Zaman zaman yaşadığımız çevrede kibirli insanlar görürüz. Her şeyi bilirler, her şeyden anlarlar ve hep onlar en iyisidir.
Bazen her şeyi göze alarak bulaşırız, bazen de “Allah'ından bulsun” deyip başımızı çevirir gideriz. Kibirli insanların en büyük özellikleri, çok cesur görünmelerine rağmen aslında korkak olmalarıdır.

***

Hikaye bu ya, bundan çok zaman önce bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte kümes hayvanlarının tamamı bulunur, bütün çiftlik hayvanları mutlu yaşarmış.
Ancak çiftlikte herkesin yaptığı işi küçümseyen bir tavuk varmış. Kimsenin yaptığı
işi beğenmezmiş.
Çoğu zaman; “Ben olsam daha güzelini yapardım. Seninki de bir şey mi?” diye bütün hayvanların yaptıklarını küçük görürmüş.
Kimi gün ineğe takılır, kimi gün keçiye, kimi zaman ördeğe, bazen de eşeğe.
İneğe “Ben senin yerinde olsam daha fazla süt veririm” keçiye “Ben senden daha zekiyim” ördeğe “Ben senden daha güzel yüzerim” eşeğe de “Ben senin kadar olsam senden daha fazla yük taşırdım” deyip dururmuş.
Oysa kendisinin bütün marifeti her gün yumurtladığı tek bir yumurtacıkmış. Onu da yapıncaya kadar gıdaklaya gıdaklaya çiftliktekilerin kulaklarını sağır edermiş. Sonra da diğer tavuklara döner “Var mı içinizde benim kadar güzel yumurta yapabilen?” deyip onların yumurtalarını küçümsermiş. Öyle bir zaman gelmiş ki çiftlikteki hayvanların tamamı bu kibirli tavuktan bıkmış usanmış. Çiftliğin yakınındaki derede ördekler kibirli tavuktan bahsederken kurbağa konuşulanları duymuş. Onlara şöyle akıl vermiş:
Dostlar bir ders vermeli bu tavuğa. Bu dostumuz kendini çok beğeniyor madem, yağmurlu bir gün onu alın da gelin yanıma.”
Meraklanan ördekler ne ders vereceğini merak ederek çiftliğe dönmüşler.
Aradan çok zaman geçmeden bir gün başlamış bir yağmur. Ama ne yağmur. Ördekler tavuğun aklını çelmişler “Yağmurlu günde daha güzel yüzülür uçarken de kanatlarından sular süzülür” demişler.
Bu kadar lafın altında kalamamış tavuk.
Keşke” demiş giderken “Yapmasaydım bu kadar ukalalık.”
Neyse gelmişler dereye, biraz sığ yerlerde yüzmüşler.
Kurbağa da selamlamış tavuğu ve başlamış iltifata.
Efendim ne güzel yüzüyorsunuz bilmeyenler de zanneder ki tavuk değil sanki kuğusunuz.”
Tavuksa giderek ağırlaştığını belli etmemeye çalışıyormuş.
Ördek gibi yüzemediğini ve gittikçe suya battığını anlayınca, “Dostlar ben ettim siz etmeyin. Beni burada bırakmayın. Suya batıp ölmek üzereyim diyerek” yalvarmaya başlamış.
Neyse ki ördekler suya inip kurtarmışlar tavuğu.
Sonra hep birlikte çiftliğe dönmüşler. O günden sonra tavuk kendini beğenmeyi bırakmış. Ne zaman yağmur yağsa eski günleri gelirmiş aklına. Bir daha da kimseyi küçümsememiş...

***

Kıssadan hisse;
Olmadığınız şey için kendinizi gaza getirmeyin.
Bir gün öyle şeyler gelir ki başınıza.
Ördeklere bile rezil olursunuz...