Röportaj/ SİNAN KESKİN

Çizgiyle geçen koca bir ömür... Mehmet Aslan yarım asırdan fazla bir zamandır karikatür çiziyor. Aslan'ın, Anadolu'nun fakir bir köyünde başlayan yaşam mücadelesi, Cumhuriyet'in aydınlık insanlarını yetiştiren Savaştepe Öğretmen Okulu ile kesişmesiyle değişti. O günleri şöyle anlatıyor Aslan; “Evimizde hazırladığımız tahta valizle Eşme’ye gelip tren istasyonunda beklerken, paralel çizgiler halindeki rayların beni bir yerlere yönlendirdiğini, hayatımın değişmekte olduğunu düşündüm. Konaklamak için Manisa’ya geldiğimizde ilk işim kırtasiye dükkanına koşup, pembe – yeşil kalem istemek oldu. Ama sadece pembe kalem vardı. Aldım, sevindim.”

Ömrünü karikatüre adayan, yüzlerce öğrenci yetiştiren, son dönemde satirik heykelleriyle dikkat çeken karikatürist Mehmet Aslan ile, çizgiyle tanışma öyküsünü konuştuk.

Mehmet Bey çizgiyle olan tanışıklığınız ne zaman ve nasıl başladı?

1945 yılında Uşak'ın Eşme ilçesinin fakir bir köyü olan Armutlu'da doğdum. Babam ben 3 yaşındayken öldü. Abim 3. sınıfa kadar okudu. Ağabeyim Hürriyet Gazetesi getirirdi eve, Semih Balcıoğlu'nun çizgilerini ilgiyle takip ederdim. Onlara öykünürdüm. O dönemin politik olaylarını gazetelerden takip ettim. Resim çizmeye ilkokulda kurşunkalemle başladım. Daha sonra kırmızı – mavi kalem hayatıma girdi. Öğretmenimin resmini yaptığım, söğüt ağacından klişeler oyduğum zaman çizginin büyüsünü fark ettim. Annemin dokuduğu kilimlerin renkleri, motiflerin biçimleri beni soyut ve renkli bir dünyaya götürdü. Bana kırmızı – mavi kalem yetmiyordu. Pembe – yeşil kalem de istiyordum. Ama yoktu. Yatılı olarak Savaştepe İlköğretmen Okulu’nu kazandım. Evimizde hazırladığımız tahta valizle Eşme’ye gelip tren istasyonunda beklerken, paralel çizgiler halindeki rayların beni bir yerlere yönlendirdiğini, hayatımın değişmekte olduğunu düşündüm. Konaklamak için Manisa’ya geldiğimizde ilk işim kırtasiye dükkanına koşup, pembe – yeşil kalem istemek oldu. Ama sadece pembe kalem vardı. Aldım, sevindim.

Savaştepe Öğretmen Okulu'nun hayatınızda çok önemli bir yeri var sanırım. Bunu biraz açar mısınız?

Savaştepe İlköğretmen Okulu, köy enstitüleri geleneğini sürdüren bir okuldu. Altı yıl süreyle resim derslerimize Kasım Gülçür adında babacan, çalışkan bir öğretmen girdi. Bizleri sanata karşı heveslendirdi, destek oldu. Atölyeyi bizlere teslim etti. Atölyemizde her türlü resim malzemesi, resim kitapları vardı. Çalıştık, çalıştık. Arkadaşlarımla birlikte Kalbur adında duvar gülmece dergisi çıkarıp, okul idaresini eleştirmeye başladık. Okulda demokratik bir eğitim yapıldığı için desteklendik, hoşgörüyle karşılandık.

Karikatürleriniz ne zaman yayınlanmaya başladı? Aynı süreçte öğretmenliğe de devam ediyor muydunuz?

