İzmir’de geçirdiğim sürede kısa ama bir o kadar güzel anılar biriktirip geldim Malatya’ya. Özlem ile yazdığımı söylemek istiyorum. 

İzmir’in havasını, denizini, koyunu, sabah kahvaltısında vazgeçilmez boyozunu özlememek elde değil; sabahları her ne kadar uzun zamanlar harcadığım trafik çilesi olsa da bir o kadar da güzel anılar biriktirmeme vesile olan herkese çok teşekkür ederim.

Malatya’dan büyük şehirlere geçmek, buradaki insanlar için çok kolay olmuyor. Bazıları geri dönerken bazıları da zor da olsa büyük şehirlerin çilesine boyun eğerek katlanıyorlar. Deprem bölgesinden geliyorsan daha da zor olduğunu, yaşayan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. 

Tilki misali kürkçü dükkânımıza Malatya’ya geri döndük.

Döndük dönmesine de hayatın buradan nasıl geçtiğini, ne tür zorluklar ile karşılaştığımızı anlatamam. Havanın mevsim sıcaklarının üstünde seyretmesi, kayısı hasadının ne denli zor şartlarda yapıldığı bizlerin alışık olduğu bir durum ama deprem denilen olaya hala alışamadık desek yeridir. 

Evlere girememe korkusunu ben yaşamadım ama ‘çocuklar var, bir şey olur’ korkusuyla uzak duran bir aileden duydum bu cümleyi; ben kendimden korkmuyorum abi diyor bir sarsıntıyı dahi kaldıramaz duruma geldik ailecek, çocuklarım baba evimiz yıkılacak mı? 

Yıkılırsa bizler nerede kalacağız şimdi sıcak ama kışın nerede olacağız diye soran 5 ile 6 yaşındaki çocuklar soruyor bunları diyor.

Tabii ki de sormaları doğal ama bir o kadar da durumu özetler hale geliyor. Ailelerin tek korkusu, ne zaman bitecek bu korkumuz ne güzel alışmıştık en son olan 5.4’lük depremle yine başa sardık.

Yazması, çizmesi, konuşması ne kolay değil mi? Deprem oldu evlerden uzak duruyoruz. Pandemi oldu evlerden çıkmıyoruz. Darbe oldu korkuyoruz. Ekonomik sıkıntılar oldu nasıl hayatımızı idame edeceğiz diye hep tedirginlik ve korku dolu anlar ile büyüyoruz farkında mısınız? 

Bazen düşünüyorum da yanlış zamanda mı doğmuşuz acaba; bir insanın ömrü en fazla 80 ile 90 yıl kadardır. Bu kısa ömrümüzde başımıza gelmeyen kalmadı desek yeridir. Her türlü kötü olaylar ile karşı karşıya kaldık, yılmadık, yıkılmadık, hayatta kalmaya devam ediyoruz. 

Yorduğunu da bilmenizi isterim.

Yazımızın başlığında da görüldüğü gibi ‘Malatya’da yaşam’  bir hayli zor. Bu zorluklar yeri geliyor bir parkın çimlerine uzanarak sabahlamak ya da evinde korku dolu bir gün geçirerek uyumaya çalışmak şeklinde yaşanıyor. Hayatta kalmak için sadece bunlar yetmiyor biliyorsunuz. Çalışmanız gerek evinize çocuklarınıza bakmakla yükümlü olduğunuz biri varsa ona kol kanat tutunacağı bir dal olmanız lazım. Siz ayakta kalmalısınız ki çevrenizde sizlerden güç alsın, ayakta kalabilsin. İşte bu zorluklar ile geçiyor Malatya’da yaşam.

Yaşam denirse tabii bu duruma, depremde enkazda kalsaydım bundan daha iyi diyen bir kişinin sizce sağlıklı düşünmesi kolay mı? 

Hayatın ne zaman normal akışına gireceğini soracak olursanız. En az 5 yılda kendini toparlar diye söyleniyor. Hayatın normale dönmesi, insanların yeniden evlerinde güvenle oturabileceği bir Malatya olması ümidiyle…

Saygılarımla…