Dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet, 1951 yılında Moskova Radyosu'nda Türkçe olarak bir konuşma yaptı. Kendisini Türk yurtseveri olarak tanıtan şairin bu konuşması Cumhuriyet Arşivi'nde korundu

Nazım Hikmet (öl.1963, Moskova), Moskova Radyosu'nda 27/12/1951 yılında saat 20.00’de Türkçe bir konuşma yapmıştır. Onun bu konuşma metni, Ankara’ya Dışişleri Bakanlığı'na rapor edilmiştir. Bu konuşma metni, Cumhuriyet Arşivi'nde Fon: 30-01 -0-8. 192/612/10 numarada ‘Moskova radyosunda yayınlanan Nazım Hikmet'e ait bir konuşma metni’ başlığıyla korunmuştur. Nazım bu konuşmasında kendisiyle ilgili İstanbul’da bir gazetede çıkan haberi tekzip etmektedir. Kendisinin Türk yurtseveri olduğunu belirterek, Bulgaristan’da Kırcaali’de Türkiye ve Türklük aleyhine sözler söylemediğini ifade ediyor.  Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve İsmet İnönü’yü Amerikan yanlısı siyaset izledikleri için suçluyor. Konuşmasını olduğu gibi sunuyorum:

Nazimhikmet

'120 BİN KİŞİ ŞAHİDİMDİR'

“Kardeşlerim, yurttaşlarım,

Türkiyemizin ilk düşmanları, vatan ve millet hainleri, ekmek peynir yer gibi yalan söyler. Yalan yazar, iftira eder. Hapse atamadığı, öldüremediği Türk yurtseverlerini yalanla, dolanla, iftira ile halkın gözünden düşürmek ister. Sözlerimi bu anda Bulgaryalı Türkler de dinliyordur. Onlara ve size İstanbul’da çıkan vatan haini gazetelerden birinin bir havadisini okuyacağım. ‘Rus uşağı şairin marifetleri (Anka) Moskova’dan Bulgaristan’a gelen Rus uşağı Nazım Hikmet, kasaba kasaba dolaştırılmakta, Türkiye ve Türklük aleyhinde propaganda nutukları söylemektedir. Aslan köyünden kahraman bir Türk olan Sabri Ağa adında birisi, Nazım Hikmet’e şu suali sormuştur: Sen Türkiye’den kaçarken yalnız mı idin? Yoksa başka arkadaşların var mı idi? Nazım Hikmet bu suale şöyle cevap vermiştir: Hayır, yanımda başka kimde yoktu, yalnız kaçtım. Bu cevap üzerine Sabri Ağa demiştir ki, hadi efendi, çıka çıka bir tek sen mi akıllı çıktın da buralara kadar bizi kandırmaya geldin. Sabri Ağanın bu hitabı üzerine orası karışmış. Nazım Hikmet şaşalamış ve bu arada da Bulgar milisleri Sabri Ağayı yaka paça götürmüşlerdir. Yaşlı adamdan hiçbir haber yoktur. Akıbeti meçhuldür’. Havadis bu, dinlediniz. Siz de dinlememişsinizdir, Bulgarya Türkleri. Yalanı yalanlamaya neresinden başlayalım? Bulgaristan’da, Türklerin kesafetle bulundukları köylerde, kasabalarda, Türkler ve Bulgarlar, beni muhabbetle karşıladı. Orada söylediğim sözleri en aşağı 120 bin Bulgarya Türkü dinledi. 120 bin kişi şahidimdir ki, Türkiye ve Türklük aleyhine tek kelime söylemedim. Türküm ve Türkiyeliyim. Türkiye’yi satanların, Türk halkını kumar masasında bozuk para gibi harcayanların aleyhinde konuştum.”

