Özellikle Fatih Portakal anlamsız bir tavır içindeydi.
Ekran karşısında sinirlenen klavyeye sarıldı ve gecenin konusu CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce değil programın moderatörü oldu.
Fatih Portakal İnce'den adeta rol çaldı anlayacağınız.
Ne yapmak istedi tam anlayamadık. Böyle bir gevşeklik, bir alaycı tutum, sürekli söz kesmeler... Bir ara 'tamam kes tıraşı' ya da 'kısa kes Aydın havası olsun' diyecek diye korktuk mesela.
***

Bırak adam anlatsın.
Ama İnce'ye de bravo doğrusu, ne izleyici gibi sinirlendi ne de beyefendiliğinden ödün verdi.
Portakal'ın izin verdiği kadar bize nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını anlattı ki işte burası rüya gibiydi.
***
Yaşamın her alanında olduğu gibi siyasette de normalden, olması gerekenden o kadar uzaklatırılmışız ki, aslında İnce şapkadan tavşan çıkaracağım demedi.
Toplumun her kesimini ayrıştırmadan kucaklayan...
Azarlamayan, hakaret etmeyen bir üslubu tercih eden...
Yüzü batıya dönük...
Eleştirilince öfke nöbeti geçirmeyen...
Karikatürü çizildiğinde şekeri yükselmeyen bir siyasetçi olacağının sözünü verdi.
Hatta dedi ki karikatürümü çizenleri kahvaltıya çağırırım, yüz yüze tanışırız makara yaparız ben de onlarla dalga geçerim!
***
Sonra adalet dedi, bağımsız yargı dedi, hiçbir yargı mensubu benim önümde ceket iliklemeyecek dedi, gazeteler eskisi gibi gerçek gazeteciler tarafından yönetilecek dedi, devletin her makamında işinin ehli insanlar yer alacak dedi, başta TRT olmak üzere haksızlığın, torpilin girdiği her yeri yerle yeksan edeceğim dedi, dedi de dedi...
O konuştu bizim yüzümüze bir sırıtma oturdu ki, rahmetli Kemal Sunal'ın Şaban'ı halt etsin.
Gerçek olur mu bu rüya görünümlü normalleşme acaba dedik.
***
Kim seçilirse seçilsin tek ihtiyacımız olan bu: Normale dönmek.
Trajikomik bir hal alan ayarların tekrar olması gerektiği gibi çalışması.
Gemiyi Titanic'in yanına yollamadan son bir çabayla kurtarmaya çalışmak.
Cumhuriyeti korumak.
Demokrasiye sahip çıkmak.
Üzerinden tır geçmiş adaletin yaralarını sarmak.
En önemlisi tekrar 'bir' olmak.
Hoca yanlış yerden girdi
Her zaman yazıyoruz, söylüyoruz: İzmir'de biat kültürü yok!
Hiç olmadı, olmayacak da.
Bu şehrin insanlarının ağzından, gönlünden ne Cumhuriyet rejimine olan bağlılığı söküp alabilirsin ne de Atatürk sevgisini.
Sen İzmir gibi bir şehirde, ismi Atatürk Lisesi olan sembol bir okulda öğrencilere "İzmir marşını söyleyemezsiniz susun" diyemezsin.
Bunu aklından geçirmek bile o çocukları sadece güldürür.
Onlar da daha gür, daha kararlı bir sesle avaz avaz haykırmaya devam ederler.
Sen gidersin, o okul, o çocuklar, Atatürk'ün adı, gölgesi bu şehirde sonsuza dek kalır.
Yaşa be Paşam... Adın mücevher taşta dursun, kurtuluşun başlangıcı 19 Mayıs bayramımız hepimize kutlu,mutlu olsun.