1964 yılında Ankara’da basılan Hisar dergisine siyah – beyaz desenler gönderdim. Desenlerim her ay yayınlanmaya başladı. Okul bitince Urfa ve Siirt’in köylerinde üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Türkiye ile ilgili algılarım değişti. O yörelerle ilgili desenler çizip Hisar dergisine gönderdim. Hedefim Gazi Eğitim Enstitüsü resim bölümüne girmekti. Sınavlara girdim ilk sınavın sonucunu raslantı sonucu öğrendim. Hayat çizgim bana yardımcı olmuştu. İkinci sınavı kazanıp istediğim bölümde tekrar öğrenci oldum. Üç yıllık öğrencilik hayatımda değerli öğretmenlerimden, özellikle grafik dersleri öğretmeni Mürşide İçmeli’den çok şey öğrendim. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümünü 1970 yılında bitirdim. Uşak İlköğretmen Okuluna atandım. Dört yıl burada yoğun olarak resim ve karikatür çalışmaları yaptım. 1974 yılında Samsun Eğitim Enstitüsü resim bölümüne grafik öğretmeni olarak atandım. Beş yıl burada özgün baskı, animasyon denemeleri ve karikatür çalışmaları yaptım. İlk sergimi 1979 yılında Ankara’da açtım. Aynı yıl kendi isteğimle İzmir’e atandım. Resim ve özgün baskı çalışmalarına ağırlık verdim. Daha sonra satirik heykel çalışmalarına başladım.

Gazete veya dergilerde çizmek istemediniz mi?

Cumhuriyet Gazetesi'nin dışarıdan çizer kabul ettiği yıllarda bazı karikatürlerim çıktı. Ama basınla pek içli dışlı olmadım. Devamlı çizeyim düşüncesi olmadı.

Çizdiklerimden yargılandım

Karikatürleriniz nedeniyle baskıyla karşılaştınız mı? Başınızı ağrıtan karikatürleriniz oldu mu?

Mutlaka başım ağrıdı. İzmirli çizerler olarak Kuşadası Festivali'nde sergi açacaktık. Karikatürlerimizi bez üzerine çizip yollara asalım dedim. Hazırladık, astık, İzmir'e döndük. Ertesi gün 12 Eylül'dü. Belediyedeki arkadaşlar karikatürleri toplayıp depoya attılar. O gün kıl payı kurtulmuştuk ama 12 Eylül'den sonra çizdiğim bir karikatürden yargılandım. İzmir'de çıkan bir dergi benden bir karikatür istedi. Ben de anayasayı eleştiren bir karikatür çizdim. Derginin arka kapağına basıldı. Karikatür dikkat çekmiş. Dergiden arkadaşlar, 'Senin karikatürün takibe alındı' dedi. Birkaç gün sonra polis kapımızı çaldı. Konuyu anladım. Yarın gelip teslim olurum dedim. Öğretmen olduğum için polisin götürmesini istemedim. Ertesi gün gidip teslim oldum. Sıkı yönetim mahkemesine götürdüler. Genç bir askeri savcı vardı. Takipsizlik verdi. Başka bir ilde olsaydım her halde içeri alırlardı.

Öğretmenliği ne zaman bıraktınız? Emekli olduktan sonra neler yaptınız?

1993 yılında İzmir'de bir liseden emekli oldum. Henüz emekli olmadan önce öğleden sonra reklam ajanslarında grafikerlik yapıyordum. Emekli olduktan sonra kendimiz bir ajans kurduk. Bir süre sonra o iş beni sıkmaya başladı. Sevmedim. Ajansı ortağıma devrederek özel kurslar vermeye başladım.

Atıklardan heykel yapıyor

Satirik heykellere ne zaman başladınız? Ne tür malzeme kullanıyorsunuz?

Satirik heykellere İzmir'e geldikten sonra başladım. Çoğunlukla atık malzemelerle çalışıyorum.

Günümüz karikatürü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Karikatür ciddi bir muhalefet. Hakkıyla bir karikatür çizip bir yerde yayınlamak riskli. Zaten yayınlayacak alan da kalmadı. Ancak sosyal medyadan paylaşabilirsiniz. Ben güncel olayları değil dönemi yargılamaya çalışıyorum.