Soruşturma üç yıla yakın sürdü.
Yüzlerce polis gece gündüz çalıştı.
Binlerce sayfa ses kaydı yazıldı.
Binlerce kilometre yol gidildi.
Binlerce fotoğraf,
Yüzlerce video kaydı yapıldı.
*
Savcı aylarca uğraştı, didindi.
Sonunda başlayın dedi.
Bir sabah başladılar,
Türkiye'de yer yerinden oynadı.
*
İlk şaşkınlıktan sonra,
Görevinden alınan, sürgüne giden,
Mesleğinden atılanların
Bugün isimlerini anımsayan yok...
*
Yapmadık etmedik, komplo, montaj derken,
“Altık ama neden aldık bir sorun bakalım” noktasına geldik.
Son durum soruşturma komisyonu.
Yüce divane gidecek mi, gitmeyecek mi?
Halkın vicdanını merak eden bile yok.

Yani, kısaca,
Siz şimdi diyorsunuz ki,
“Çalan bizden olursa suç değildir. Çaktırmadan affederiz...”
İyi güzel...
Gariban bir ekmek çalarsa 8 yıl hapis...
Çalan sizden olursa asla suçlu değil.
*
Hazır laf lafı açmışken.
Bir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri,
Ikıla sıkala kendisine gelip,
Birisinin kendisini mahkemeye verdiğini,
Bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu,
Kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş hocadan.
*
Hoca çok eski arkadaşını kıramamış,
Düşünmüş taşınmış
Ve yalancı şahitlik etmeyi kabul etmiş.
Aradan günler geçmiş,
Gelmiş mahkeme günü.
*
Tanık kürsüsüne çıkan hoca,
İfadesi boyunca boyunca buğday yerine sürekli arpa diyormuş.
Kadı en sonunda sinirlenmiş,
“Be adam, bu dava buğday davası, Arpa davası değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna”diye çıkışmış hocaya.
Hoca da gayet sakin:
“Efendim mesele yalan olduktan sonra, buğday olsa ne farkeder, arpa olsa ne farkeder” diye yanıt vermiş.
*
Hocanın bile yalancı tanıklık için,
Buğday ile arpayı birbirine karıştırdığı,
Bunu da saklayamadığı dünyada,
Siz çaldıklarınızı ne kadar saklayabileceksiniz?