“Tiyatro bir edep okuludur” (Urla/Bademler köy sözü)

Muğla Merkez ilçe Menteşe'de, adını taşıyan açık hava tiyatrosu girişinde Atatürk maskı ve onun altında, Büyük Önder'in şu ışıltılı sözü vardır: “Sanatçı toplumda, uzun çaba ve çalışmalardan sonra, alnında ışığı ilk duyan insandır.”
Muğla, sanat ve sanatçi bakımından zengin illerimizden biri. Tarih çağlarından bu yana nice alnı ak, yüzü pak sanat erbabı çıkarmıştır Kayra'nın bu bereketli toprakları.
Günümüzde de bu durumun pek değişmediğini söylemek abartı sayılmasa gerek. Son yıllarda tüm ülke gibi Muğla'da da basılı madde olarak kitap satış grafiği sağ aşağı doğru çizgi gösterse de, kişi başına düşen okunan gazete sayısı açısından durum hala parlaklığını yitirmemiştir. Bunda, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nin yanısıra Muğla Büyükşehir, Menteşe, Milas ve Fethiye belediyeleri kültür yayınlarının rolü vardır.
Muğla'da, diğer büyükşehirlerde benzeri pek görülmeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi, yapımı hızla süren Türkan Saylan Çok Amaçlı Sosyal Etkinlik Merkezi, Gökova'daki, yine adımı taşıyan Kültür Evi, Menteşe merkezinde birbirinden güzel ve işlevsel kültür evleri hizmete devam etmektedir. Halkın kültür ve sanata ilgisi var demek ki; bunca kültür yuvası ayakta duruyor. Ünlü bir sözdür: “Sanat ve marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.”
Hele projesi, dünyaca ünlü Yük. Mim. Müh. Ozan Cengiz Bektaş tarafından hazırlanan Muğla Bölge Müzesi, ilin kültür yaşamına çok büyük zenginlik katacaktır.
Muğla'da, sanatçı ve sanatseverleri bir araya getirip il çapındaki kültür-sanat etkinliklerini yönlendiren bir STK (sivil toplum kuruluşu) var: MUSANDER (Muğla Sanatçılar Derneği)
Derneğin başkanı, çok yönlü sanatçı Sadettin Özbek, insanüstü diyebileceğim bir çabayla Muğla'nın sanat ve kültür dünyasını (mitolojideki Atlas gibi) omzunda taşımakta.
Sadettin, köyünden kasabasına, ilçesinden Büyükşehir'e kadar, ilin her yerleşim yerine ışık götürmekte. Ben Şadan kulunuz, ağabeyi olarak Sadettin'i çağdaş Prometheus olarak nitelendiriyorum.
Yazının burasında, öteden beri çok önemsediğim bir konuyu gündeme getireceğim:

***

AK Direkler


Halikarnas Balıkçısı'ndan öğrendiğim bir Fransız atasözü var:
“Mevcut olmayanlar, daima haksız çıkar!”
Çünkü onlar, artık kendilerini savunamazlar. (Hani bizde de, “ölünün arkasından konuşulmaz” denir ya, işte onun gibi bir şey)
Diyeceğim şu:
Bir zamanlar, tüm Karyalıların ortak toplanma yeri vardı. Adı 'Zeus Khysaoerus' idi buranın. Aziz kardeşim Bilge Umar, tapınak bulunup bulunmadığını, bu merkezin yerinin de bilinmediğini yazıyor. (Bkz: Umar, Karia, s.283 vd)
Adının da işaret ettiği gibi, burada bir Zeus tapınağı vardı. Ben, kişisel gözlemlerime dayanarak bu çok önemli toplanma merkezinin, Yatağan Termik Santrali'nin ve adı nedendir bilinmez, “Turgut” olarak değiştirilen Lagina (Leyne) yolunun karşısında, Marsyas (Çine) Çayı'nın başlangıç noktası yakınında olduğuna inanıyorum. Gerçekten, Yatağan dolayında bitkisel varlığı mahveden termil santral kurulurken söz ettiğim yerde muazzam mermer sütunların olduğunu gözlerimle görmüştüm. Bu paha biçilemez mimarlık kalıntılarının birer birer götürülüp başka yerlerde kullanıldığı malumdur.
Ben diyorum ki: İlkçağ'da Karya'nın, Ortaçağ'da Menteşe'nin işgal ettiği toprakların bu noktası, sembolik de olsa bugün Muğla'nın sanatsal-kültürel birliğinin merkezi olmalıdır!
Yanlış anlaşılmasın; izi bile kalmamış olan antik tapınağın ihyasından söz etmiyorum. Yine, şu an aklıma geleni söyleyim: “Ak direkler” adı verilebilir ve gerektikçe burada bilimsel, kültürel toplantılar gerçekleştirilebilir.
Bunlar için 'hayal' denilebilir. Öyle ama, herşey “bir insanı sevmekle” olduğu gibi “hayal etmekle” başlar.
Muğla buna layıktır ve kotarabilecek potansiyele sahiptir.
Ne diyordu 1967'de 'Yaşayan En Büyük Türk Şairi' seçilen Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Geçmiş Günler geleceklerden parlak değil.”
Değil...