Af... Af... Af...
Erken seçim için "ittifak" yapanların manifestolarında yer alan "iki harflik" bir slogandı bu...
Eee, muhalefetin de ağzından düşmeyen "siyasal bir tatlandırıcı" olarak kullanılmadı mı bu af!.. İktidar ve de destekçisinin gündeminden düşmeyen bu iki harfçik! Bakın neydi ve nerelere vardı.
Bahçeli: "Kararlıyız, af çıkacağını ümit ediyorum!".
Alın size "Cumhur İttifakı"nın reisinden kurşun gibi bir tersleyiş: "Affı kesinlikle düşünmüyoruz."
İzmir Buca Cezaevi'nin karşısındaki mekanlarda ve de yan sokağında af konusu sanırım çok seslendirilmeye başladı. Hele cumartesi günleri kurulan pazaryerinde Kemalpaşalı Semih Zafer'in açtığı organik tezgâhın önünde konuşulanlardan cımbızlayıp aldığım şu iki serzenişi de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim:
-"Af konusunda Reis'in yandaşına kızıp, manşetlere malzeme olması tabidir!"
-"Dümen suyuna takılıp yol alsanız da, bir süre sonra takıldığınız geminin pervanesinin kanatları sizi kıyma gibi doğrar, balıklara yem olarak atar!..”
Sanırım "Af" konusunda "halk ne düşünüyor?" şeklindeki anket sorularına ışık tutabilecek cinsten iki önemli cümle olduğunda hemfikiriz miyiz?..

***

Recep... Şaban derken, işte geldi Ramazan...
Evet "Af" tartışmaları ve de Amerika'nın en gaddar Başkanı Trump'ın, partneri İsrail ile Gazze'de Filistinlilere, dolayısı ile tüm Müslüman aleminin gözünün içine baka baka gerçekleştirdiği mezalimle Ramazan'ı karşıladık!
Belki de Müslüman alemi onbir ayın sultanı Ramazan'ın ilk gecesinde Gazze'de akan kana ekmeğini banıp oruç tuttu.!
Af... Af... Tamam da, insana düşen "Af" değil, kin tutmaktır. Affetme, "Yapanın ödüllendirmesidir". Yani, af Allah'a mahsustur...

***

Recep... Şaban... Ramazan... Derken bir de Bayram var sırada...
Trump denilen asrın canavarı bu şartlarda bize ve müslüman alemine dünyayı zindan etme çabasında. İşte Ordoğu'da olup bitenler bunun en basit işareti.
Biz, bütün bunlara ilaveten içeride bir "baskın seçim" telaşına düştük. Muhalefet, İktidar ve ortağının "af çatlağı" altında bayrama ve seçime dolu dizgin gidiyor...
Gerek Suriye, gerekse Filistin'e yardım ise gündeminin ön sıralarına çıktı.
"Af, ikramiye, yardım, iş vaadleri, ekonomi ve basın özgürlüğü" konuları da günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Seçim Meydanlarında ve Medyanın günlük sıcak konuları olarak tartışılıyor...
Amerikalı bir filozof, yazar ve şair Emerson'un "Önce kendinize yardım etmeden, içtenlikle başkalarına yardım edemezsiniz." sözü uyarınca 6 lider de 24 Haziran'a bu temalarla çıkıp, "vaad yarışına" girdi.
Altı Partiden aday adayı furyası had safhaya vardı. Kısacası, "politize" olduk!
Peki politikaya niye girilir?
Mevcut ortama bakıp hatırladığım bir politik fıkra ile yazıma noktayı koyayım:
Politikaya niye girilir?
"Önce dünyalığı yapmak için"
"Ya sonra?"
"Sonra da paçayı kurtarmak için devam edilir!"

Sizler, "Kıssadan hisse" çıkarıp buna ne dersiniz?