kayıp Kültürlerin Ardında. Kızılderililer, Türk şamanlar, Mayalar, Keltler gibi doğayla iç içe olan, doğaya saygı duyan kültürlerin izinden gittim.

Sonraki sergiler nasıl gelişti? Sergilerinizde ne anlatmak istiyorsunuz?

Bütüm sergilerim birbirinin devamı aslında. İsimleri değişiyor ama özünde hep aynı meseleyle ilgileniyorum. Hayvanlar, kuşlar, ağaçlar, doğanın insan eliyle yok edilişine benim bireysel tepkim. Bu kadar yok etmeye yöneldiğiniz şeyin aslında ne kadar değerli olduğunu biliyor musunuz? Bu değeri eski insanlar ne kadar biliyordu? Peki biz bunları yeniden hatırlayabilir miyiz? Her sergim ötekinin üstüne sanki bir bina yapar gibi birşeyler katıyor. Benim sergilerim olanın üstüne eklemleniyor. Belki de ben kendimi bankanın içinde bir balık olarak görüyordum. Adahan Otel'de yaptığım sergi belki de akvaryumun içinden çıkan balık gibi beni yansıtıyordu. Ben kendi içimden çıkıyorum yola, sonra yaptıklarım birşeyler anlatmaya başlayınca onu sergi olarak tasarlıyorum. Mekanı da kullanmayı da çok seviyorum. O mekana göre tasırım yapmayı da çok seviyorum. Serginin kurgulanmasında da çok kafa yoruyorum. Kurgu ve hikaye yapmak çok hoşuma gidiyor.



Arayış süreciniz devam ediyor mu?

Bence stilim oturdu artık. Bundan sonra bunun varyasyonlarını yaparım diye düşünüyorum. İnsanın kendini bulması, tanıması bayağı bir hikayeymiş aslında. Ben ne yapıyorum, antik çağdan beri insanları meşgul etmiş bir konu. Neyi gerçekleştirmeye çalışıyorum, amacım ne, benim sorularım da o yönde oldu ve birşeyler buldum. Bulduklarımı yapıyorum aslında. Çizgilerim giderek sadeleşti artık. Tarih öncesi mağara resimlerini gördükten sonra çok az çizgiyle çok fazla şey anlatmanın mümkün olduğunu gördüm. Bu beni çok heyecanlandırdı. En eski petroklifleri bulmak beni çok çok etkiledi. Bazılarını yerinde gördüm. Sanatın müthiş bir gücü var, binlerce yıl sonra bile bizi etkileyebiliyor.

Yeni bir sergi projeniz var mı?

Çok fazla proje var kafamda. Sadece Kamino olarak bir sergi yapmak istiyorum. Nasıl yapacağımı henüz bilmiyorum. Ama yapmak istiyorum.

Sanatın mesajı olmalı

Sanatın daha çok kavramsal tarafıyla, yani mesajı olan yanıyla, bir meselesi olan yanıyla ilgileniyorum. Tabi ki sanat başlı başına müthiş, zengin bir şey ama benim amacım, özellikle ilgi alanım olan konularda araştırma yapmak onların içine dalmak sonra da orada bulup çıkardıklarımı sanatsal malzemelerle yorumlayıp dışa vurmak.

Yeryüzü sanat yürüyüşü

Bütün bunların sonunda yeryüzü sanat yürüyüşüne şöyle bakıyorum; bu da benim hem izleyenlerin yeryüzündeki sanatı tanıma yürüyüşü oldu. Benim yolculuğumda geldiğim nokta şuan burası. Büyük bir ihtimalle bu devam edecek belki artık bütün sergilerimin adı bu olacak. Çünkü dünyanın içinde sanatı keşfettiğim anda sanki bana vahiy inmiş gibi hissettim.