Büyük Zafer kazanılmış, ancak emperyalist güçler ve onların tetikçileri henüz yurdun bir bölümünü terketmemişlerdir.
Çanakkale, Doğu Trakya, Boğazlar ve İstanbul hala düşman çizmeleri altındadır.
Üç yıldan fazla süren milli mücadelenin artık son evresidir.
Hesaplaşma asıl düşman İngiltere ile olacaktır.
Mustafa Kemal son sözü söyler; ''Çanakkale'ye yürüyeceğiz. Ama savaş aramak için değil. Müttefikleri, özellikle de İngilizleri istediğimiz gibi mütarekeye zorlamak için. Eğer İngilizler savaşmayı göze almışlarsa, ilk ateşi onlar açsınlar. O zaman savaşırız.''
Türk birliklerinin Çanakkale'ye yaklaştıkları bilgisi üzerine İngiltere, savaşmaya hazır olduklarını belirtiyor, takviye birliklerini Çanakkale'ye sürüyordu.
İngiltere Savaş Bakanı Ewans Çanakkale'ye takviye birlikler yollandığını ifade ediyor, ancak;
“Ama Türkler tel örgülere kadar sokulup adeta dillerini çıkarıyorlar. Ateş açmadıkça bu gidişi durdurmak mümkün değil” diyordu.
Böylesine gergin bir ortamda Fransa ve İtalya Çanakkale'den askerlerini çekmiş, İngiltere yapayalnız kalmıştı.
Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un son bir ümitle Paris'e yaptığı ziyaret de hüsranla sonuçlanmış, Başbakan Lloyd George'a durumu bildirmişti.
Lloyd George Başbakanlıkta yapılan görüşmede ağır ağır ayağa kalktı ve ''Ne yapalım, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahiyi yüzyılımızda Türk milleti yetiştirdi. Hiçbir çabamız sonuç vermedi, Mustafa Kemal Paşa'ya yenildik'' dedi.
Müttefikler, mütareke imza edilir edilmez Yunanlıların Edirne ve Doğu Trakya'yı boşaltacağını kabul ediyorlardı.
Başkomutan 'Mütareke görüşmeleri için nereyi uygun buluyorsunuz? sorusuna ''Mudanya' cevabını vermişti.
Çetin geçen müzakereler 11 Ekim 1922'de son buldu. Müzakere masasındaki mermerin, İsmet İnönü'nün sert yumruğu ile kırıldığı söylentileri ağızdan ağıza yayılıyordu.
Askeri zaferin ardından 8 günlük süreç sonrası tek kurşun atmadan siyasi zafer de kazanılmıştı.
Mütarekenin imzalanmasından sonra General Harrington, İsmet Paşa'ya ''İstediğiniz gibi bir mütareke yaparak, sanıyorum ki dostluğunuzu hak ettik. General'' diyordu. Büyük Taarruz Zaferi'nden sonra İngiliz Başbakanı Lloyd George ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon, bu zaferi bir türlü kabullenememiş, türlü entrikalarla Boğazlar'ı, İstanbul'u ve Doğu Trakya'yı elde tutmanın yollarını aramışlardı.
Ancak bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu askeri zaferi entrikalarla gölgeleyememişler ve ateşkes anlaşması imzalamak zorunluluğunda kalmışlardı.
Bugün de emperyalizmin oyalama taktikleri , entrikalar ve tehditlerle Türk ulusunun kararlılığını ve azmini engellemeye gücünün yetmeyeceğini dünyaya göstermenin zamanıdır.