Adalet sözcüğünün Arapçadan dilimize girdiğini biliyoruz. Yasalarla sahip olunan hakların, doğruların herkesçe kullanılmasını sağlayan adres.
Gündemden düşmeyen yargı karmaşası, hukuksuzluk görüntüleri, siyasal baskılar, uygulamalar adaletin nasıl özünden, gücünden uzaklaştırıldığını da gözler önüne seriyor.
Yargıyı sarsan, insanı onurunu aşağılayan yargısal yanlışlıkları, verilen kararlardaki tutarsızlığı yaşıyoruz sık sıkı.
Yargı bağımsızlığının biçimsel bir ilke olarak değerlendirildiği, siyasal erklerin anayasal sınırlar dışına çıkan eylemlerine, işlemlerine karşı işlevsiz bırakıldığı durumlarda yargının bağımsızlığından söz etmek olası mı?
Kuşkusuz ülkemizin geçmişinden bugüne adı saygıyla anılan yargıçları, savcıları, hukukçuları olmuştur. Bilimin, kültürün, sanatın, edebiyatın, basının ünlü hukukçularını da unutabilir miyiz hiç?
Bir bölümünü anımsayalım: Ahmet Haşim, Mithat Cemal Kuntay, Celal Sahir Erozan, Ömer Asım Aksoy, Sabri Esat Siyavuşgil, İbrahim Alaettin Gövsa, Cevdet Kudret, Ziya Osman Saba, Munis Faik Ozansoy, Naim Tirali, M.Niyazi Akıncıoğlu, Çetin Altan, İlhan Tarus, Oktay Rifat, Berin Taşan, Gülten Akın, Kemal Burkay, Şinasi Özdenoğlu, M.İskender Özturanlı, İsmet Kemal Karadayı, Uğur Mumcu, Veysel Gültaş, Celal Ülgen, Şevket Apalak, Ünsal Piroğlu, Tahir Abacı, Didem Madak, Yücelay Sal…
***
Aydınlanmaya, yargı bağımsızlığına, insan hak ve özgürlüklerine, çağdaşlığa, sanatın, edebiyatın gücüne inanmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş- laik hukuk sistemine geçişine önderlik etmiş Mahmut Esat Bozkurt, bir düşünce ve eylem insanı. Varlığını Türk Ulusuna adamış ateşli bir devrimci, yurtsever bir devlet adamı.
Sosyalizmi, komünizmi, Marksizmi, faşizmi, kapitalizmi, liberalizmi de en iyi bilen, yorumlayan aydınlardan… Gerektiğinde silahıyla, kimi zaman TBMM’de sade bir milletvekili, kimi zaman bakan olarak devlete hizmet eden bir siyaset insanı. Aydınlanmacı olgunlukla çağdaş Türkiye'nin yapılanmasında etkin görevler üstlenmiş bir kişilik… Bir yazar…
Bozurt, Adalet Bakanlığı yaptığı 1924-1930 yılları arasında çıkardığı yasalarla rüşvete karşı da büyük savaşım verdi. Atatürk ilke ve devrimlerini özenle savundu. Türkçe sözcüklerin, deyimlerin kullanılması konusunda duyarlı davrandı.
Bugün daha çok özgürlük istenebiliyorsa, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiyle örtüşmeyen açılımlar tartışılabiliyorsa, tüm engellemelere karşın özgürlükçü ortamın olanaklarıyla yaşanıyorsa, bunun Atatürk ilke ve devrimlerine, Mahmut Esat Bozkurt gibi yurtsever adalet bakanlarının varlığıyla oluştuğunu unutmamak gerekir.
***
Yargıçlık yıllarından dostum, şimdi savunman (avukat) olarak da görevini sürdüren şair-yazar Veysel Gültaş’ın “Yazının Belleği” (*) yapıtında adalet, hukuk, yargı bağımsızlığı gibi konulara değinen bir çok yazısı yer alır.
Sevgili Gültaş’ın şair kimliği ile de kucaklaşan yazılarında sanatın, edebiyatın yeri elbette başkadır; ama adalete, hukukun üstünlüğüne değgin yazılarında vurguladıkları konulara katılmamak olanaksız.
“Ulusal kurtuluş savaşımını büyük bir utkuyla kazanan Anadolu insanı, bugün rüşvetin, hırsızlığın, yolsuzluğun kol gezdiği bir ülke konumundadır. Üzülerek belirtmeliyiz ki, 12 Eylül’le birlikte yaratılan kaos içinde güçlenen vahşi kapitalizm tüm değerleri erozyona uğratmıştır.”
***
Yeniden Mahmut Esat Bozkurt’a dönecek olursak, Türk Hukuk Devrimi’nin en önemli yeniliklerinin başında gelen “Medeni Kanun ve Ceza Kanunu” ile birlikte birçok değişiklik, onun Adalet Bakanlığı döneminde uygulamaya konuldu.
79 yıl önce 21 Aralık 1943’te yitirdiğimiz yargının, tüzenin, hukukun yiğit ve saygın insanı Mahmut Esat Bozkurt’u saygıyla, özlemle anıyorum.
(*) Yazın Belleği, Veysel Gültaş, Denemeler, Toplumsal Dönüşüm Y.2002