Jeff Goodell'in yeni kitabı ''The Heat Will Kill You First'', küresel iklim değişikliği nedeni ile giderek ısınan gezegenimizin sakinlerinin nasıl bir ölüme doğru yol almakta olduğunu ele alıyor...

Jeff Goodell, Kaliforniya Üniversitesi mezunu. New York'un ünlü Columbia Üniversitesi'nde de masterını tamamladı. Sonra ilgisini çevre sorunlarına yöneltti. Yazdığı makale ve kitaplar çok okundu ve tartışıldı. New York Times'ın en çok satanlar listesinde yer aldı. Özellikle on yıl kadar önce Grantham Ödülü'nü de alan ünlü kitabı 'Gezegen Nasıl Soğutulmalı? Dünyanın İklimini Düzeltmeye Yönelik Cesur Arayışlar ve Jeomühendislik'', tüm dünyanın dikkatini çekti... Birkaç yıl sonra da NewYork Times eleştirmenlerince yılın en iyi yayını ödülüne hak kazanan ''Gelecekte Su: Yükselen Denizler, Batan Şehirler ve Uygar Dünyanın Yeniden Yaratılması'' kitabı ile Jeff Goodel artık çevre orijinli felaketler konusunda tartışılmaz uzmanlardan birisi olarak kabul edildi.

Jeff Goodel'e göre, insanın doğasında taşıdığı müthiş uyum yeteneği, artık gezegenimizin içinde bulunduğu ekolojik felaketler karşısında çaresiz! Sadece 2075 yılına kadar,  tahmin edilen insan kaybının 1 ila 3 milyar olacağı öngörülüyor!

Gelinen nokta, 14 milyar yaşındaki evrende,100 milyon yıl kadar önceye uzanan mavi dünyamızın ilk yaşam emarelerinin artık yok olmaya doğru hızla yol aldığı...

Ancak, konu o kadar da umutsuz olmayabilir! Çünkü yaklaşık 125 bin yıl kadar önce de dünyamız bu kadar sıcak ve hatta daha da sıcak bir dönem geçirmişti. Ama o zaman insan ve dolayısı ile buna dair bir uygarlık yoktu! Olan şey, milyonlarca yılda muazzam bir evrimsel adaptasyon ile canlıların dış çevreye uyum sağlamaları idi. Nitekim, Goodell, dış fizik çevre milyonlarca yılda değişirken, Etiyopya'nın Awash Nehri'nde ilk insan atası olarak kabul edilen ''Lucy'' örneğinde görüldüğü gibi, yedi milyon yıl kadar önce şempanzeden ayrılarak çevrenin tüm etkilerini absorbe eden uyum yeteneğini ortaya koyarak yaşama tutunabilmesini anlatıyor.

İlginçtir, Lucy'nin yaşadığı 3.5 milyon öncesinde, onların organizmaları güneşin ultraviyole etkilerini ortadan kaldırmak için koyu tenli olmayı sağlayan melanini üretti, dolayısı ile ortak atalarımız milyonlarca yıl sadece koyu bir deri rengine sahip olarak yaşadı. Afrika'dan kuzey enlemlerine taşınıldığında ise, koyu deri rengi D vitamini üretimi için sorunlara yol açtığından bir dezavantaja dönüştü ve açık tenli insanlar oluşmaya başladı.

Isıya karşı günümüz insanında iki milyon civarında ekrin ter bezleri var ve vücudun termoregülasyonunda (vücut ısısının düzenlenmesinde) rol oynuyor. Vücudumuz için, iç sıcaklık derecesi  ideal olarak 36,4. Kişisel değişiklikler olsa da,bu  vücut iç sıcaklığının korunabilmesi bağlamında dışarıdan ölçülen vücut ısı derecesi de  36 ila 37 derece aralığında olması istenir. Eğer, vücut fazla oranda ısınmaya başlarsa, derideki damarlar vasodilate olur, yani genişler ve terleme gerçekleşir, ter buharlaşır, deri yüzeyi soğur... Bu işlevin mükemmel çalışması için, bir başka evrim daha gerçekleşti ve  vücut kılları döküldü. İnsanın geçirdiği bu evrim, onların hareket halinde serin kalmalarına yol açarak daha uzak yolculuklar yapabilmelerine imkan sağladı ve avcılık ile türlerinin devamlılığı gerçekleşti.

Ancak, vücudun adapte olabileceği ısı sınırlarını hızla geride bıraktık! Bunun müessibi de insanlık ve onun ortaya çıkardığı uygarlık! Sera etkisi olarak tanımlanan ve insan eliyle oluşturulan başta karbondioksit, metan ve azot oksitler olmak üzere yüzlerce gaz atmosferimizde birikti, onlar da güneşten gelen ışınları dünyamız yüzeyine geçirirken, gezegenin yüzeyinden yayılan ısıyı tutuyor. Sonuç olarak dünyanın ısınması ve bunun da  iklim değişikliklerini tetiklemesi söz konusu. Küresel ısınma, bireysel sağlık problemlerinden ekosistemin bozulmasına, su kaynaklarının azalmasından olağandışı kasırga ve sellere kadar bir çok yakın ve uzun vadeli sorunlar yumağına yol açıyor. Bu noktadan sonra, insanlık, artan sıcaklık ile birlikte yaşayabilme ekosistemini yaratmakla mükellef. Ancak bu çok zorlu ve kompleks bir yolculuk olacak. Bilinen ise, şehirlerdeki binaların beyaza boyanması ya da şehirlerde gölge yapsın diye ağaç dikiminin artırılması ile ya da hiçbir yaptırımı olmayan uluslararası toplantılarda 'sıfır emüsyon' deklarasyonları ile bu sorunun çözülemeyeceği...

Esasında yapılacaklar ortada... Küresel endüstrinin yeniden yapılanması ve inovasyonel çözümler ile fosil yakıt kullanımının ortadan kaldırılarak temiz enerji kaynaklarına yönelinmesi, doğal ormanların korunması ve geniş alanlar için ormanlaştırma çalışmalarının yapılması, ulaşımda  elektrikli ya da hibrit motor teknolojisine geçiş vs.

Bu perspektifte, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve Kyoto Protokolü gibi uluslararası kuruluşların oluşturduğu politikalar ve anlaşmalar da çok önem arz etmekte... Küresel anlamda işbirliği ve politik regülasyonlar şart.                                              Çevreye duyarlı polikacılardan eski ABD Başkan Yrd. Al Gore, bir röportajında ''İnsanlık, gökyüzünü açık bir lağım gibi kullanıyor'' demişti. Gökyüzünün beş ila yedi kilometrelik katmanına her gün 150 milyon tondan fazla insan yapımı kir bırakıyoruz!                                                     Sonuç olarak, Jeff Goodell ve Al Gore gibi müellifler bu konuda algıda farkındalığı artırsalar da, yapılması gereken artık yasa hükmünde zorlayıcı küresel  tedbirlerle bu gidişe bir son vermek!