“Giysilerimi aralarında paylaştılar.
Elbisem üzerine kura çektiler.”
(Çarmıh önünde İsa)

“Bunları askerler yaptı. İsa'nın çarmıhının yanında annesi, teyzesi, Kleopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yanında olduğunu görünce annesine, 'Anne, işte oğlun' dedi. Sonra öğrenciye, 'İşte Annen!' dedi. O andan sonra bu öğrenci, İsa'nın annesini kendi evine aldı.”
Hıristiyanlık tarihi için dönüm noktası olan olayı, bizzat olayın kahramanlarından biri, dört İncil yazarından Yuhanna (diğerleri Markos, Matta, Lukas ve Paulus) İncil'inde anlatıyor.
İsa'nın çarmıhını (cıhar mıh: Dört çivi) sırtında taşıdığı Golgota tepesinde söylediği son sözleri de biliyoruz. Adını bizim “İsa” diye bilip, “Ese” diye Türkçeleştirdiğimiz Peygamber, Tanrı'nın oğlu olduğunu inkar etmediği için bile bile ölüme giderken önce şöyle dedi:
-Baba, onları bağışla, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Ardından:
“Sana doğrusunu söyleyim; sen Cennet'te benimle birlikte olacaksın” dedi.
-Elohi, Elohi, lema şevaktani (Tanrım, Tanrım, beni niçin terkettin?
Sonra:
-Susadım, ve şarabı tadınca:
-Consumatum est! (Tamamlandı) dedi.
Çarmıhın (Haç'ın) yanına dönelim: Çok sevdiği öğrencisi Yuhanna (İoannes, St John) İsa'nın kendisine verdiği kutsal emaneti orada veya kargaşa içindeki Kudüs'te bırakabilir miydi? Ben olsam bırakmazdım. O da öyle yaptı ve maceralı bir yolculuktan sonra, özgürlükler şehri Efes'e getirdi. Orada güvenli bir yere yerleştiler!..
Ya Mecdelli Meryem?
Yirminci Yüzyılın Röportaj Kraliçesi, Uluslar arası ilgiye mazhar olmuş “Doğmamış Çocuğa Mektup” kitabının yazarı Oriana Fallaci'ye sormuşlar:
-Tarihteki kişilerden hangisiyle röportaj yapmak isterdin?
Bu hırçın gazetecinin saydığı üç isim; Homeros, Büyük İskender ile Hz. Meryem...
Ben, Mecdelli Meryem ile röportaj yapmak isterdim doğrusu. Soracağım ilk soru şu olurdu:
-İsa ile ilişkinizin derecesi neydi?
Sanırım O, şöyle cevap verirdi:
-Ben onu yoldan çıkarmak istiyordum, o beni yola getirdi...
Hakikatte de öyle değil mi? Başlangıçta ünü yaygın bir yaşam kadını iken, İsa'nın en samimi inananlarından biri olmuş ve kısa zamanda “Azize” mertebesine yükselmişti.
(Burada gel de Ophornios'u anımsama! Bu kadın da, Hıristiyanlığı seçen bir kadın olduktan sonra, arkasını bırakmayan çapkınlardan kurtulmak için Allah'a kendisini çirkin yapması için yalvarmış, sözüm ona Tanrı da onun yüzünde sakal çıkartarak, çirkin kılmaya gayret etmiş. Göreme Havzası'ndaki kilisesini ziyaret ederseniz, duvarda bu eski fahişenin sakallı freskini görürsünüz!)
Pek doğal olarak Ermiş Yuhanna, Hz. Mari ile Maria Magdalena'yı (Mecdelli Meryem) de Efes'e getirdi.
Bu üçlü, Efes'te yeterince yakın ve yeterince uzak noktada, Bülbül Dağı'nda yaşamaya pek elverişli yerde 10 yıl kadar yaşadılar. Doğduğu kasabadan dışarı adım atmamış olan kötürüm Alman rahibesi Anna Katerin Emmerich'in bir dizi rüyalarda gördüğü Meryem'in Efes'te geçirdiği dönem, bilimsel araştırmalarla doğrulandı. Meryem'in cenazesi, inanmışların omuzlarında, sabah güneş doğarken omuzlara alındı ve öğleyin güneş tam tepedeyken varıldığı yere gömüldü. (Yazı aramızda bu yeri, bundan önceki iki Papa biliyordu, Efes'e geldiklerinde o yer, zamanın Selçuk Belediye Başkanı Dr. Cahit Tanman tarafından kendilerine gösterilmişti. Papalar, “İnsanlık henüz buna hazır değil” diyerek bu yerin açıklanmasını doğru bulmamıştı.
Yazımın başlığını unuttuğumu sanmayın.
Bizim “Mecdelli Meryem” olarak bildiğimiz Maria Magdalena da Efes'e geldi. Olasılıkla Yuhanna ile Meryem Ana'ya hizmet etti. Her fani gibi o da öldü ve Efes yakınlarında bir yere gömüldü...
-Peki nereye?
Sevgileri bilimsel gibi gerçekçi olan Halikarnas Balıkçısı bu yeri biliyordu. Bizzat bana demişti ki:
-Şadan, ben Yedi Uyuyanlar mağaralarından birinin duvarında, silinmeye yüz tutmuş harflerle “Aya Fotini” yazısını okudum. Bu Maria Magdalena'nın Rumca adı. Orası çok önemli. Yakında yazı büsbütün silinip gidecek, sen sahip çık!
Burada anımsatmakta yarar görüyorum; Hıristiyanlığın ilk yıllarında bir aziz veya azizenin gitmediği yerde onun adına mezar, kilise veya dinsel yapı kurulamazdı. Efes'te Meryem Kilisesi gibi, Mecdelli Meryem'in de mezarı var.
Peki, bu ilginç azizenin kemikleri buradan başka yere taşındı mı? Ben taşımadım! Ama inanıyorum ki; Ermiş Yuhanna ve Meryem Ana gibi, Mecdelli Meryem de Efes'te, Panaya Kapulu'daki Meryem Ana Evi'nden, yarım günlük yürüyüş mesafesinde.
Yuhanna'nın (St John)'un mezarı, kendi adını taşıyan Bazilika'da. Şimdi ben tutup, “İki Meryem'im yattıkları yeri biliyorum” desem, açıklamam için beni sıkıştırırsınız. Bilinirse de birkaç güne kalmaz, oraları talan edilir. “Biliyorum” bin türlü, “Bilmiyorum” tek cevap:
Bilmiyorum!...