Sözlükteki anlamına göre; ortak bir amaç için bir araya gelmiş kişilerin oluşturdukları birlik, kurum, teşkilat, teşekkül. Ayrıca bir kuruluşun alt bölümleri ile birlikte oluşturduğu kurumsal yapının bütünü örgüt olarak tanımlanıyor.
Parti örgütü, sivil toplum örgütü örneğinde olduğu gibi.
Bu haliyle korkulacak bir şey değil.
İşte bu örgüt kelimesinin başına, “yasalara, yasa kurallarına uymayan” kelimelerini getirseniz, o zaman örgüt tehlikeli bir hal alıyor.
Ona da yasadışı örgüt deniyor...
***
Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde tanımlanan “suç örgütü” Yargıtay'ın bu konuda aldığı değişik kararlarla şu şekilde tanımlanmıştır: “Üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır...”
***
Bu kadar tanımı neden yaptım?
Önceki gün partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakınlarının kendilerine vergi avantajı sağlamak için “vergi cenneti” diye adlandırılan Man Adası'na para aktardıklarının belgelerini açıklayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na, bu açıklamasının hemen ardından yöneltilen suçlamalar yüzünden.
Önce belgeler sahte dendi.
Bunun deneceğini bilen Kılıçdaroğlu, para transferinin gerçekleşmesi için şart olan başka bazı belgeleri de açıkladığı için bu konu şimdilik havada.
Çok kalmaz ama havada.
Birkaç kontrol ile belgelerin gerçekliği hemen anlaşılır.
***
Ancak başka bir konu var ki tehlikeli...
Türkiye'nin içinde bırakıldığı adalet sistemi, belgelerin kaynağını açıklamaya zorlayamasa bile, önce medya kanalı ile oluşturulan altyapı sayesinde, CHP liderini hakim karşısına çıkarabilir.
Üstelik de örgüt suçlamasıyla...
Bir grup gazetenin bir süredir bu yönde yaptığı yayınlara bakarsanız, sadece “uyduruk” haber yapmak değil, aslında bir davaya delil olabilecek “kupür” çalışması içinde olduğunu görebilirsiniz.
Boşuna bir çaba değildir bu...
Bir zaman sonra CHP örgütü diye tanımlanan siyasi örgütlenme modelinin, yazının başında vurguladığım “suç örgütüne” evrilmesi çok da şaşırtıcı olmaz.
***
Ve gelelim bir süredir Amerika'da tutuklu bulunan, şimdilerde ise “itirafçılığı” kesinleşen Rıza Sarrraf davası ile, Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı belgelerle ilgili yürütülen 30psikolojisine.
Hiç kimsenin kendi çıkarı için işlediği suç milli mesele falan olamaz.
Hırsızın, rüşvetçinin, bilerek ve isteyerek suç işleyenlerin siyasi görüşü, dini, dili, ırkı ve cinsiyeti olamaz.
Hırsız hırsızdır, rüşvetçi rüşvetçi.
Bu ülkenin milyonlarca gariban insanının sırtından kendine çıkar sağlayan hiç kimse için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları üzülmek zorunda değildir.
***
Yaratılan algıya bakarsanız neredeyse suçu işleyen değil, onlara körü körüne destek olmayan vatandaş suçludur.
Kanmayın bu yalanlara.
Türkiye'nin geleceği işini gerçekten düzgün yapan, namuslu ve vicdanlı insanların omuzlarında yükselecektir.
Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda ülkemizi yoktan var eden dedelerimiz gibi...