Nazimhikmet 5

FAKİR HALKIN ÇOCUKLARI

“Bulgaryalı Türklere tek yalan söz söylemedim. 'Türkiye’de halk, köylüsü, işçisi, esnafı, sanatkarı sersefildir, açtır, perişandır' dedim. Yine de diyorum. Türkiye köylerinde, şu sizin köyünüzde, Bulgarya’daki Türk köylerinde gördüğüm yeni mektepler gibi mektepler yoktur. Türkiye köylüsünün fakir halkının çocukları tahsil göremez dedim. Yine de diyorum. 'Vatan ve millet hainleri Türkiyemi, canım memleketimi Amerikan para babalarına sattı' dedim. Yine de diyorum. 'Türkiye delikanlıları Amerikan para babaları menfaatine Kore’de harcandı. Hem öldüler hem de katil oldular zorla' dedim. Yine diyorum. 'Türkiye’ye giden Bulgarya muhacirlerinin çoğu perişandır' dedim. Yine diyorum. Beni bu anda dinleyen Bulgarya Türkleri, kardeşler, şahidimsiniz, dediklerim bu. Yine şahidimsiniz ki; size 'Türkiye’deki vatan ve millet hainleri yalancıdır' dedim, 'İftiracıdır' dedim, 'Namussuzdur' dedim, 'Hayasızdır' dedim. İşte bunun örneğini bir kere daha görüyorsunuz.”

Nazim Hikmet

TAHKİKİ İMKANSIZ YALAN

“Gelelim şu Sabri adındaki yaşlı adama, yalanı usturuplu kıvırmak için bu meselenin hangi köyde geçtiğini de yazmışlar. Bulgarya’da dolaştığım sırada sizin köye de geldimse, Sabri Ağa adında birinin bana bir sual sormadığını benden iyi siz bilirsiniz. Değil bu köyde hiçbir yerde kimsenin bana böyle bir sual sormadığını, ey kucaklaştığım, dertleştiğim Bulgarya Türkleri kardeşler benden iyi bilirsiniz. Fakat Türkiyemde bu havadisi okuyan bir insan bunun doğru veya yanlış olduğunu nereden fark edecek? Baksana köyün adı, Sabri Ağanın adı bile yazılı. Türkiye’nin vatan ve millet düşmanlarının yalan söylerken, iftira ederken güvendikleri işte budur. Tahkiki imkânsız yalan uydurmak. Memleketin etrafını demir bir perde ile bir zindan duvarı ile çevirmişler. İçeriye hakikatin sızmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’de ve dünyada olup bitenlerin doğrusunu yazacak bir tek gazete, dergi çıkmaz benim memlekette. Memlekette yalnız Amerika’nın düdüğünü çalan, Türkiye halkını sersemleştirmek isteyen, Türkiye’yi, Amerikan emperyalistleri hesabına hazırlanan yeni harpte mezbahaya çevirmek isteyen gazeteler çıkar.”

Nazimhikmet 1

'RUS UŞAĞI DEĞİLİM'

“Şimdi gelelim, yalan ve iftiranın öteki kısmına. Türkiye’nin istiklali, milli bağımsızlığı, Türkiye halkının ekmeği, hürriyeti, bahtiyarlığı için çalışan bir yurtsevere, Türkiye’nin Amerikan boyunduruğundan kurtulmasını isteyen her yurtsevere, Türkiye’nin Amerikan boyunduruğundan kurtulmasını isteyen her Türkiyeliye, Türkiye’nin vatan ve millet hainleri, 'Rus uşağı, Sovyet ajanı' der. Ben de, ben Nazım Hikmet de bir yurtseverim. Bana da ikide bir de Rus uşağı diye haykırır, vatan ve millet hainleri. Ben Rus uşağı değilim, çünkü bir kere böyle bir şey olamaz. Sovyetler Birliği'nin uşağa ihtiyacı yoktur. Uşağı emperyalist devletler kullanır. Mesela Amerika bol bol uşak kullanır ve onun Türkiye’deki uşakları sırmalı kaftanlı, silindirli uşakları pek meşhurdur. Dedim ya, Sovyetler Birliği'nin hiçbir memleketin istiklalinde gözü olmadığı için, Sovyetler Birliği başka memleketlerin iç işlerine karışmadığı için, Sovyetler Birliği başka memleketlerdeki halkların sırtından geçinmediği için uşak kullanmaz. Ben Sovyetler Birliği'nin dostuyum. Ben Sovyetler Birliği'ni ikinci vatanımmış gibi severim. Neden, çünkü Sovyetler Birliği her zaman, ta Milli Mücadele yıllarından bugüne dek Türkiye halkının dostu olmuştur. Çünkü Sovyetler Birliği, Türkiyeli çocukları ne katil yapmış ne de onların kanına girmiştir. Halbuki mesela Adnan Menderes’in, İsmet’in, Köprülü’nün kolları dirseklerine kadar Kore’de öldüren ve ölen Türkiye delikanlılarının kanıyla kıpkırmızıdır, tıpkı efendileri Amerikan empeyalistlerininki gibi. Ben Sovyetler Birliği'ni severim, çünkü benim halkımın sırtından geçinmeyen, fıkara halkımı soymayan biricik büyük devlet odur. Ben Sovyetler Birliği'ni severim, çünkü dünyada barışı koruyan en büyük kuvvettir. Ben Sovyetler Birliği'ni severim, çünkü daima zalime karşı mazlumdan yana olmuştur. Çünkü istiklalleri, hürriyetleri için mücadele eden halkların, milletlerin safında durmuştur daima. Ben Rus uşağı değilim, fakat Rus halkını severim, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük inkılabı yapan, insanı insanın sırtından, milletleri milletlerin sırtından geçinmesini kendi ülkesinde yok eden Rus halkını ben severim.”

Nazimhikmet 3

Sovyetler'den mektup

“Sovyetler Birliği'ni teşkil eden kardeş cumhuriyetlerin halklarıyla beraber ve onların sevgili ağabeyisi Rus halkının yeni bir insan cemiyeti, bahtiyarlığın, saadet cemiyetini kurmaktaki azmine hayranım. Ben Rus uşağı değilim, ben her namuslu Türk gibi, her gerçek Türk yurtseveri gibi Sovyetler Birliği'nin dostuyum. Hiçbir millete düşman olmayan Sovyet halkının dostuyum. Onları severim, çünkü onlar da benim onları sevdiğim kadar Türkiye halkını sever. Bunları söylediğim için küplere binecekler, biliyorum. Bana bu kadar düşman olmalarının bir sebebi vatanımı, milletimi gerçekten sevmemse, bir sebebi de fırsatını bulup size bütün bunları anlatmam ihtimali idi. Bu ihtimal gerçekleşti. Size hakikati söylüyorum ve onlar, memlekette iken iki defa suikast yapıp da beni öldüremedikleri için şimdi saçlarını başlarını yoluyorlar. Kardeşler, size barış düşmanı, Türk düşmanı diye bin bir yalan ve iftiraya başvurularak anlatılan Sovyet insanlarının bana gönderdikleri mektuplardan birini okuyacağım.”

Nazimhikmet 2

'BARIŞ KAZANACAK'

“Bu mektubu yollayan Pektanova; bir Rus kadını. Buğday silolarında çalışıyormuş. Okuyorum: Yalnız size değil, sizinle bir bütün teşkil eden bütün Türkiye halkına karşı duyduğum muhabbeti belirtmek isterim. Ben bahtiyar bir hayatı kendi çocuklarım için değil, bütün dünyanın çocuklar için besliyorum. Bahtiyarlık da ancak barış içinde kurulabilir. Harbin felaketlerini gören yalnız ben değilim. Dünyada bu ateşin içinden geçmiş milyonlarca insan var, ben onlara güveniyor ve barışın eninde sonunda muzaffer olacağına inanıyorum. Temennim, Türkiye halkının da barışın nimetlerini tadarak yaşayabilmesidir.”